19 Haziran 2011 Pazar

Tek Kulüp Adamları


Geçtiğimiz günlerde Paul Scholes’un tüm kariyerinde giydiği Manchester United formasına veda etmesinin ardından geçmişte tek bir kulüpte futbol hayatını geçirenlere bir göz atalım istedim. Bu aslında ülkemizde de son yıllarda unuttuğumuz bir olgu. Bir Rıza Çalımbay’ın, bir Bülent Korkmaz’ın yaptığı gibi futbol hayatını bir kulübe adamak şimdilerde pek mümkün değil. Günümüz futbolunda bu tip romantikler pek kalmadı. Avrupa’da hala var böyle isimler ama sayıları çok fazla değil. Bu listede ise öyle isimler var ki bırakın futbolculuk dönemini, hayatını adamış kulübüne. Aklınıza gelen başka bir isim olursa da eleştirilere açığız tabiî ki…
10-Pichichi (Athletic Bilbao, 1910-1921)
İspanya’nın gördüğü en iyi forvetlerden biriydi, Rafael Moreno Aranzadi, yada daha bilinen adıyla Pichichi. 29 gibi çok genç bir yaşta Tifüs yüzünden ölümü ise tam anlamıyla bir şoktu. 1912’de Athletic Bilbao formasıyla ilk kez boy gösterdi. Kulübüyle tam 4 kez Kral Kupası’nı kazandı. Bu kupada 17 maçta 10 gol attı. Bölgesel şampiyonalarda ise 72 maçta 68 gol. 1921’de 28 yaşında emekli oldu. Dönem şartları olacak ki bıraktıktan sonra hakem olmayı istiyordu ama 1 yıl sonra hayata gözlerini yumdu. Kulübü onun adını hep onurlandırdı ancak en büyüğünü Marca yaptı. 1952-1953 sezonundan bu yana ülkede gol krallarına Pichichi ödülü veriliyor.

9-Bill Nicholson (Tottenham, 1938-1955)
Aslında yukarıda yazan tarih listedeki her isimde olduğu gibi futbolculuk yıllarıyla ilgili. Ancak Bill Nicholson da tek aşkını hayatı boyunca bir kere bile aldatmayanlardan. Futbolculuğunda 314 kez giymiş Tottenham formasını ve 1 şampiyonluk yaşamış. Bu bile başlı başına efsane olmasına yeterdi ama Nicholson asıl başarıyı Tottenham’ın başında menajerken yaşamış. Tottenham tarihinin en başarılı sezonu, 1961-62’de çifte kupayla kapatıldığında takımın başında o varmış. Onun yönetiminde 1963’te Kupa Galipleri Kupası, 1972’de Uefa Kupası kazanılmış. Nicholson’ın menajerliğinde toplamda 12 kupa kazanmış Tottenham. Doğal olarak kulüp tarihinin en başarılı menajeri Bill Nicholson. Aynı zamanda da 1958’de Dünya Kupası’nda Tottenham’ın başına geçmeden önce Walter Winterbottom’ın da yardımcılığını yapmış. 2.dünya savaşı onun futbolculuk kariyerini dönemin İngiliz futbolcuları gibi sekteye uğratsa da menajerliğinde Tottenham, tarihinin en başarılı dönemini yaşamış.
8-Nat Lofthouse (Bolton Wanderers, 1946-1960)
Şimdi size bazı rakamlar veriyorum. Kariyeri boyunca tek aşkı Bolton formasıyla 452 maçta 255 gol. İngiltere formasıyla 33 maçta 30 gol (bu ortalama hala yakalanamadı). Döneminin Alan Shearer’ı gibiydi Lofthouse. Doğduğu topraklara hayatının her anında hizmet eden efsane yıldız, futbolu bıraktıktan sonra Antrenör, Scoutların başı, geçici menajer ve menajer olarak çalıştı. En sonunda da en büyük onura ulaştı ve 1986’da kulübe başkan oldu. Efsane yıldız çok yakın bir tarihte Ocak 2011’de 85 yaşında hayata gözlerini yumdu.

7-Fritz Walter (Kaiserslautern, 1937-1959)
Fritz Walter’in tüm dünyaca tanınması 1954’te Macarları yendikleri unutulmaz finalle oldu. O gün belki gol atmamıştı ama adını Alman futbol efsaneleri arasına yazdırmıştı. Aslında kariyeri 2.Dünya savaşıyla çakıştığı için savaş yıllarında çok huzurlu bir dönem geçirmese de Fritz Walter, tek kulüp adamlarının en önemlilerinden biridir. 1920’de Kaiserslautern’de doğan Walter, Kulüp tesislerinin sorumlusu olan babasının da yardımıyla 8 yaşında altyapıda top peşinde koşmaya başladı. 17 yaşında kulübüyle ilk resmi maçına çıkmıştı. Kardeşi Ottmar da kendisi gibi iyi bir futbolcuydu ancak 2.dünya savaşında aldığı yaralar futboldan erken kopmasına neden olmuştu. Ancak Fritz ve Ottmar halen kulübün en büyük efsaneleri olarak görülür. İkilinin başrolü oynamasıyla Kaiserslautern 1951 ve 1953’te Almanya’nın en büyüğü olmuştu. Fritz Walter kariyerini 379 maçta attığı 306 gol gibi mükemmel bir rakamla sonlandırıyordu. İtalyan eşinin birçok kez ısrar etmesine rağmen İspanya’dan gelen cazip teklifleri hep reddetti Fritz Walter ve Kaiserslautern tribünlerinin sevgilisi olarak kaldı.

6-Paolo Maldini (Milan, 1984-2009)
Baresi’den hemen sonraki jenerasyonun tartışmasız 1 numaralı ismiydi Maldini. Çocukluğunda Milano’da doğmasına rağmen Juventus’u tuttuğunu inkar etmeyen ''İl Capitano'' tam çeyrek asır boyunca Milan formasıyla sayısız kupa kazandı. 2009’da ligin final maçında her ne kadar taraftarla kapışsa da (Konuyla İlgili Yazı) Milan yönetimi, Baresi gibi Maldini’nin de 3 numaralı formasını emekliye ayırdı.
5-Gary Neville (Manchester United, 1992-2011)
Aslında bu başlığa Scholes’u da, belki de 1-2 sene sonra futbolu bırakacak Ryan Giggs’i de yazabiliriz. Ne yıldızlar geldi geçti Manchester United’tan. Sir Alex isimlerine bakmadan bir çok yıldızla ayırdı yolunu. Ancak Britanyalı bu 3 isim. Manchester United devriminin her zaman en önemli isimleri oldular. Liverpool hegamonyasını yıkan bu kızıl ordunun en önemli askerlerinden biriydi Gary Neville. Tam 400 maçta forma giydi. Diğerleriyle birlikte sayısız kupa kazandı Manchester United bayrağı altında. Belki bir Cafu değildi ama tam anlamıyla istikrarın sembolüydü.

4-Franco Baresi (Milan, 1977-1997)
Milan’ın sahibi Silvio Berlusconi bir keresinde şöyle demişti: ''Baresi’yi satmak, kulübü satmak demektir.’’ Inter kulübünün alt yapısında bir oyuncuya daha yer olsa, Baresi kardeşler Giuseppe ve Franco, Milano’nun mavi siyahlı takımında birlikte top koşturabilirdi. Ancak tek kişilik yeri Giuseppe kapınca Franco Milan’ın yolunu tuttu. O dönem için alınan bu kararın bir kulübün tarihinde bu kadar etkili olabileceği kimin aklına gelirdi ki. Kulübüyle 2 defa Serie B’ye düşse de sadakatini sürdüren Baresi, muhteşem bir kariyerin altına imza attı. 6 Lig, 3 Şampiyonlar Ligi başta olmak üzere Baresili Milan tam 21 kupa kazandı. 1997’de emekli olmasıyla Milan, giydiği 6 numarayı Baresi’nin onuruna emekliye ayırdığını ilan etti.

3-Lev Yashin (Dinamo Moskova, 1950-1970)
Sürekli giydiği siyah forma nedeniyle “Kara Örümcek” olarak anılan Yashin, tam 20 yıl tüm profesyonel kariyerini Dinamo Moskova’da geçirdi. Avrupa’da yılın futbolcusu ödülünü alan tek kaleci Yashin, modern kaleciliğin öncüsüydü. Efsane kalecinin hayatı aslında çok farklı olabilirdi. 1940’larda Dinamo Moskova’nın Buz Hokeyi takımında kaleci olarak boy gösteren Yashin, 2.dünya savaşı sonrası mecburen ordunun yönetimi altındaki fabrikaya çalışmaya gönderildi. Burada da Dinamo Moskova’nın futbol takımına seçildi. İlk yıllarında ''Kaplan'' lakaplı Alexei Khomic takımın kalesini koruyordu. Ancak aynı zamanda akıl hocası olan Khomic’in 1953’te sakatlanmasıyla kaleyi devraldı ve efsanenin zamanı başladı. Sonra olanları biliyorsunuz. Dinamo Moskova formasıyla 326, Sovyetler formasıyla ise 78 maça çıktı. 150’nin üzerinde penaltı kurtardı. 270 maçta kalesinde gol görmedi. Dinamo Moskova’yla 5 şampiyonluk, 3 kupa zaferi yaşadı. Sovyetlerle 1966 Dünya Kupası’nda 4.lük, Avrupa Şampiyonalarında ise 1960’ta şampiyonluk yaşadı. 64’te ise final oynadı. FIFA, dünya kupasında en iyi performansı sergileyen kaleciye, 1994-2006 arası Lev Yashin’in adını taşıyan bir ödül de verdi. 2010'dan itibaren ödülün ismi ''Altın Eldiven'' olarak değiştirildi.

2-Bob Paisley (Liverpool, 1939-1954)
Liverpool tarihinin en başarılı menajeri aynı zamanda neredeyse hayatını Kırmızılar için harcamış bir efsane. Bishop Auckland’un genç takımında başlayan kariyeri 1938-39 sezonunda Liverpoolla kesişmişti. Ancak Dünya savaşının başlaması Paisley’nin yükselişini biraz duraksatmıştı. Toplamda 15 sene giydiği Liverpool formasıyla bir lig şampiyonluğu kazanan Paisley, Bill Shankly’nin yardımcısı olmadan fizyoterapist olarak bile çalıştı. 1974’te görevi almasıyla Shankly’nin ektiği tohumları yeşerten Paisley, tam 18 kupa kazandı, 6 kez yılın menajeri ödülünü aldı. 1996’da hayata gözlerini yumduğunda arkasında Liverpool’a adanmış bir hayat bıraktı.

1-Santiago Bernabeu (Real Madrid, 1912-1927)
1943-1978 yılları arasında başkanlığını yaptığı Real Madrid’i dünyanın en başarılı kulübü haline getiren Santiago Bernabeu, tek kulüp adamlarından daha da fazlasıdır. Almansa’da doğan 5 yaşında ailesiyle İspanya başkentine gelen Bernabeu ayağının tozuyla Madrid’in alt yapısına girdi. Gençliğinde sadece futbolu düşünmedi Bernabeu. Futbolla birlikte okulunu da yürüttü ve 20 yaşında artık bir avukattı. Ancak yine de iş mesleğe döndüğünde futbolu seçti Madrid efsanesi. Kariyeri boyunca 78 maçta 69 gol attı ve kaptanlık pazı bandını taktı. 1927’de oynadığı takımda teknik adamlık yapmaya başladı. Önce yardımcı antrenör oldu sonra takımın başına geçti, 1935 yılına kadar. Ardından da 1943’te kulübe başkan oldu. Kendi adının verildiği stadyumu yaptı. Avrupa Kupalarının başlangıcında damga vuran takımın yaratılmasında başrol onundu. Tek kelimeyle bir efsaneydi.

2 yorum:

Burak Eken dedi ki...

Bir ufak düzeltme: FIFA, 1994'ten 2006'ya kadar, Dünya Kupası'nın en iyi kalecisine "Lev Yashin Ödülü" verirdi ama artık bu işin içine de sponsorluk girdi ve ödülün adı "Adidas Altın Eldiven Ödülü" oldu.

Beyzade dedi ki...

Teşekkürler Sportsman düzeltme için...