30 Ağustos 2012 Perşembe

Yazsam olmuyor, yazmasam olmaz...

Futbol kalitesini ölçmek adına peş peşe iki maç seçmek akıllıca method; eğer ikinci maç Real Madrid -  Barcelona ise en geçerli olanı. İspanya'dakinin aksine Kadıköy'deki maç bir iç savaşı andırdı ; görülen köy ile kılavuz arasındaki..

3 yıldır Aykut Kocaman'ın hemen her basın toplantısını dinlemeye özen gösterdim, çünkü aklım mikrofon önünde Futbol'da yüksek lisans dersi veren antrenörün takımının sahada hiç gelişim göstermemesini anlamıyordu. Teorik bilginin pratikte bir türlü uygulanamamasını adlandıramıyordum.
Dün gece nihayet çözdüm Fenerbahçe'deki değişmez / gelişmezliği...
Aykut Kocaman'ın nasıl bizlere her maç önü / maç sonu takımının performansından değil de kafasından neler geçtiğini anlatıyor ise takımına ve oyuncularına da benzer şekilde yaklaştığına inanıyorum artık.
Antrenmanlarda, maç önü toplantılarında, rakip analizlerinde genellemeler ile taktik verdiğine, bireysel hiçbir açıklama yapmadığına ve maç maç ufak da olsa taktik güncellemeler yapmadığına kanaat getirdim. Çünkü başka hiç bir şey geçtiğimiz hafta suni çimde oynanan, bu hafta ise gerçek yeşile taşınan mücadelenin değiştiğine inandıramaz. İki takım birbirinden bilmem kaç paralel uzakta, sıcak havada, doğal çimde ve sarı lacivertli taraftarların önünde devam ettiler maça, hiç ara vermemiş gibi.

Futbolun generalisti.. 

Üstelik maç, Emery'nin yaptığı değişikliklere rağmen aynı düzlemde oynandı. Fenerbahçe her korner ve duran top dönüşü kısa da olsa baskı kurabildi, rakip bir türlü dikine 2-3 pas üst üste yapamadı ve Fenerbahçe önce savunma, ardından orta saha ve son olarak forvet oyuncusunun topla buluştuğu hiç bir atak organizasyonu gerçekleştiremedi. Kocaman'ın takımı yine koşmak, bendini aşmak isteyen Krasic, Sow, Kuyt, Gökhan 4lüsüne rağmen Selçuk - Topal prangası ile durduruldu, bıkmadan usanmadan...

Rakibin 9 kişi kaldığı dönem için ise konuşmanın anlamı yok. Keza " kontrolsüz güç, güç değildir " der reklamda... 

Kısacası birinci Vaslui maçında görünen köy, kılavuzların tüm yalanlamalarına rağmen doğru koordinatta çıktı.  Korkarım biz, biz Türkiyeliler, ben, hepimiz bu futboldan anlamıyoruz... 
Ya da hepimiz gerçekten çok aptalız...

Saygılarımla...




28 Ağustos 2012 Salı

ALÇAKlık Sınırı - Kulüp Televizyonları

Ortada bir gerçek var ; Türkiye'de taraftarından oyuncusuna, yöneticisinden antrenörüne 3 büyüklerin birbirlerine hakem konusunda söyleyebilecek tek bir sözü yok. Kim bir örnek sunsa hemen bir karşı örnek karşısına dikiliyor, var çünkü. Kazanılan haksız penaltılar, rakiplerin verilmeyen golleri, topun 3 büyüklerin eline değince çarpma - davam, rakibe değince serbest vuruş olması, elle atılan goller.... daha neler neler...

Elle oynama.
Benim takıldığım nokta başka. Dün gece yarısı Fenerbahçe TV'yi izliyorum nasıl bir haber yapacaklar ve belki hafta sonuna bir şeyler bulurum diye. Tak bir haber ; Tüm Türkiye Galatasaraylı Burak Yılmaz'ın kendisini yere atmasını konuşuyor. Ekranda fotoğraflar var ve Escude ile Burak'ın ayakları kırmızı yuvarlağın içine alınarak belirginleştirilmiş ; müdahale yok deniyor.  Haklılar... Malumunuz Fenerbahçe'nin bu haftaki ilk golünde net bir el vardı ; hakemlerimiz göremedi yine. Mehmet Topal maç sonu 30 metreden gelen topun kafası yerine tenine çarptığını hissetmedim, özür dilerim demiş ; saygı da duyarım, lütfetmiştir. 

Aynı FB TV bu pozisyon için de haber yaptı mı " Türkiye Mehmet Topal'ın elini konuşuyor " dedi mi ?
Cevabını ben vereyim " hayır ". Hatta Mehmet'in özür dilerim açıklaması bile yarım yamalak verildi ; utanıyorlar mı ne !!

Burak kendini atıyor.
Biliyorum aynı şey Galatasaray TV tarafından da yapılıyor. Takım televizyonları ALÇAKÇA taraftarlarını kandırıyorlar. Sonuç mu ?

Sahaya atlayan taraftarlar, deplasmanda köşe vuruşu kullanamayan oyuncular, sahaya atılan yabancı madde ( artık ne demekse top atsa sorun değil demek ki ) ve son olarak sahaya girip anons yapan başkanlar. 
Kimse kimseye kızmasın imam osurursa cemaat fazlasını yapar.. Aziz Yıldırım " Fenerbahçe Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşu " diyor, hakkı da var ama o bunları yapar ve yaptırırsa taraftarı da işte böyle beterini yapar. Sonunda sen de onları korumak zorunda kalırsın...

Saygılarımla..

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Türk Futbolunda Hata Analizi

Fatih Terim maç sonu " gelecek için iyi analiz edilmesi gereken bir maçtı " dedi Beşiktaş Galatasaray mücadelesi için. Gerçekten de gelecek için hem onun hemde oyuncularının adına bir Futbol 101 dersiydi. Gelin birlikte çıkarılması gereken derslere bakalım :

  • Elmander Umut İkilisi

Bu ikilinin özellikler sadece Galatasaray rakibine önde bastığı zaman işe yarıyor. Aksi durumda ki dün İnönü'de öyle oldu Elmander'in partneri Burak Yılmaz olmalıdır. Fatih Hoca'nın Umut seçimini dün özelinde anlayabilsek de uzun vadede bu ikili gol sıkıntısı yaşatır. Keza Elmander'in Erzurum'da Umut'un ise dün kaçırdıkları akıl alır gibi değil.

  • Kaos Futbolu
Galatasaray'ın futbol kimliğine rağmen karşı koyamadığı bir hastalığı var ; rakipleri oyunu kaosa döktükleri zaman onlar da ayak uyduruyor. Acele top kullanma hatası, sürekli dikine oynama çabası ve işin savunma yönünde yapılan basit tercih hataları oyunun hakimiyetini yitirmelerine sebep oluyor.

Faslı oyuncu ilk 11de yer bulamayabilir.
  • Felipe Melo
Formda formsuz, kilolu zayıf farketmez Felipe Melo bu takımda her maçta 90 dakika sahada kalmalı. Melosuz orta saha savunma yönünde kuru sıkı tabanca gibi oluyor. Aynı zamanda takımın hatları arasındaki boşluk ta büyüyor. Brezilyalı takım rakip sahada iken o kadar iyi pozisyon seçiyor ki hem ribaund hem de savunma şansı olabiliyor. Öte yandan, uzun mesafeli pas kalitesi ile de sağ ve sol beki çok kolay oyunun içine sokarak hücum sahasını genişletmede başarılı. Zaten Melo'nun neden pahalı olduğu bu paragrafta yazılı.

  • Emmanuel Eboue
Fildişili oyuncu Hamit Altıntop form bulasıya kadar çok sıkılacak. Çünkü güçsüz Hamit sağ çizgiden çok ayrılmayınca onun da önü kapanıyor ve istediği hücum bindirmelerini rahat yapamıyor. Eğer Hamit 15-20 gün içinde fiziksel eksiklerini tamamlayıp orta sahada Fatih Terim'in istediği gibi gezebilirse Eboue'de rahat bindirme alanları bulacaktır.
  • Nordin Amrabat
Yeteneği tartışılmaz ama kalitesi tartışılır. Galatasaray gibi pas kalitesi ve hızı yüksek takımlar için " yüzü dönük kanat oyuncuları " her zaman handikap olmuştur. Faslı oyuncu hemen her pozisyonda topu ayağına alıp rakip ne yapıyor diye bakınca, takımın pas hızı ister istemez düşüyor. Fatih Hoca'nın Amrabat'ı nasıl ve ne zaman kullanacağı Galatasaray için çok önemli. Bu Galatasaray ve Amrabat gösteriyor ki Faslı oyuncu Emre'yi kolay kolay kesemez.

Saygılarımla...

26 Ağustos 2012 Pazar

Hayaller ile Gerçekler Kuyt ile Selçuk kadardır

Kocaman takıma doğru..
Gaziantespor karşısında izlediğimiz Fenerbahçe Aykut Kocaman'ın hayalleri ile futbolun gerçekleri arasındaki fark kadar. Bir futbol takımının realitede Selçuk Şahin - Mehmet Topal orta sahası ile yapabilecekleri ile Sow-Kuyt-Krasic hücum hattının yapamayacakları arasındaki kadar yani.

Futbol basit bir matematiğe dayanır. Fakat bu 4 işlemde toplama değil çıkarma esastır. Sahada yer alan 11 oyuncu arasındaki tüm 2li kombinasyonlar için aradaki fark ne kadar ufak ise takım o kadar kalite yansıtır. Matematikçilerin mutlak değer diye adlandırdıkları bu sayının 0'a yakınsamasıdır makbül olan. Kısacası takımınızın toplamını en kaliteli oyuncunuz ile en kalitesiz oyuncunuzun arasındaki fark belirler. İşte Fenerbahçe de Kuyt ile Selçuk Şahin'in farkı kadar futbol oynayabilir. Çünkü Selçuk Şahin'in yapabildikleri, Kuyt'un hayalleri karşısında deve cüce rolu oynayabilir sadece. 

Aykut Kocaman ise tüm bu tutarsızlıkların içinde kendini bulmaya çalışıyor hala. 3 yıl önce eline verilenleri değiştirememenin ağır baskısı ile sahada oynananın kendisine ait olmadığını bilmek psikolojisi çok gelmiş olmalı ki ortaya çıkan tüm kötü sonuçları da göze alarak ilk kez açıktan savaşmaya başladı. Kimileri onu Don Kişot olarak adlandırsa da aslında bu mücadele onun varoluş tohumu; tutmazsa ölecek...

Sakın ha dün izlediğiniz Fenerbahçe'yi Alexli takımlar ile karşılaştırmayın. Asıl turnusol kağıdı bir sene sonra bugün ortaya çıkacak. Umarım Kocaman gerçek takımını gördükten sonra kaybettiği 3 seneye yanmaz ve umarım Fenerbahçe yönetiminin Kocaman bir takım için sabrı vardır. Ama benim umudum yok... Neden mi ? Maç oynanırken sahaya bile girebilen başkandan herşey beklenir de ondan...

Saygılar..

24 Ağustos 2012 Cuma

Sağlam'ın 2. Zirve yürüyüşü - Aktif Dinlenme

Ertuğrul Sağlam'ın takımı Avrupa Kupalarında alışık olmadığımız bir şekilde, kendi sahasında geriye düştüğü maçı istifini bozmadan çevirdi hem de Twente gibi sahada ne yapacağını iyi bilen bir takıma karşı.

Bursaspor'u sahada izlerken farklı bir hava sezinliyorum; garip ama hoş. Sağlam'ın takımı top rakipte iken " Aktif Dinlenme " halinde. Ne Batalla ne Pinto ne de Ozan İpek - Sestak ikilisi rakibin peşinde koşmuyor; tek amaçları iyi pozisyon alıp rakibi ya uzun topa sevketmek ya da savunmanın merkezine yönlendirmek. Böylelikte takımın boyunu uzatmıyorlar ve çok yorulmadan, efor harcamadan maçları tamamladıkları için neredeyse aynı ilk 11 tüm sezonu düzenli bir şekilde geçirebiliyor. Geldiği günlerdeki dağınık günlerini atlatan Alfred N'Diaye de savunma hücum geçişi konusunda gösterdiği gelişme ile Ertuğrul Sağlam'ın sakin takımının en önemli parçası haline geldi.

Ben bu lafı severim " Adam gibi adam, Ertuğrul Sağlam "

Takımın istikrarlı lideri Batalla'nın yanına yapılan Pinto aşısı ilk baharında yeşerince, Ertuğrul Sağlam için takımını yeniden şampiyonluk potasına döndürmek için 2 adım kaldı. Birincisi forvet performansını sağ kanatta bir türlü gösteremeyen Sestak'ın uzayan uyum süresini tamamlaması, ikincisi ise geçtiğimiz sezon Adem'de olan bu sene Musa'ya geçen N'diaye partnerliğinin geliştirilmesi. Sestak'ın sahaya koyacağı farklılık zaman zaman hücumda yaşanan kısırlığın çözümü açısından hayati önem taşırken, Musa'nın pas kalitesi ve hücum katkısı takımın rölantisini arttırma konusunda kritik eşik.

Bursaspor tarihine adı şimdiden kazınan Ertuğrul Sağlam'ın artık istikrar konusunda dersler verdiği, oyun sistemini iyice benimseyen takımının bu yıl zirve yürüyüşünden alıkoyacak tek nokta ise Serdar Aziz - İbrahim ikilisinin güvenilir bir yedeği olmaması. Jübile senesindeki Ömer Erdoğan bu işi üst düzeyde sürdürebilecek gibi görünmüyor.



19 Ağustos 2012 Pazar

Değiş Tokuş - Topal = Şahin


Bu güne kadar  Selçuk Şahin ile Mehmet Topal’ı hep geri ve yana oynadıkları için tartışmıştık.  Elazığspor – Fenerbahçe maçında gördük ki eğer orta sahadaki partnerleri pas istemezse onlara da pas atmıyorlarmış. Öyle ki Tüm ilk yarı boyunca Mehmet Topal ile Selçuk Şahin’in birbirlerine verdikleri pas sayısı 1 (bir). O pozisyonda da Mehmet Topal rakip yarı sahadan kendi yarı sahasındaki Selçuk Şahin’e topu göndermişti.

Aykut Kocaman’ın futbolun istatistik kısmına verdiği değerden bahsedilir hep. Fakat Kocaman Mehmet Topal’ın Valencia kariyerini hiç inceleme gereği duymamış yada daha kötüsü inceleyip, anlayamamış. Valencia’da 59 maça çıkan Mehmet Topal sadece 5 ( beş ) maçta Albelda, Parejo gibi Valencia’nın Selçuk Şahinleri ile oynamış.  Geriye kalan tüm maçlardaki partneri ya Tino Costa ya da Ever Banega; yani ofansif anlamda gelişmiş ve Topal’ın hücum yönündeki açığını kapatabilecek oyuncular. Kocaman ise kadro kalitelerine bakıldığında mutlak kazanmak zorunda olduğu Elazığspor karşısında  Selçuk – Mehmet ikilisine görev verdi. Orta saha ikilisi de hücum anlamında 0 katkı sağlayınca  ortaya bu oyundan iyisi çıkmaz, çıkamaz. Tüm maç boyunca Sow’a 40-50 metrelik toplar göndermek zorunda kalırsın bir de Alex’in şapkadan tavşan çıkartmasına ya da hakemin güzellik yapmasına...

Umarım Salı gününe kadar Aykut Kocaman elindeki oyuncuları daha iyi tanıyabilir ve Emery maç sonu o sempatik gülümsemesi ile bizlere Mehmet Topal’ın nasıl oynatılacağını anlatmaz...

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Güneş'in Letonya'sı - Volkan Şen

Futbolumuzun standart yüzdesi o kadar aşağılardaki Teknik Direktöründen oyuncusuna, hakeminden zeminimize kadar benzer problemler ile boğuşuyoruz.

11. dakikada sağ kanatta olşaun bir taç atışı sırasında saha içinde top önünde olan Volkan taç atışını kullanmak isteyen Serkan Balcı'ya topu sol ayağı ile göndermek istedi. Sol ayak Pozisyonunu da alan Volkan topu sol ayağı ile 7-8 metre ötesindeki takım arkadaşı yerine onun da 2-3 metre sağındaki boşluğa gönderebildi, halbuki Serkan Volkan'dan gelecek topu çabuk oyuna sakacak hatta hızlı hücum yakalayabilcekti Trabzonspor. Yine Volkan 13. dakikada gelişen bi atakta top ile doğru anda buluşabilse kaleci ile karşı karşıya kalacak ve belki de golü daha erken bulacaktı. Olmadı.. Volkan futbolculuğunun en basit ve temel hareketlerini yerine getiremezken 20. dakikada mevkiidaşlarından çoğunluğunun zorlanacağı bir pozisyonda gol attı.

Şenol Güneş
46. dakikada golün asistini yapan Soner Aydoğdu'yu sandalyede gördükten sonra oyuna Adrian'ın gireceğini tahmin etmek zor değildi. Televizyonda binlerin, sahada yüzlerin düşüncelerinin aksine Şenol Güneş Soner - Ferhat değişikliğini yapıp Serkan'ı, Zokora'nın yanına çekerek 2. yarıya başladı. Halbuki ilk yarı istediği gibi oynanmış rakibi Karabükspor, takımı karşısında neredeyse hiç pozisyona girememişti. Serkan - Zokora orta sahası önce pas yapmakta zorlandı, ardından orta sahanın kontrolünü Karabükspor'a armağan ettiler. Şenol Hoca ise yeni bir hamle yaparak maça oyun olarak ortak ettiği Karabükspor'un skor bulmasına da yardım etti. Barış-Zokora-Serkan gibi Süper Lig'in faul yapmaya en yatkın ortasahaını, gol bulabilmek adına en önemli çalışması duran top olan rakip karşısına çıkarmış oldu. İlk yarında hiç rakip kaleye gidemeyen Karabükspor ise ilk yarıda bulamadığı serbest vuruş-kornerlerden beraberlik golünü bularak 1 puanı aldı.

Yukarıdaki ilk paragraf Mehmet Topal'ın Valencia'ya giderken kat be kat yetenekli Volkan'ın Trabzonspor'a transfer olmasının, ikincisi ise 2 yıl önce Dünya üçüncüsü olmuş takımın Letonya'ya elenişinin nedeni.

Karabükdeki park bahçe izlenimi yaratan tarlanın değişmesi dileği ile...

17 Ağustos 2012 Cuma

Avcı'nın Zor Görev'i - Savunma 4lüsü

Hollanda maçı öncesi Avusturya karşısında son provasını yapan Abdullah Avcı, en büyük sıkıntıyı savunma kurgusunda yaşayacak. Neden mi ?

Aslında savunmanın sağ kanadı belli.. Sağlıklı ise Gökhan Gönül aksi durumda Hamit Altıntop uluslararası anlamda sağ beklerimiz. Sol savunucu için Abdullah Hoca'nın ilk tercihinin halen Hakan Balta olduğunu maç önü basın toplantısında anlaşıldı. Hasan Ali Kaldırım tecrübe ve yetenek kısırlığından, Caner Erkin savunma özürlülüğünden ve İsmail Köybaşı'da sakatlık sorunu nedeniyle şu aşamada Hollanda maçında yer almayacaklar. 

Semih Kaya - A Milli Takım
Stoperlere geldiğimizde ise karşımızda bir seçim süreci çıkıyor. Leverkusen'den ithal ettiğimiz Ömer Toprak hem sol hem de sağ stoper oynayabilme özelliklerine sahip olsa da Abdullah Avcı O'nu sol stoper kullanmayı tercih ediyor. Bu durumda Egemen kartı ( sol ayaklı olduğu için ) elenmiş oluyor ve geriye Semih Kaya ile Bekir İrtegün kalıyor. Bekir'in sezon başı performansı iç açıcı değilden berbat'a evrilmiş durumda ve gününde olsa dahi rakibine her maç 1-2 pozisyon hediye edebiliyor ki Hollanda karşısında isteyeceğimiz son şey. Semih Kaya ise Süper Lig'de iyi performanslar ortaya koymasına rağmen üst düzey futbolda uluslararası tecrübesi kısıtlı. Sakatlığının da gelişimine göre savunma 4lüsü şekillenecek. Abdullah Avcı'nın ayağa pasla oyunu kurma fantazisinden Hollanda karşısında vazgeçeceğini düşünürsek Semih - Ömer ikilisi favori..

İhtimal 1 : Gökhan Gönül - Semih Kaya - Ömer Toprak - Hakan Balta

İhtimal 2 : Gökhan Gönül - Bekir İrtegün - Ömer Toprak - Hasan Ali Kaldırım

İhtimal 3 : Hamit Altıntop - Bekir İrtegün - Egemen Korkmaz - Hakan Balta

Yukarıdaki olasılıklar arasında - eğer sakatlık durumu yok ise - en muhtemel tercih Gökhan - Semih - Ömer - Hakan olanı olacaktır keza Hakan ve Gökhan'ın uluslararası deneyimine Hollanda karşısında ihtiyacımız olacak. 

Orta saha ve hücum hattımız neredeyse belli..

Abdullah Hoca'ya savunma kurgusunda şimdiden kolaylıklar çünkü 2 ve üzeri gol yediğimiz hiç bir durumda Hollanda karşısında puan alma ihtimalimiz olduğuna inanmıyorum...

Saygılarımla..

2 Ağustos 2012 Perşembe

Futbol Basit bir Oyun

Fenerbahçe 2 yıl sonra çıktığı 0 model Avrupa macerasına bütünleme sınavı ile başladı. Hemen herkes turun İstanbul'da Fenerbahçe lehine bitmesini beklerken Bekir'in golü gelmese maç tam tersi bir senaryo ile tamamlanacaktı. Romanya için hala şanslı takım Fenerbahçe ama değişmesi / gelişmesi gereken şeylerin olduğu da muhakkak.

Geçtiğimiz yazılarımda Aykut Kocaman'ın 4-2-4 benzeri bir hücum formasyonu üzerinde çalıştığını ve Mehmet Topal transferinde bu nedenle ısrarcı olduğunu yazmıştım. Mehmet savunmanın arasına girip oyunun geriden kurulmasına yardımcı olacak, Bekir ise sağ bek gibi hücuma katılacaktı. Olmadı, nedeni ise Fenerbahçe'nin pratik eksikliği değil Vaslui'nin de benim gördüğüm denemeyi görmesiydi.

Vaslui stoperleri uyumu ve özellikleri ile saygıyı hakediyor.
Romen takımı ilk yarıda sürekli rakip sahada 3-4 adam ile alan doldurdu. Böylece hem Topal ile sağlanmak istenen pas trafiği bozulmuş oldu hem de Gökhan - Bekir kayması yeterli ölçüde sağlanamadığı için savunma pozisyonun sağlanamadı. Fizik ve yetenek olarak Fenerbahçe orta sahasının önünde olan Caue - NDioye ikilisi ise yıldızlaştı.

İkinci yarıya ise geçmişe dönerek başlayan Kocaman rakibinin göre geri çekilmesini sağlayabilmesine rağmen takımının kısırlığına çare bulamadı. Geri çekilen Vaslui karşısında ise klasik Türk hatalarından biri ile de gol yemek kaderin cilvesi olsa gerek. Dünkü maçta Vaslui adına en dikkat çekici özellik kısa ve yerden paslarda çok az hata yapmaları oldu. Fenerbahçe ve Milli Takımın Valencia görmüş, onlarca özelliği olan orta saha oyuncumuz 10 metreye pas atamayarak belki de turu Romenlere hediye etti. Dediğim gibi futbol basit bir oyun; kazanması da kaybetmesi de..

Oyunun Fenerbahçe açısından bu denli karamsar geçmesine gerekçe olarak Fenerbahçe takım kadrosuna " default " olarak yazılması gereken Sow'un kenarda oturması ve yerine bitmiş Semih'in sahaya sürülmesi, sahada gezinen Stoch'a 60-65 dakika sabredilmesi, maç boyu yürüyen Christian'ın değiştirelememesi gösterilebilir. Aykut Kocaman'ın bu turu geçse bile gelecek adına yapması gereken işler var. En azından oyuncularından beklentilerini daha realist hale getirmesi gerekiyor...