31 Ocak 2011 Pazartesi

Pazartesi Notları…


*Bursaspor – Galatasaray maçında Bursa’nın bu kadar rahat kazanmasını beklemiyor hatta Galatasaray’ın mağlup olmayacağını düşünüyordum ama çok iyimsermişim. Hoş Bursa’nın ilk golü hem ofsayt hem de el ve 2.gol Ufuk’un saçmalamasından gelse de maçın genelinde, ilk dakikadan itibaren kazanmayı düşünmeyen bir Galatasaray vardı. Görünen o ki Hagi, teknik direktörlükte zerre ilerleme kaydetmemiş. Galatasaray forvet alıyor ama kenarda. İleride Kazım tek. Pes be Hagi. Bu mu gelecek senenin Galatasaray’ı. Tugay Kerimoğlu şimdiden ısınmaya başlasın. Hagi seneye ilk yarının sonunu görürse bravo derim. Futbolculuğunda 3 dakika ilerisini görüyor dediğimiz efsane, teknik adamlığında önünü göremiyor. Yazık Galatasaray’a.
*Deportivo La Coruna – Sevilla maçının son dakikasında Sevilla 10 kişi 3-2 öndeyken Deportivo atağında yardımcı hakem ofsayt bayrağı kaldırmasına rağmen maçın hakemi inanılmaz bir şekilde oyunu devam ettirdi ve golü verdi. Açıkçası ben görüntülerden pozisyon hakkında net bir yorum yapamazken maçın orta hakemi nasıl vermiş bu kararı yardımcısını hiçe sayarak bilemiyorum. Mangal gibi yürek lazım insanda. Bana göre skandal bir durum. Maç da bu skorla 3-3 bitti ama hakikaten de inisiyatif almanın böylesini görmemiştim. (Video aşağıda)

*Kardan gözükmeyen zeminde Sivasspor – Antalyaspor maçını nasıl oynatıyorsun ey sayın hakem ey büyük federasyon. Sahadakilere, tribündekilere ve ekran başındakilere ayıp. Hani dillerden düşmeyen marka değeri? 320 milyon dolar kartopu oynanması için mi verildi? Bunun sorumluları kimse tebrik ediyorum.
*La Liga’da ise Real Madrid, Almeria deplasmanında berabere kalınca Barcelona Şampi…demiştim artık şampiyon diyebiliriz. Real’in Osasuna deplasmaında mağlup olmasıyla oluşan 7 puanlık farkın şu anki görüntüde kapanması için mucize ötesi bir şeyler lazım. Yalnız bu mağlubiyet, hakikaten de ‘’ender gelişen Osasuna atakları’’ deyimiyle oldu. Barcelona bu sene ayıp (kibarcasını söyledim) etti. Son Hercules maçında da 10 dakika kendisi oynuyorsa bu topu 40 saniye rakibinin oynamasına izin veriyor. Ayıp valla

*Beşiktaş’ın 17’de 17 parolası 2.maçta patladı. Aslında Belediye ilk kornerinde pozisyonu yokken golü bulana kadar Beşiktaş ne zaman atacak diye bakıyordum ama Cenk’in hediyesi maçın gidişatını belirledi. Sonrasında Aurelio’nun atılması da maçın galibini. Hiç kimse çıkıp da Belediye dünyaları kaçırdı demesin. 11’e 11 oynansa ne olacağı hiç belli olmazdı. Çünkü Belediye ilk kornerini atana kadar Beşiktaş 10 köşe vuruşu kullanmıştı. Almeida ve Simao’yu çok beğendim bu maçta. Guti ise biraz daha sönük gibi gözükse de Olimpiyat stadındaki rüzgarın İspanyol efsanenin paslarını etkilediğini söylemek lazım.
*Fenerbahçe – Trabzon maçı ise beklediğim sonuçla bitti. Sarı lacivertliler ilk 30 dakikadaki süper oyunuyla maçı kopardı. Trabzon ise neredeyse hiçbir şey üretemeyerek sıkıntıya girdiğini gösterdi. Fener için gelecek hafta oynanacak Manisa maçı çok daha önemli hale geldi. Burada alınacak bir galibiyetle önlerini daha iyi görürler ancak puan kaybederlerse sıkıntı devam eder.

*Bu Ankaragücü’ne her şey müstahak bence. Yıllardır kendilerine yakışmayan her türlü görüntüyü sergilediler. Bir taraftarın yapmaması gereken her şeyi yaptılar. Ümit Özat, kendisine saldırmaya gelen bir taraftarı dövse de olayın gelişimi ve maç boyunca Ümit Hocaya edilen küfürleri de unutmamak lazım. Maç sonunda ise Hikmet Karaman’ı tribünlere çağırıp ona şarkılar söylemek, ‘’adam gibi adam’’ tezahüratları yapmak işin son noktasıydı. Ayıp arkadaşlar ayıp.
*Inter ise haftanın en flaş galibiyetlerinden birine imza attı. Palermo karşısında 2-0 geriden gelip yeni transferi Pazzini’nin iki golüyle 3-2 yendi rakibini ve şampiyonluk iddiasını az da olsa sürdürdü. Napoli ise zayıflayan Sampdoria önünde 4-0’la şov yaptı.

30 Ocak 2011 Pazar

Asya'nın en büyüğü Japonya


Asya Şampiyonasını bir Asya ülkesi kazandı. Tersi biraz garip olacaktı. Fifa'nın icadı olarak Avustralya'nın Asya elemelerinde oynamasını fazlasıyla yadırgıyordum. O yüzden turnuvayı Japonya'nın kazanmasına çok sevindim.

27 Ocak 2011 Perşembe

Futbol TV


28 Ocak Cuma
17:00 Uzbekistan-Güney Kore / Eurosport
21:30 Leverkusen-Hannover 96 / TRT 3 & TRT HD
29 Ocak Cumartesi
13:30 Karabükspor-Kayserispor / Lig TV-HD
14:00 Karşıyaka-Ç.Rizespor / TRT 1
14:30 Everton-Chelsea / NTV Spor
16:00 Sivasspor-Antalyaspor / Digitürk 1-205
16:30 W.Bremen-Bayern Munih / TRT 3 & TRT HD
17:00 Avustralya-Japonya / Eurosport
17:00 Bucaspor-Kasımpaşa / Digitürk 1-205
18:30 Kaiserlaustern-Mainz 05 / TRT 3 & TRT HD
19:00 Lazio-Fiorentina / Spormax (HD)
19:00 Bursaspor-Galatasaray / Lig TV-HD
19:15 Southampton-Manchester United / NTV Spor
21:00 Hercules-Barcelona / NTV Spor
21:45 Catania-Milan / Spormax (HD) & TV8
21:45 PSV-Willem II / Beyaz TV
22:00 Lille-Lens / Kanal A
30 Ocak Pazar
13:30 Brescia-Chievo / TV8
13:30 Tavşanlı Linyitspor-Mersin İdman Yurdu / TRT 1
14:00 Ankaragücü-Manisaspor / Digitürk 1-205
14:00 Arsenal-Huddersfield / NTV Spor
15:00 İBB-Beşiktaş / Lig TV-HD
15:30 NAC Breda-Ajax / Beyaz TV
16:00 Inter-Palermo / Spormax (HD) & TV8
16:00 Notts County-Manchester City / NTV Spor
16:30 Stuttgart-Freiburg / TRT 3 & TRT HD
17:00 Gaziantepspor-Gençlerbirligi / Digitürk 1/205
18:00 Bordeaux-Nice / Kanal A
18:30 E.Frankfurt-M'Gladbach / TRT 3 & TRT HD
19:00 Fenerbahçe-Trabzonspor / Lig TV-HD
19:00 Samsunspor-Altay / TRT 1
20:00 Osasuna-Real Madrid / NTV Spor
21:45 Juventus-Udinese / Spormax (HD) & TV8
22:00 Monaco-Marseille / Kanal A
31 Ocak Pazartesi
20:00 Adanaspor-Kartalspor / TRT 6
20:00 Eskişehirspor-Konyaspor / Lig TV-HD
22:00 Racing-Valencia / NTV Spor
Kaynak: tribundergi.com

Geçmiş olsun Ersan


Taraftarın gönlünde taht kurmak, tribünlerin has adamı olmak kolay iş değildir. Öyle 1-2 maçlık bir olay değildir. Taraftar, yüreğini ortaya koyan, ayağa kafa uzatan, takımı için varını yoğunu ortaya koyan oyuncuya gönüllerinde taht koyarlar. Ersan Gülüm de böyle biri işte. Dün Trabzon maçını keyifle izlerken Ersan'ın yerde kaldığı an eyvah dedim. Çünkü en kötü sakatlık darbeye bağlı olmayanıdır. Darbe sonucu ciddi bir sakatlık geçirme olasılığı ters bir harekete göre daha azdır. O yüzden Ersan yerde kaldığı an anladım durumu. Bu sezonun bana göre an iyi ismiydi Beşiktaş adına. Guti ve Quaresma da gönlümüzü fethetti yüreklerini ortaya koyarak ama Ersan başkaydı. Türk olması, genç yaşına rağmen bu kadar zor bir pozisyonda müthiş bir yürekle oynaması, taraftarın kalbindeki yerini sağlamlaştırmıştı. Açıkçası başka birisi sakatlansa bu kadar üzülmezdim. Şimdi 6 ay yok genç yıldız. Bu durum takımıda doğrudan etkileyecek tabi ki. Artık Sivok mecburen oynayacağından ve ileri 4'lü (Guti-Quaresma-Simao-Almeida yada Bobo)bozulmayacağına göre Ernst-Fernandes-Hilbert'den ikisi mutlaka yedek soyunacak. 2.yarı kendisine büyük hedefler koyan Beşiktaş adına çok büyük bir kayıp. Genç yıldız umarım sakatlıktan %100 bir şekilde kurtulurda kariyerinde bir daha başına böyle bir şey gelmez. Geçmiş olsun Ersan...

Barcelona'yı nasıl devirirsiniz?


Büyük takımlar iyi bir kadro yakaladıkları zaman genelde diğer ekipler zirvedeki takımın maçlarına daha farklı bir motivasyonla hazırlanıp çelme takmak isterler.O takımı biz yendik yada biz puan aldık demenin mutluluğunu yaşarlar. Ancak tüm bu söylediklerim söz konusu Barcelona olunca geçerliliğini kaybediyor. Bu sezon Dünya Kupası yorgunluğu, son 2 sezondan gelen doygunluk falan derken düşüşe geçmelerini bekliyordum ama ne mümkün. Babalar bu sezon daha da üstüne katarak gidiyorlar. Garibim Real Madrid'te bir umut arkalarından onları yakalamaya çalışıyor. Tabi tüm bunların yanında şans faktörüde bu sezon biraz yanında Barça'nın. Ligin en kritik döneminde Higuain'in sakatlanması,Kral Kupası'nda Real Madrid'in Barcelona'ya göre daha zorlu rakiplerle eşleşmesi şans faktörünün de Katalanlardan yana olduğunu gösteriyor. Düşünün Barça son 2 turda Betis ve Almeria'yla eşleşirken Real, Atletico Madrid ve Sevilla'yla oynadı. Tam da Higuain'in yokluğunda ve takımda Benzema dışında alternatif yokken. Real Madrid şimdi Adebayor'u kiraladı sezon sonuna kadar.Son 2 sezondur yatan Togolu ancak Benzema'nın alternatifi olur. Madrid'i uçurmaz yani. Daha erken ama ligde bu sıralama değişmeyecek gibi geliyor bana. Real Madrid için Kral Kupası'nda Barcelona'yı devirip kupayı almak ve Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak daha gerçekçi bir hedef gibi duruyor. Peki Bu Barcelona nasıl alt edilir diye sorarsanız, hiç düşünmeyin ben size hemen söyleyeyim: Dua ederek...

24 Ocak 2011 Pazartesi

Haftanın Panoraması


Ligimizinde başlamasıyla büyük ligler anlamında 2.yarı başladı diyebiliriz. Avrupa'nın diğer büyük ligleri bizden önce başlayıp futbolsuz bırakmasa da asıl heyecan şimdi başladı. Hem de ne başlamak. Herkes 2.hafta oynanacak Fenerbahçe-Trabzonspor maçının çok önemli olduğunu söylüyordu ama ilk hafta sonuçlarından sonra bir anda sanki kader haftası haline geldi. Açıkçası Trabzon'un Ankaragücü maçında puan bırakacağını tahmin etmiyordum ama maçın ilk yarısını izledikten sonra etrafımdakilere bu maçta sıkıntı var dedim. Çünkü kaçan goller, Trabzonlulardaki gerginlik, Ankaragücü'nde de her an sonucu değiştirebilecek isimlerin olması beni bu düşünceye itmişti ve maç sonunda da haklı çıktım. Peşinden Fenerbahçe de Antalya deplasmanında zorlanmasına rağmen kazanınca önümüzdeki oynanacak maç bir anda kader maçı haline geldi. Bu söylemim özellikle Trabzon için gererli. Neden mi?

Trabzon, hafta içi Beşiktaş'la kupada çok önemli bir maç oynayacak. Hafta sonu da Fenerle. Eğer bu iki maçta da istedikleri sonucu alamazlarsa geçmişte sıkça gördüğümüz Trabzon'un kendini bırakması senaryosu devreye girecek gibi görünüyor. Çünkü Ankaragücü maçında yaşanan paniği gördükten sonra bu iki maçtan alınacak kötü sonucun travmasını düşünemiyorum. Ama Trabzon, Beşiktaş maçı bir yana Fenerbahçe karşısında en kötü yenilmezse bence önleri çok açık. O yüzden müthiş zorlu bir hafta bekliyor onları. Tabi bu durum Fenerbahçe için de geçerli. Kupada yoklar. Bunun tepkisi ligde şansları devam ettiği için daha su yüzüne çıkmadı. Ama Trabzon karşısında alınacak kötü bir sonuç camiada tepkilerin bir anda çığ gibi büyüyeceğini gösteriyor bana. İyi bir sonuçta da tam tersi tam bir kenetlenme. Anlayacağınız ateşten bir gömlek bu maç.

Bursa ise Konya deplasmanında berabere kalarak biraz yara aldı. Onlarda önümüzdeki hafta kritik bir Galatasaray maçı oynayacaklar. İlk yarıda yendikleri Galatasaray olmayacak sahada. O maçta çok rahat pozisyona giren ama savunmasında ciddi sorunlar yaşayan bir takım vardı. Ancak son Sivas maçında izlediğim Galatasaray hem rahat olması hem de mücadeleci ve az pozisyon veren görüntüsüyle Bursa'ya sıkıntı yaşatabilir. Yani bu maçta aslında 3 bilinmeyenli bir denklem. Beşiktaş'ı ise Buca maçından sonra yazdığım için burada çok yer vermeyeceğim. Herkesin dilinde bir 17'de 17 olsa da aklı selim düşünürsek bizim gibi zor bir ligde bir ütopya olduğunu söylemek lazım. Beşiktaş zaten şampiyon olursa Türk futbol tarihinin en büyük şampiyonluk destanı olacaktır. O yüzden ayakları yere basmakta fayda var. Ama yine daha önce de dediğim gibi her maç müthiş keyif veren, ekran başında ve stattakilere güzel dakikalar geçiren bir takım olacaktır. Asıl Beşiktaş'ı seneye göreceğiz gibi geliyor bana.

İspanya'da ise bu hafta büyükler kaybetmedi. Barcelona, Racing Santander'i çok rahat geçti. Erken buldukları golden sonra ilk yarı öyle bir futbol oynadılar ki Santander devreye 4 yada 5-0 geride girmediyse kalecisi Tono'ya dua etmesi lazım. Maçı bir yere koyarsak bir şeye çok şaşırdım. Nou Camp'ta ofsayt kamerasını koyacak yer yok galiba. Ben Barcelona'nın ilk golü ofsayt mı, değil mi göremedim mesela. O kadar kötü bir yere koymuşlar ki kamerayı hiçbir şey anlamıyorsunuz. Bizde olsa tantananın kralı yapılır. Böyle büyük bir ligde böyle bir olaya çok şaşırdım açıkçası. Real Madrid ise inanılmaz zorlanarak kazandı. Jose Mourinho garip bir rotasyonla başladı maça. Almeria'yla berabere kalarak puan kaybı kredisini sıfırlayan Real'in Mesut Özil ve Xabi Alonso gibi iskeletin en önemli bireylerinden ikisini kenarda oturmasını yadırgadım açıkçası. Portekizli de ikinci yarıda bu isimleri oyuna sokarak hatasından döndü ama yine de puan kaybı olabilirdi. Higuain'in sakatlanmasından sonra forvet alınmaması, Benzema'nın verilen şansları iyi kullanamamasından sonra Jose'nin değişik formülleri denemesi Real'in takım düzeninde arızalara neden olmuş. Son maçlarda bunu açıkça görebiliyoruz. Tabi arada Kral Kupası'nda ATletico Madrid'le 2 zorlu ve yıpratıcı maç oynamanında etkisi var. Ancak sonuçta bu forvet transferi bir an evvel yapılmazsa Real Madrid her an puan kaybedecek gibi gözüküyor. Mesela hafta sonu yine çok zorlu bir Osasuna deplasmanı var. Bir ay önce 3 puanı rahatça yazdığım bu deplasman bana şimdi soru işareti gibi geliyor.

İtalya'da ise Inter, Leonardo göreve geldikten 5 maç sonra ilk defa puan kaybetti. Ama ne kaybetmek. Udinese deplasmanında ilk yarı fena oynamadılar ama 2-1 geride kapattılar. Ancak 2.yarı öyle bir Udinese vardı ki sahada Inter'i hallaç pamuğu gibi attılar. Tam anlamıyla top göstermediler. Alexi Sanchez'i herhalde seneye büyük bir takımda göreceğiz. Bu sezon her hafta üzerine koyarak gidiyor. Bu maçta da Inter'in kanatlarını perişan etti. Inter'in şansı bitti diyemem ama çok azaldığı bir gerçek. Milan da Cesena'yı çok rahat geçti. Ancak Nesta sakatlanarak oyundan çıktı. Nesta da öyle bir adam ki sakatlandığı zaman 2 aydan önce dönmüyor. Yine böyle olursa Milan da sıkıntıya girebilir. Ancak ne Inter ne Milan. İtalya'da en çok alkışlanması gereken takım Napoli. Büyüklere göre kısıtlı kadrosuyla şampiyonluğun ciddi adaylarından biri haline geldiler. Maradona'dan dolayı her zaman sempatiyle yaklaştığım Napoli'nin aslında bir yandan da şampiyon olmasını istemiyorum. Benim gönlümde Maradona'ya özel bu durumun bozulmasını istemiyorum. Bazen çok bencil olabiliyorum ne yapayim:)Diğer ligler hakkında da bir şeyler yazmak isterdim ama yoruldum valla. Bugünlük bu kadar yeter:)

22 Ocak 2011 Cumartesi

Bakış açısı


Bir taraftarın gözünden Avustralya Açık.

Beşiktaş: 5 Bucaspor: 1


Maçtan önce herkesin dilinde 4'ten aşağısı kurtarmaz vardı, 5 oldu. Beşiktaş bu sezon 17'de 17 yapar diyen fanatiklerden değilim. Hayal kurmaya gerek yok. Bugünkü maçta asla ölçü olamaz ama şunun garantisini verebilirim. Guti-Quaresma ve Simao sahada olursa Beşiktaş müthiş keyif verir, izleyenler televizyon başında, statta mutlu olur. Yani mutluluk hormonu gibi bir takım oluşturdu Beşiktaş. Eksikleri tabiki var. Buca 1 gol attı 3 tane çok net kaçırdı ama Beşiktaş öyle bir futbol oynuyor ki özellikle erken gol bulup öne geçerse rakipleri paramparça yapabilecek bir potansiyel var. İyi kapanan ve kontratağı başarılı uygulayan takımlara karşı ise şu gün itibariyle zorlanır. Geri dörtlünün çok atletik ve sezgisi güçlü olması lazım ki Beşiktaş'ın verdiği pozisyon, yediği gol sayısı azalsın. Bu maçı çok ölçü almamak lazım gerektiğini bir daha hatırlatarak, sahadaki yenilere bir şeyler söyleyelim.

Almeida'nın uyum sorunu olduğu çok belli. İleri uçtaki arkadaşlarıyla her ne kadar milli takımda zaman zaman birlikte oynasa da yine de zamana ihtiyacı var. Bugün birçok pozisyonda topun çok uzağında kaldı. Ancak fizik gücü çok korkutucu bir isim ve şut pozisyonu bulduğunda topu kıran cinsten vuruşları var.
Simao, müthiş bir taktik disiplinle oynuyor. Bireysel özelliklerinin yanında en büyük artısı bu Portekizlinin. Guti ile alışverişi harika. Almeida'nın da kendine gelmesiyle maçların gizli kahramanı olabilir. Simao'ya da gizli kahraman dedim ya düşünün Beşiktaş'ın kadrosunu. Ya da ben kendimde değilim:)))
Fernandes ise oyuna 2.yarı girmesine rağmen hemen göze çarptı. Hem savunmada hem hücumda çok başarılı. Yaptığı hareketler, attığı paslarla hemen göze çarpıyor. Yabancı sınırlaması olmasa gönül ister ki Ernst'le birlikte orta sahada beraber olsunlar. Çünkü takımın %100 ihtiyaç duyduğu bir oyuncu.

Özetle, 2.yarıya iyi bir başlangıç yaptı Beşiktaş. Hafta içi çok kritik bir Trabzon maçı var. Bu maçtan alınacak bir galibiyet, Türkiye Kupası'nda yola devam etmek kadar lig için de ayrı bir motivasyon oluşturacaktır. Ancak bu maçta Nobre yerine Fernandes'le başlamak sanki daha doğru geliyor bana. Nobre her ne kadar çok formda olsa da tek ön liberolu sistem, Trabzon karşısında sıkıntı yaratabilir. Fernandes hücumda da iyi olduğu için Trabzon'u sahasına hapsedebilir siyah beyazlılar. Bu maçtan sonra da Olimpiyat stadında belalısı Büyükşehir Belediye'yle oynayacak Beşiktaş. Yani bir anlamda 2.yarı hedefleri açısından çok kritik bir hafta geçecek siyah beyazlılar için. Herşeyi başarabilecek potansiyel fazlasıyla mevcut. Bunu sahada yapabilecekler mi hep beraber göreceğiz.

Ronaldo'nun gol sevinçleri




FUTBOL TV


22 Ocak Cumartesi
14:00 Mersin İdman Yurdu-Adanaspor / TRT 1
14:00 Manisaspor-Karabükspor / Digitürk 1-205
14:45 Wolves-Liverpool / Spormax-HD
15:25 Avustralya-Irak / Eurosport 2
16:00 Trabzonspor-Ankaragücü / Lig TV-HD
16:30 Dortmund-Stuttgart / TRT 3 & TRT HD
17:00 Arsenal-Wigan / Spormax-HD
17:00 Manchester United-Birmingham / Spormax-HD & PL TV
17:00 Gençlerbirliği-Eskişehirspor / Digitürk 1-205
18:25 İran- / Eurosport 2
19:00 Sevilla-Levante / NTV Spor
19:00 Antalyaspor-Fenerbahçe / Lig TV-HD
19:30 Aston Villa-Manchester City / Spormax-HD
19:30 FC Köln-Werder Bremen / TRT 3 & TRT HD
21:00 Barcelona-R.Santander / NTV Spor
21:45 Roma-Cagliari / Spormax-HD & TV8
23:00 Valencia-Malaga / NTV Spor
23 Ocak Pazar
13:30 Udinese-Inter / TV8 & Spormax-HD
13:30 Orduspor-K.Erciyesspor / TRT 1
13:30 Utrecht-Ajax / Beyaz TV
14:00 Kasımpaşa-Gaziantepspor / Digitürk 1-205
15:30 Groningen-Twente / Beyaz TV
16:00 Sampdoria-Juventus / TV8 & Spormax-HD
16:00 Konyaspor-Bursaspor / Lig TV-HD
16:30 M'Gladbach-Leverkusen / TRT 3 & TRT HD
18:00 Gijon-Atletico Madrid / NTV Spor
18:00 Blackburn-West Brom / Spormax-HD
16:30 Hoffenheim-St Pauli / TRT 3 & TRT HD
19:00 Ç.Rizespor-Diyarbakırspor / TRT 1 & TRT 6
19:00 Galatasaray-Sivasspor / Lig TV-HD
20:00 Real Madrid-Mallorca / NTV Spor
21:45 Milan-Cesena / TV8 & Spormax-HD
22:00 Villareal-Real Sociedad / NTV Spor
24 Ocak Pazartesi
20:00 Altay-Tavşanlı / TRT Anadolu
20:00 Kayserispor-İBB / Lig TV-HD
22:00 Bolton-Chelsea / Spormax-HD & PL TV

19 Ocak 2011 Çarşamba

Nihat Kahveci Quiz'de...


Quiz'de bu hafta Nihat Kahveci var. Lig Tv'yi maçların dışında izleyebiliyormusunuz bilmem ama Quiz'e fırsat bulursanız bir bakmanızı öneririm. Açıkçası Nihat'la röportajı yaparken bile gözümden yaşlar geldi gülmekten. Kendiyle bu kadar barışık bir adam görmedim. Beşiktaş'a tekrar geldiğinden bu yana bir türlü beklenen patlamayı yapamayarak taraftarların bir kısmının tepkisini çekse de Avrupa deneyimi ona müthiş bir profesyonellik katmış. İçinde bulunduğu durumla dalga geçip moralini yüksek tutmaya çalışıyor. Ama ne kadar hırslı olduğunu konuşmalarından bile anlıyorsunuz. Programda sorduğum bütün sorulara dobra dobra cevap verdi. Oldukça keyifli bir 30 dakika geçireceğinizin ben garantisi verebilirim ama yine de karar sizin tabi. Quiz perşembe 19.00'da Lig TV'de. İlk yayından sonra 1 hafta boyunca defalarca çeşitli saatlerde tekrarına da denk gelebilirsiniz.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Barcelona Şampi...


Ne diyor bu adam dediğinizi duyar gibiyim. Ama gerçekten de Real Madrid şampiyonluğa mal olabilecek bir puan kaybı yaptı Almeria deplasmanında. Barcelona’da Malaga’yı yenince puan farkı 4’e çıktı. Hep dediğim gibi başka ligde olsa gülüp geçeceğiniz bu kayıp söz konusu La Liga olunca ve takip ettiğiniz takım Barcelona’ysa çok büyük anlam kazanıyor. Şimdi Real Madrid ezeli rakibini 2.maçta yenmenin dışında bir de ekstra puan kaybı yapmasını bekleyecek ve kendisi bu arada devamlı kazanacak. Sezon sonunda ligin kader haftası olarak bugün gösterilirse hiç şaşırmam. Hoş Real’in Barça’yı ikinci maçta yeneceğinin garantisi de yok. Ama dünyanın en büyük yıldızlarını barındırsa da La Liga bu yönüyle gerçekten sıkıcı bir lig. Bugün İtalya’da Inter, Milan’ın 10 puan gerisinde kalsa da hala bir kredisi var. Manchester United bugün Tottenhamla berabere kaldı diye büyük bir yara almıyor. Diğer bütün liglerde bu durum geçerli. Ama La Liga’da hayır.

Bugünkü maça bakarsak, biraz da Mourinho’nun tercihleri bu sonucu getirdi. Kaka’yı daha hazır olmamasına rağmen ilk 11’de sahaya sürdü. Ronaldo’yu ileride tek oynattı ama Brezilyalı bırakın 90 dakikayı 30 dakikayı bile çıkartamadığı için sahada kayboldu gitti. Kaka, son Atletico Madrid maçında 45 dakika oyunda kaldı. Oyuna girdikten 15 dakika sonra yürümeye başlamış, önemli top kayıpları yapmıştı. Benzema ise oyuna girince Real’in ileri ucu daha bir iş yapar gözüktü. Fransız, her ne kadar bu aralar gol sıkıntısı yaşasa da ileride nasıl oynaması gerektiğini bilen bir oyuncu. Nitekim Granero’nun golünde de pivot santrafor pası verdi. Bunu mevcut kadroda başka yapacak adam yok. Benzema’yla oynamaya mecbursunuz. Zaten bu puan kaybından sonra herhalde acil bir şekilde alınacak golcü masaya yatırılmıştır. Ruud Van Nistelrooy şu an için en güçlü aday. Son dönemde çok fazla sakatlık yaşaması ise en büyük soru işareti. Her ne kadar Hamburg teknik heyeti Hollandalının fit durumda olduğunu söylese de risk olarak duruyor. Vucinic yada Suarez’in adının geçmemesine şaşırıyorum aslında. Büyük takımdan büyük bir yıldız alamayacağınıza göre-Van Nistelrooy’un başlıca düşünülme nedeni bu olmalı-bu ikiliden biri de çok iş yapabilir. Çünkü statik bir forvetten çok Higuain gibi hareketli ve bitiriciliği olan bir isim lazım Real’e. Bu hafta içi yeni isim açıklanır bence. İş işten geçti mi derseniz ben inandığım şeyi başlıkta yazdım.

16 Ocak 2011 Pazar

Jose Mourinho


Portekizlinin son Atletico Madrid kupa maçından bir görüntüsü. Dünyanın en çok takip edilen teknik adamının maç içindeki her hareketi takip ediliyor. Bu da onlardan biri.

Adı yine Ali Sami Yen mi olsun?


Dünya medyasının önemli gazetelerinin internet sitelerinde bu fotoğraf yer alıyor. Türk Telekom Arena muhteşem görüntüsüyle huzurlarınızda. Galatasaray'a hayırlı olsun. Öte yandan uzun yıllar birlikte çalıştığımız sevgili ağabeyimiz Oğuz Tongsir de bugün Facebook'ta stadın isminin yine ''Ali Sami Yen'' olması için bir kampanya başlattığını duyurmuş. İşte Oğuz ağabeyin sözleri: CUMHURİYET GAZTESİNDE BAŞLATTIĞIM " YENİ STADIN ADI ALİ SAMİ YEN'DİR" KAMPANYASI, CAMİADA BÜYÜK DESTEK TOPLADI. BAŞTA SAYIN İNAN KIRAÇ OLMAK ÜZERE, G.SARAYLI DUAYENLERE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM..ŞİMDİ SIRADA TARAFTARLAR VAR. HAYDİ, HEP BİRLİKTE: ORASI NE TELEKOM ARENA, NE ASLANTEPE, NE DE SEYRANTEPE..ORASI ALİ SAMİ YEN!
Destek vermek isteyenler Facebook'tan Oğuz Tongsir ile temasa geçebilir...

14 Ocak 2011 Cuma

Futbol TV


14 Ocak Cuma
15:15 Avustralya-Güney Kore / Eurosport 2
18:15 Bahreyn-Hindistan / Eurosport 2
21:30 Leverkusen-Dortmund / TRT 3-TRT HD
15 Ocak Cumartesi
15:15 İran-Kuzey Kore / Eurosport 2
16:30 Wolfsburg-Bayern Munih / TRT 3-TRT HD
17:00 Chelsea-Blackburn / Lig TV (HD)
17:00 Manchester City-Wolves / Spormax (HD)
18:15 Birleşik Arap Emirlikleri-Irak / Eurosport 2
19:00 Napoli-Fiorentina / Lig TV (HD)-TV8
19:30 West Ham-Arsenal / Spormax (HD)
19:30 Schalke 04-Hamburg / TRT 3-TRT HD
20:00 Bursaspor-İBB / TRT 1
20:00 Galatasaray-Ajax / Euro Futbol
21:45 Inter-Bologna / TV8-Spormax (HD)
22:00 PSG-Sochaux / Kanal A
16 Ocak Pazar
13:30 Cagliari-Palermo / TV8
14:00 Birmingham-Aston Villa / Spormax (HD)
14:00 Sunderland-Newcastle / Lig TV (HD)
16:00 Lazio-Sampdoria / TV8
16:00 Juventus-Bari / Lig TV (HD)
16:05 Liverpool-Everton / Spormax (HD)
16:30 E.Frankfurt-Hannover 96 / TRT 3-TRT HD
18:10 Tottenham-Manchester United / Spormax (HD)
18:15 Çin-Uzbekistan / Eurosport 2
18:15 Katar-Kuveyt / Eurosport 2
18:30 Kaiserlaustern-FC Koln / TRT 3-TRT HD
20:00 Trabzonspor-Manisaspor / TRT 1
21:45 Lecce-Milan / TV8-Spormax (HD)
22:00 Marseille-Bordeaux / Kanal A

13 Ocak 2011 Perşembe

İngiliz medyası şaşırdı


''Tuncay, Facebook'tan kendini pazarlıyor.'' Bu haber bugün soccernet.com’da yayınlandı. Lig Tv’de bizim yaptığımız “1 yıldız 10 gol” ü koymuş Tuncay Facebook sayfasına. Lig Tv’den izin alarak koyuyor bu videoyu hoşuna gittiği için. Ama transferin gözde isimlerinden biri olduğu için İngiliz medyasında farklı anlaşılmış. Tuncay’ın kendini pazarlamak için bu videoyu sayfasına koyduğu komik bir şekilde iddia ediliyor. Tuncay’ın en iyi golleri sıralamasında Middlesbrough formasıyla Aston Villa’ya attığı müthiş golde 1 numarada olunca İngiliz medyası kendine göre yorumlamış. The Sun gazetesi Tuncay’ın muhteşem yeteneğini bu videoda görebilirsiniz diye yazmış. Kısacası İngiltere’de günün konularından biri de buydu. Biz kendi medyamıza sallıyoruz da zaman zaman ama bizden de beteri var. Adamlar bunu düşünüp haber yapıyor. Pes valla. İşte Tuncay'ın Facebook sayfası;
''http://www.facebook.com/video/video.php?v=132529883476777''

Futbol taraftardır

11 Ocak 2011 Salı

Yılın Futbolcusu: Lionel Messi


Messi, ödülü kazandığı için şaşırmış. Hiç beklemiyormuş. Açıkçası bende aynı duyguları paylaşıyorum. Şu an uzak ara gezegenin en iyi oyuncusu kabul ama ödülün bundan önceki veriliş şekillerine baktığımızda çoğu insan için sürpriz olmuştur. Kalan 3 aday arasında Sneijder’ın olmamasını nasıl eleştiriyorsam Xavi’nin kazanmamasını da o kadar eleştiririm. Kabul, Messi geçen sezon İspanya’da 42 gol attı, Şampiyonlar liginde ise 12 maçta 12 gol kaydetti. Ancak Xavi’nin de bir dünya kupası var baba, onu ne yapacağız. Bundan önceki yıllarda kişisel performans bu kadar öne çıkmamıştı. O yüzden günümüz futbolunun ikonuna bir kıyak geçildiğini düşünüyorum. Zaten bu ödül işlerine bir türlü anlam veremiyorum. Asya’da, Afrika’da yada Amerika’daki oyuncular Avrupa kıtasındaki kadar takip ediliyor mu, onların performansı ne kadar değerlendiriyor bilemiyorum. Görüntü o ki hiç. O yüzden bu ödülün de çok büyük bir anlamı olduğunu sanmıyorum. Messi’nin futbolunun büyüklüğüne bu satırlar yetmez. Sadece geride kalan yıl baz alındığında ödül ya Xavi’nin yada Sneijder’ın olmalıydı bunu demek istedim. Bu arada Messi 2 de 2 yaparak Johan Cruyff’tan bu ödülü sonra peş peşe 2 defa kazanan ikinci Barçalı oldu.

Yılın teknik direktörü de beklediğim gibi Jose Mourinho’nun oldu. Messi’yi ödülü verince İspanya’nın gönlünü almak için Vicente Del Bosque’ye bir güzellik olur mu dedim ama saçmalamadılar Allahtan. Tabi böylece İspanya’nın dünya kupası zaferi de normal bir şeymiş gibi karşılanmış oldu. Tabi lan kim olacaktı ki başka muamelesi yapıldı İspanya’ya. Bir tane bir ödül verilmeyince böyle anlıyor insan.

Milli futbolcumuz Hamit Altıntop ta yılın en güzel golüne verilen Puskas ödülünün sahibi oldu. Kazakistan maçında attığı anormal golü izleyenler o gün oha demişti, FIFA’da hak ettiği değeri verdi Altıntop’a. Bu muhteşem golün videosu ise yukarıda.

Sol bekin olmadığı FIFA yılın 11’i ise şöyle;
Iker Casillas; Maicon, Gerard Pique, Lucio, Carles Puyol; Xavi Hernandez, Wesley Sneijder, Andres Iniesta; Cristiano Ronaldo, David Villa, Lionel Messi

10 Ocak 2011 Pazartesi

Beşiktaş’ın Antalya kampından notlar


Cuma günü gittim Antalya’ya. Amacım Quiz programımız için hazır bütün takımlar tek bir yerde toplanmışken çekimler yapmaktı. Boş zamanlarımda da kaldığımız otele çok yakın bir yerde kamp yapan Beşiktaş’ı birkaç defa izleme fırsatı buldum. Geldiğim gün Siyah beyazlıların Sivas’la oynadığı maç vardı. Yeni transferlerden sadece Simao ilk 11’deydi. Maçın ilk yarısında Sivaslı oyuncuların gaddarca tekmelerinden kaçmaya çalışan bir Beşiktaş vardı sahada. Zaten medyada da sıkça gündeme geldi bu anlamsız hareketler. Takımının böyle oynamasını Rıza Çalımbay mı istedi bilmiyorum ama saha kenarından oyuncularını sakin olmaları gerektiği için uyardığını pek görmedim. Maçın hakemi de ne yapacağını şaşırdı garibim. Beşiktaşlı oyuncular topu her ayağına aldığında arkadan sakatlamaya yönelik bir hareket vardı. Hakem de hazırlık maçı olduğu için mümkün olduğu kadar oynatmaya çalıştı ama çok zorlandı. Normal bir puan maçı olsa en az 3 kırmızı kartlık hareket vardı.
***
2.yarıda ise biraz daha futbol izleyebildik. Simao daha çok sorumluluk aldı ve 1 gol 1 asistle Beşiktaş’ın hücum gücüne beklendiği gibi çok şey katacağının sinyallerini verdi. Ancak Beşiktaş’ın savunma zafiyeti devam ediyor. Özellikle yedikleri ilk gol yine komediydi. Bu kolay gol yeme hastalığı devam edecekse Beşiktaş’ın her maç en az 3 gol atması lazım ki başı ağrımasın. Portekizliler çetesinin diğer 2 üyesi Fernandes ve Almeida ise 2.yarı oyuna girdi. Fernandes savunma görevlerinin yanında takımı hücumu kaldırmada oldukça başarılıydı. Açıkçası daha önce çok izlediğim bir oyuncu değil. Ama oyun tarzı böyleyse özellikle Guti’yi çok rahatlatacağı kesin. Almeida ise daha yeni alışıyor diğer arkadaşları gibi. Ama şunu söyleyebilirim, toplara anormal vuruyor. Antrenmanlarda kalecilerin birkaç defa toptan kaçtıklarını gördüm ki gerisini siz düşünün. Ama sonuçta sahada ne yapacağı çok önemli. Bobo’dan daha iyi bir performans gösterebilecek mi bunu zaman gösterecek. Kısa sürede edindiğim izlenimler bunlar. Ligde 2.yarı müthiş bir galibiyet serisi yakalaması gereken siyah beyazlıların gerçek yüzünü ligde bekleyip göreceğiz. Son sözüm ise dün yapılan Almeida’nın basın toplantısından.
***
Hayatımda ilk defa bir basın toplantısına katıldım ve tek kelimeyle utandım. Beşiktaş’ın bir futbolcusu, dünya futbolunun önemli isimlerinden biri ilk defa basının karşısına çıkıyor. Özellikle yazılı basında yılların muhabirlerinin sorduğu sorular inanılmaz kötü ve komik. Sordukları sorular bir yana temsil ettiği kurumu küçültür şeklindeki hareketlerini görünce gerçekten çok utandım ve hemen kaçtım oradan.

9 Ocak 2011 Pazar

Doğanın kanunu bu...


Büyük balık küçük balığı yer. Bunun en az geçerli olduğu spor dalıda herhalde futbol.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Hodgson gitti Dalglish geldi


İngiltere’de bahis şirketleri haklı çıktı ve Roy Hodgson kovuldu. Son yazımda belirttiğim gibi en favorisi oydu. Arada aldığı galibiyetler belki de bu kararı erteliyordu ama yönetim beklenen açıklamayı yaptı. Sezon başından bu yana alınan sonuçlar ve oynanan futbola bakarsak bu karar doğal. Ancak bu Liverpool’un girdiği travmadan çıkartır mı sorusunun cevabını vermez. Mesele sadece Roy Hodgson’un oynattığı futbol değildi. Mesele mevcut kadronun zayıflığı. Liverpool tekrar şampiyonluk yarışında olmak istiyorsa Premier Ligde zirveye oynayanların çıtasına yükselmeli. Daha kaliteli isimler alınmalı.

Hodgson’dan sonra takımın başına efsane Kenny Dalglish getirildi. Sezon başında da adı çok geçen İskoç menajer, takım eski patronların kulübü TMSF’deymiş gibi yönetmesinden dolayı görevi kabul etmemişti. Ama şimdi şartlar istediği gibi olursa Liverpool’u düzlüğe çıkartabilir. Kırmızıların Avrupa şansı hala devam ediyor. Tek yapılacak sabretmek. Sezon sonuna kadar göreve gelen Dalglish belki de kalıcı olur ve eski güzel günler tekrar yaşanır.

6 Ocak 2011 Perşembe

Hangisi Önce Kovulacak?


Bu dörtlüden hangisi kalır, hangisi önce kovulur? İngiltere’de bahis şirketlerinin favori bahislerinden biri de Premier Ligde hangi menajerin önce kovulacağı yönünde. İsimleri haftalardır Ada basınında dolaşan bu menajerlerin son aldığı sonuçlar, bahis şirketlerinde bir hareketlilik yaşanmasına neden oldu. Son 2 ayda sadece bir tek Bolton’u mağlup edebilen Chelsea, dün Wolverhampton’a 1-0 yenilerek şampiyonluk şansını mucizelere bıraktı. Ancalotti bile artık sadece ilk 4 şansından bahsediyor. Son şampiyonun sezona fırtına gibi girdiğini düşünürsek şu an ki hali gerçekten içler acısı. Her ne kadar İtalyan menajer; ‘’Kovulursam sürpriz olur. Böyle bir korkum yok.’’ dese de koltuğu çok sağlam değil.
***
Roy Hodgson ise bahisçilerin favorisi. Kovulmasına kesin gözüyle bakılıyor. Haftalardır Ada basınında kovulması en çok konuşulan isimlerden biri ama arada kazandığı maçlar sanki gidişini erteliyor. Son olarak Blackburn deplasmanında 3 yediler. Şu anda ligde 12.sıradalar. Son sırayla arasında 5 puan var. Kulübün yeni sahipleri Hodgson’dan daha iyi birini takımın başına getirirler mi bilmem ama daha popüler bir ismi tercih etmelerini bekliyorum.
***
Avram Grant da uzun zamandır topun ağzındaki isimlerden. Ama West Ham’a müstahak bu. 2008’de son yılların en rahat sezonunu geçirirken Alan Curbishley’in görevine sıkıcı futbol oynatıyor diye son veren West Ham, İngilizlerin çok sempati duyduğu ancak menajerlik tecrübesi sıfıra yakın olan Zola’yı takımın başına getirmişlerdi. Zola’nın ‘’Sexy Football’’ sözü tahtada kalırken Avram Grant tercihi gerçekten komikti. Chelsea’nin mükemmel kadrosuna son dönemin en kötü futbolunu oynatan İsrailli, Şampiyonlar Ligi finali görmesi nedeniyle iş bulabildi. Ancak bu Grant’ın kötü futbol oynatan bir teknik adam olduğu gerçeğini değiştirmiyor. West Ham United da şu an ligin dibinde ve doğal olarak Grant da hesap sorulacaklar listesinin başında.
***
Houllier ise biraz daha şanslı. Martin O’Neill’in ardından geldi takıma ve görevi kabul ettiğinde sıkıntılar zaten vardı. Zaten İskoç menajerin arkasından kim gelse başarısız olma ihtimali yüksekti. O’Neill sıkıntıları olan, kapasitesi çok yüksek olmayan bir takımın sınırını zorlayıp maksimumu almayı bilen bir menajerdi. Houllier ise daha önce Liverpool’a oynattığı futbolla oldukça eleştirilen bir isim. Aslında Benitezle birbirlerine benziyorlar. İkisi de Liverpoolla Avrupa Kupası kazandılar ama yarardan çok zarar verdiler. Ama Houllier’in en kötü sezon sonunu göreceğini düşünüyorum. İşte 4 menajerinde şu anki durumu bu. Houllier bir tarafa üçü her an kulüpten yapılacak açıklamayı bekliyor bir anlamda. Çanlar onlar için çalıyor. Hangisi önce gidecek göreceğiz.

Zaccheroni'nin mutluluğu


İtalya'da Roma hariç bütün büyükleri çalıştırdı. Tek başarısı Milan'la 1999'da kazandığı şampiyonluk. Ancak sonrası bir facia. Çizmede adı devamlı geçen teknik adamlardan biridir ama tuttuğum takımın başına gelmemesi için dua ederim. İyi futbol oynattığı bir dönemi hatırlamam çünkü. Şimdi Japonya'nın başında. Fotoğrafta oyuncuların hepsinin suratı asık bir tek Alberto Zaccheroni gülüyor ve işlem tamam diyor.Takım istediğim düzeye geliyor işareti mi bu yoksa yine malı götürdüm mü demek istiyor ben çözemedim:))

5 Ocak 2011 Çarşamba

La Liga notları...


Yaklaşık 2 haftalık bir aradan sonra La Liga start verdi. Son maçta formda yada formsuz bıraktığımız takımların aranın verdiği etkiyle performanslarında doğal olarak değişimler olduğunu gördük. Özellikle ligin 2 büyüğünde önemli isimlerin yokluğunu da düşünürsek kazasız atlatılmış bir hafta olarak da görebiliriz. Mesela Barcelona’da Messi, Puyol ve Pique yoktu. Levante karşısında özellikle son dakikalarda zorlandılar. Bu 3 oyuncunun Barcelona’nın ileride ve geride temposunu ayarlayan isimler olduğunu düşünürsek bu durumun normal olduğunu kabul etmeliyiz. Xavi de Barcelona formasıyla 110'u Şampiyonlar Ligi olmak üzere toplam 549'uncu maçına çıktı ve kulüp efsanelerinden Migueli'nin 16 sezonda ulaştığı rekoru egale etti. 30 yaşındaki Xavi, 1998-99'dan beri Barcelona forması giyiyor. Migueli’nin oynadığı yıl sayısına bakarsak Xavi’nin başarısı gerçekten göz kamaştırıcı. Real Madrid de Getafe deplasmanında 2 hafta önceki formuna göre oldukça zorlandı. Onlarda da önemli eksikler vardı. Savunmanın bu sezonki klasik ikilisi Pepe-Carvalho’nun yokluğunda oldukça fazla pozisyon hatası yaptılar. Hücumda da Higuain’in yokluğu ki Arjantinlinin sezonu kapattığı söyleniyor, Real’in işi çok zor. Bizden bir laf ama gerçek. Benzema’yla bu sezon bitmez. Eğer takviye yapılmazsa Mourinho Kaka’yı hazırlayıp zaman zaman ileride Ronaldo’yu tek oynatabilir. Bu maçta attığı gollerle Ronaldo, Messi’yi geçti ve gol sayısını 19’a çıkartarak krallık yarışında zirveye kuruldu. Biraz önce bahsettiğimiz Kaka da 240 gün sonra sahadaydı ama maç eksiği aşırı derecede belli oluyordu. Sahada sanki Kaka değil de acemi bir oyuncu vardı.

Ligin zirvesi böyleydi. Şampiyonlar ligi hesabı yapan Atletico Madrid, haftanın tek sürpriz sonucunda evinde Racing Santander’le golsüz berabere kaldı. Son saniyede maçın yıldızı Santander kalecisi Tono’nun anormal kurtarışı Atletico’nun 1 puana razı olmasına neden oldu. Atletico Madrid 2 puan bıraktı ama Aguero'nun sözleşmesini uzatmasıyla rahatladı. Simao'yu Beşiktaş'a kaptırdıktan sonra transferin gözde ismini de ellerinden kaçırsalar, taraftar Vicente Calderon'u yakabilirlerdi. Valencia ise 10 kişi kalmasına rağmen Şampiyonlar Ligi kovalayan Espanyol’u son dakikada Mata’nın golüyle 2-1 mağlup etti. Mehmet Topal da 68 dakika sahada kaldı.

Ligin dibinde ise bu sezon yine amansız bir yarış olacak. Son 3 sırada Real Zaragoza, Almeira ve Sporting Gijon var. Bu takımların hemen üstünde ise sırasıyla Levante, Malaga, Osasuna, Racing Santander ve Hercules. Tehlikeli bölgenin dışındaki takımlardan ligde kalma savaşının direk içinde olmasını beklediğim tek takım Malaga. Hercules çok tecrübeli isimlere sahip. Osasuna ve Racing Santander ise her sene buralarda dolaşıyor. Ligde kalmayı yine başaracaklardır. Malaga ise devre arası transferlerinin en flaş takımı oldu. Baptista, Enzo Maresca ve Demichelis gibi müthiş tecrübeli isimler aldılar. Takım iskeletini oluşturabileceğiniz isimler bunlar. Pellegrini’nin tecribesiyle ligde kalma ihtimalleri çok yüksek. Hayat ne kadar garip. Pellegrini geçen sene şampiyonluk hayalleri kuruyordu, bu sene ligde kalmak. La Liga yine son yıllardaki gibi olacak. İlk 2 belli. 3-4’ün de aslında fazla adayı yok. Yine en büyük mücadele ligde kalma yolunda olacak. La Liga’nın da en zevkli yarışı burada.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Rangers: 0 Celtic: 2


Katoliklr kazandı. Temsili Papa'nın sevincini görüyoruz:))

Manyak bunlar


İskoçya'da geleneksel yılbaşı kutlamalarından biri.Bu soğukta Allah akıl fikir versin demekten başka bir şey gelmiyor aklıma.