29 Temmuz 2012 Pazar

Havuzun Suyu Bitti

Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe Divan Kurulunda Türk Futbolundaki havuz sistemi ile ilgili konuşmasının ardından, yaklaşık 1 sene önce yazdığım ve eski blogumda yayınlamadığım " Havuzun suyu bitti " yazısını okuyabilirsiniz.

" Türk Futbolunda havuz sistemi üzerine sürekli konuşmalar olur. Futbolun ekonomisine ilgi duyan hemen her İstanbul takımı taraftarının bir havuzu bozma ve takımlarına daha çok para kazandırma projesi vardır. Her yayın ihalesinden sonra da daha kabaran bu iştah " şu 400 milyon doların 150sini bizim takım alır " şeklinde sıkça tezahür edilir. 
Nihayet, İstanbul takımlarının özlemle beklediği ve Anadolu takımlarının gün be gün kabusu olan havuzun dağılması çok uzaklarda değil. Neden mi ?


2000 sonrası Galatasaray'ın sportif başarıyı ekonomik gelire çevirememesi ve Aziz Yıldırım'ın dev stadyum adımı ile Fenerbahçe'nin de gerisine düşmesi, Galatasaray'ı havuza mahkum etti yıllarca. Bu dönemde ekonomik olarak dibe vuran Sarı Kırmızılı takım, sportif anlamda da ciddi şekilde rekabet edebilirliğini kaybetmiş ve sadece mucizevi sezonlarda Şampiyonluk / Liderlik mücadelesi yapabildi. 10 yıllık periyotta gün be gün açılan Galatasaray - Fenerbahçe ekonomik güç farkı o kadar devasa noktaları ulaştı ki, Galatasaray ekonomik gelişim için hedeflediği sportif başarı adına her transfer dönemi borcunu katladı fakat istedikleri sonuç alınamadığı gibi borç rakamları da hızla yükseldi. Amaç 1-2 sezonda borcun rakamının artmasını göze alarak Şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi katılımı  sağlamaktı. Fakat masa başı planlar, saha içi plansızlıklar yüzünden uygulamaya geçemedi. Galatasaray için bir diğer, uzun vadeli ve en kesin kurtuluş olarak görülen yeni Ali Sami Yen projesi de 2007'den bu güne sürüncemede kalınca, gelen yönetimlerin de eli kolu bağlandı ve yukarıda bahsettiğim borç çarkları hızla döndü. 


Galatasaray için makus talihlerini yenmeleri için fırsatlar sonunda, 2011'de bir araya geliverdi;   Fenerbahçe'de olduğu gibi yeni stadyum ve ekonomiden anlayan bir Başkan ...
Ünal Aysal kulüp ekonomisine verdiği değer ile diğer başkanlardan ayrılması ve Türk Telekom Arena'nın paraya çevrilmesinde gösterdiği çabalar ile Galatasaray'ın şampiyon değil, kurucu başkanlarından olacak. Muhakkak, kendisinin de temennisi sportif başarıyı da en kısa sürede yakalamak olacaktır ama rakipleri Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un bile gerisinde ve Fenerbahçe'den uzak ara fark yemiş halde bulduğu futbol takımının kısa sürede reaksiyon verebilmesi çok hayal sınırlarında dolaşıyor. 

Galatasaray için yazdığım 2 paragrafta gelmek istediğim nokta şu ; Galatasaray isim hakları, tribün ve loca gelirleri ve faaliyet girdileri ile geçtiğimiz yıllara göre 50 M € daha fazla kazanacağı dünya standartlarında konfor sunan stadyuma, Riva projesi gibi kulübe 10 yılda 300 m € gibi bir gelir kaynağına ve Nike gibi ulusal anlamdan çok uluslar arası arenada çalışmalar yapabilecek bir sponsora sahip olduktan sonra 10 yıldır neredeyse muhtaç olduğu yayın gelirlerinin toplam girdideki öneminin azalmasına sebep olacak. Eskiden tüm gelirin neredeyse % 70'ini oluşturan yayın geliri, gelecek 1-2 yılda % 25-30 bandına inecek. Bu durumda ise ekonomist başkanın ticaret zihni devreye girecektir. %30, %70'e göre daha kolay riske atılabilecek bir yüzde ve Ünal Aysal hiç çekinmeden havuzu bozup İtalya,İspanya gibi bir sistem ile gelirlerini 2 hatta 3'e katlama çalışmalarına başlayacaktır. Tabii sportif başarı gelmesi gerekiyor.

Galatasaray için geçerli olan ekonomik şartlara zaten yıllardır sahip olan Fenerbahçe ise bu durumda Galatasaray'ın en büyük ve en karlı ortağı olacaktır. Geçtiğimiz yıllarda Sky Sport'un bu iki takıma 2li teklif yaptığı bilinir fakat şartlar o zaman Galatasaray için müsait değildi ve Feberbahçe ise tek başına böyle bir risk almak istemedi. Gelecek senelerde ise riski 2 takım tarafından ortak sahiplenilerek Havuzu bozmaları ve yeni yayıncı bulmaları kuvvetle muhtemel. Çünkü hepimiz biliyoruz ki Süper Lig popülerliğinin %60-65 bu iki takım tarafından paylaşılıyor. Hele bir de 2008'deki gibi çetin bir şampiyonluk mücadelesi gelişirse ikisi arasında ( 1-2 sene içerisinde ) Avrupalı yayıncıların ilgisi artacaktır. Çünkü ülkemiz bu konuda ciddi bir kar kapısı. 


Toparlarsak, benim görüşüm Galatasaray'ın 1-2 sene içerisinde ( şu aşamada zor gözüküyor ama ) şampiyonluk ya da kaliteli bir 2.cilik elde etmesi halinde havuzun 2013-2014 sezonundan önce bozulacağı. Ve bir yayıncı tarafından GS - FB paketi oluşturulacağı. Şimdilerde tüm maçlara 55 lira vererek izlediğimizi, fakat aynı parayı bu 2 takım için ödemek zorunda kalacağımızı unutmadan.


Saygılarımla,"

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Melo'nun alternatifi kim olabilir ?

Salı günü akşamı itibari ile Felipe Melo'nun gelecek sezon Galatasaray forması giymeyeceği ortaya çıktı. Galatasaray sportif olarak ihtiyacı olduğu fakat finansal açıdan şartlarına uymayan Felipe Melo transferini dondurarak ufak çaplı bir kumar oynadı. 3-4 ay sonra olası orta saha problemleri sonrası Melo'nun yerine kim gelirse gelsin eleştiri olacaktır. Muhakkak ki Melo'nun kalışı da başarıyı ve orta saha problemsizliği garanti etmez. Brezilyalı artık Sarı Kırmızılı formayı giymeyeceğine göre yerini kim alabilir ? Özellik ve isim bakımından incelemek istedim.

Melo'nun sahada kullanım amacına bakıldığında Selçuk'un arkasında daha savunmaya yaklaşarak mümkün olduğunca pozisyonunu kaybetmemeye çalışan bir tipik önlibero olduğunu görüyoruz. Özellikle rakip sahadan atılan uzun topların ilk karşılayıcısı ve orta sahadan topla ilerleyen rakibin ise en sert refakatçisi oluyor. Takımının dar alanda savunma yaptığı zamanlarda ise sert futbolu ve hamle zamanlaması ile rakip oyuncuları konusunda usta olduğunu görmek mümkün Brezilyalının. Sezon boyunca atmış olduğu 12 gol ve kaptığı toplar sonra olumlu kullanması ise onun Galatasaray'ı finansal olarak zorlamasına sebep olan özellikleri. Yani, Mehmet Topal ile Felipe Melo arasındaki fark, savunma anlamında hemen hemen aynı özelliklere sahip olmalarına rağmen Brezilyalının Türk'e göre daha fazla, kaliteli ve istikrarlı ofansif katkı yaratabilmesi. 


Yukarıdaki parağraf Galatasaray'da Melo'nun alternatifi olabilecek oyuncu profiline de ışık tutuyor. Pozisyon bilgisi, zamanlaması, hamle yeteneği olan sahada fazla gezmeyen ve ilk planda stoperler ile birlikte iyi bir 3lü oluşturabilen bir karakter aranıyor. Basında sayılan isimlerden en önemlisi olan Lassana Diarra'nın ise bu tarifin yakından ya da uzağından geçmediğini görebiliyoruz. M'Bia yada Alou Diarra görece daha muhtemel adaylar fakat bu oyuncuların görece ağır olmaları önemli birer soru işareti. Lass tarzı alan değil adam kapatabilen pres ağırlıklı bir oyuncunun tercih edilebilmesi için tek bir şart var : Fatih Terim'in 3lü orta sahaya dönmesi. Eğer Terim orta sahada 2li değil 3lü bir tercih kullanır ve Selçuk - Hamit ikilisinin arkasına bir orta saha arar ise Lassana Diarra biçilmez kaftan olur. Onun enerjisi ve pres yeteneği o sistemde kariyer zirvesini yaşayabilir. Fakat benim sıkça belirttiğim gibi Selçuk İnan'ın 3lü orta sahalardaki performans düşüşü dikkate alınmalı. Bu sayede Elmander sağ kanada yakın, Burak forvet ve Amrabat sol açıkta kullanılabilir. 

Kısacası 4-4-2 için şu aşamada bu paralara Felipe Melo'dan iyisini bulmak zor fakat 4-3-3 benzeri sistemler için daha fazla katkı verebilecek oyuncular alınabilir. Terim'in tercihi ile bulunacak oyuncu arasında bir karşılıklı etkileşim söz konusu. İkisi de birbirinin sonucunu doğrudan etkileyecek. 

Ben yine de Galatasaray'ın herşeye rağmen Felipe Melo ile anlaşacağına inanıyorum.

Saygılarımla,

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Fenerbahçe'de Semih Şentürk Arayışı - Forvet Transferi

Aykut Kocaman'ın " savunma ve orta sahaya olmak üzere 2 transfer istiyoruz " dediği basın toplantısı internet sitelerinin arşiv bölümlerine düşmeden Fenerbahçe'de forvet transferi girişimleri başladı. An için ise en çok konuşulan ve hatta " Fenerbahçe'yi red ettiği " söylenen isim Stefan Kiesling.
Peki neden Kiesling ?

ARANIYOR !!!
Türkiye'de hemen herkes Semih Şentürk'ün yeteneklerinin farkında. Semih özellikleri ile aranan, sahadaki oluşan tüm skorlara göre oyuna sürülebilen bir kaliteli yedek. Ama o kadar... Fenerbahçe'de geçirdiği 2 iyi sezon dışında görüldü ki Semih Şentürk performans - süre istatistiklerinde oldukça sıkıntılı. Özellikle geçtiğimiz yılın ilk yarısında ( Sow gelmeden ) Aykut Kocaman'ın kafasında yarattığı soru işaretleri o kadar büyük ki € 20 M'luk Moussa Sow'un arkasına benzer maliyetli bir santrfor transferi düşünülüyor. Aslında, Henry Bienvenu benzer bir adım olarak atılmıştı. Görüşümce Bienvenu ilk 11 için değil yedek forvet olarak transfer edildi. Zaten Fenerbahçe yönetimi devre arası takıma iyi bir golcü alacaktı sadece suların durulmasını beklediler. Ama Bienvenu'da görüldüki Semih Şentürk yerine alacağınız adam €4Mlık olamaz. Size onun vereceği kaliteyi sağlayamaz. Fenerbahçe'nin yedek forvet maliyetinin bile € 10-15 M bulmasının sebebi bu; en az Semih Şentürk özelliklerinde birinini arıyor olmaları. Nasıl Semih, mağlup iken ceza sahası golcüsü, serseri topların adamı ve hava hakimiyeti için sahaya sürülebiliyor ; galip iken rakip sahada top tutabilmesi, kontra ataklardaki pas yeteneği ve yine uzun toplardaki başarısı ile oyuna girebiliyorsa yeni alınan forvet oyuncusunun da bunları yapabiliyor olması lazım. Aksi halde hem yönetim hem de Aykut Kocaman daha zor olan Semih-Rehabilitasyonu işine gireceklerdir. Saydığımız bu özelliklere sahip bir oyuncu ise bahsettiğimiz maliyetlerde. 

Kısacası Aykut Kocaman 3 sene önceki Semih'i tüm dünyada arıyor. Eğer bulabilirse paradan bağımsız bir imza yarışı olacaktır çünkü o Semih çok fark yaratıyordu, gerçekten...

19 Temmuz 2012 Perşembe

Kocaman 4-2-4 - Fenerbahçe'nin İlk Sınavı

Türk takımlarının geleneksel ilk hazırlık maçlarının aksine Aykut Kocaman tam kadro ve kafasındaki taktikleri uygulamak istediği bir ciddiyetle sahaya çıktı. Egemen, bir muhtemel yabancı savunmacı ve Volkan Demirel dışında olağan ilk 11 sahada idi. Sanılanın aksine Kocaman sezona yine Alex'i  kendi tabiri ile " en iyi oynadığı pozisyonda " oynatarak ve Kuyt'ı Mehmet Topuz, Topal'ı Selçuk Şahin ve Hasan Ali'yi Ziegler yerine doğruca monte etti. Kısacası takımın 6-7 kişisinin çok iyi bildiklerinden vazgeçmedi, en azından kritik Şampiyonlar Ligi elemeleri öncesi. Fakat kabul etmemiz gerekir ki Aykut Kocaman 2 yıldır kullandığı sistem üzerinde yaptığı ufak değişiklikler ile büyük takım olma yolunda adımlardan birini atıyor. Takımını 4-4-1-1'den 4-2-4'de korkusuzca çeviriyor.

Dirk Kuyt Fenerbahçe defterini yeni sistem ile açtı.
MTK Budapeşte karşısında ilk yarı izlediğimiz oyunu geçtiğimiz sene zaman zaman izleye yazmıştık. Zaten geçtiğimiz yıl karşımıza çıkan Selçuk Şahin - Emre Belözoğlu değişimini bu şekilde açıklıyoruz. Orta sahada defansif görevli oyuncu savunmanın arasına giriyor, Bekir üçlü savunmanın sağ stoperi gibi orta sahaya kadar çıkıyor ve Gökhan Gönül ise sağ açık pozisyonunda oynar gibi sahaya diziliyordu. Fakat Selçuk Şahin bazı pozisyonlarda çok ağır kalıp ileri geri ilişkisini tam olarak sağlayamayınca orta sahada büyük boşluklar oluşabiliyordu. Üzerine sağ önde kullanılan Mehmet Topuz - Dia tercihleri ofasif anlamda beklenen katkıyı yapamayınca Aykut Kocaman'ın risk alması gereksizleşmişti. Dolayısı ile bazı iç saha ve deplasman maçlarında kalite farkını ortaya koymakta zorlanmıştı Fenerbahçe.
Aynı Kocaman, bu yıla girerken öyle güzel tahliller yaparak transferler yaptı ki aklında her gün oynattığı taktiği artık sahaya da yansıtabilecek bir takım kurma aşamasına geldi. Mehmet Topal'ı takıma katarak ileri geri daha çabuk hareket edebilen, savunma ortasına döndüğü zaman ayağına aldığı topları daha dikine ve etkili kullanabilen bir hamle yaptı. Topal hamle zamanlaması ve müdahale özellikleri ile bir stoperi aratmayacak özelliklerde olduğu için takıma en az 2 gömlek atlattı Selçuk Şahin'den sonra. Hücum hattına ise hem sağ öne gelip mücadelesi ile savunmaya yardım edecek hem de takım hücuma çıktığı anlarda dünyanın en hücumcu beklerinden biri olan Gökhan Gönül'ün önünü kesmeyecek aynı zamanda ise forvete deplase olup skor üretebilecek bir ayağa ihtiyacı vardı; sonuçta ise tam aranan adam, Dirk Kuyt transfer edildi. Böylece özellikleri bakımından Kocaman'ın kalıbına oturmasının yanında tecrübesi ile takıma çok şey katabilecek bir değer elde edilmiş oldu. Ayrıca Bekir'in Milli Takım performansı sayesinde kendine güveni iyice artmış ve topla münasebeti konusunda olması gereken olgunluğa erişmiş. Kısacası Kocaman 2 yıldır hayalini kurduğu 4-2-4'ü oynatma şansına hiç bu kadar yaklaşmamıştı.


Superbahis

Ne var ki, Fenerbahçe'nin bu oyun için hala geliştirmesi gereken noktalar var, takımsal bireysel ve defansif ofansif anlamda. Bu tarz oyunların en büyük problemi olan orta sahada doağn boşlukların kapatılması için Christian Baroni'nin daha iyi yer seçmesi gerekiyor. Geçtiğimiz yıl daha çok iyi yapmış olmasına rağmen savunma arkasına yaptığı koşu sayısını azaltmalı ve zamanlamasını daha iyi ayarlaması gerekli. Çünkü Kuyt olması gerektiği yerde yani rakip ceza sahasında olunca Baroni'nin Topuz ile oynadığı zamanlardan daha çok defansif görevleri oluyor. Orta sahada doğacak boşluğu ilk kapatacak ve kaybedilen toplara ilk müdahale edecek Baroni olacak. Bunun yanında, yine defansif anlamda Gökhan Gönül ile Bekir'in maksimum anlaşma gösterip müdahale zamanlarını iyi seçmeliler.

Baroni, Topal ile birlikte en kritik
oyunculardan
Bireysel anlamda; Gökhan Gönül ve Hasan Ali Kaldırım'ın geriden topsuz bindirmelerde yani 20-30 metrelik koşular sonrası topla buluştuklarında ne denli etkili olduğunu biliyoruz ama Gökhan'ın topu ayağına aldığı zamanlarda da etkisini arttırması gerekiyor çünkü artık daha çok bu şekilde buluşacak top ile. Mehmet Topal'ın ise ilk maçlardaki heyecanını aştıktan sonra yapacağına inandığım topla çıkış ve dikine oynama çabasını daha da arttırması gerekiyor. Bu sayede etkili olduğu uzaktan şutları kullanacak kadar rakip kaleye yaklaşabilir. 

Şu ana kadar hiç sistem - Alex ilişkisi kurmasam da bu sistemin en çok Alex'e yarayacağı bir gerçek. Brezilyalının koşu mesafesi, oyun sistemi oturdukça daralacak ve fizikalitesini daha idareli kullanabilecek. Böylelikle hem maç sayısı hem de oyunda kalma süresi maksimum sayıda olacak. Belki de son senesinde son barutunu en büyük maçları ile atacak tıpkı Hagi gibi. Aykut Kocaman'ın dün sahada oynatmaya çalıştığı sistem, Türkiye Liginden Avrupa Kupalarına açılma bileti. Benzer bir varyasyonu Fatih Terim'de Felipe Melo ile kullanmaya çalışıyor. Bu ve benzeri sistemlerin Nirvanası ise 2002 Dünya Kupası şampiyonu Brezilya Milli Takımı'dır. Hemen herkes o takımdaki kilit oyuncuların Carlos,Cafu,Ronaldo ve Rivaldo olduğunu söylese de ben hala Edmilson olduğuna inanırım. Çünkü O, o kadar içi bir çarktı ki tüm dişliler sorunsuz uyum gösterebiliyordu. Herkesin gücünü üst üste koyup koskocaman bir motor yaratıyordu. Tıpkı bugünlerde Aykut Kocaman'ın Mehmet Topal'dan beklediği gibi..

17 Temmuz 2012 Salı

Tek başına rekabet - Selçuk İnan

Nasıl bugünlerde UEFA Kupası zaferinin dönüm noktası Hagi'nin takıma katılması olarak görüyor isek 15 sene sonra, bugünlerde yeniden doğan Galatasaray için dönüm noktası Selçuk İnan'ın takıma katılışı olarak tanımlanacaktır.

Geçtiğimiz sezon sonu ezeli rakibi Fenerbahçe ile ekonomik ve sportif fark tam " kapanması zor anlara " ulaşmıştı. O günlerde ise son yılların en önemli Türk futbolcularından Selçuk İnan bonservis bedeli olmadan Trabzsonspor'dan ayrılmaya hazırlanıyordu. Hemen herkes Selçuk İnan'ın Fenerbahçe'yi tercih edeceğini düşünüyor ve Fenerbahçe'nin yıllardır aradığı oyuncuya kavuşacağı aşikardı.

Selçuk İnan - Taraftarları O'nu
yerli Xaxi diye çağırıyorlar.
İşte ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama Selçuk İnan Galatasaray'ı tercih etti ve yıllar sonra tarihe geçecek bir geri dönüşe imza attı Galatasaray. Bu yazıyı, sezon bitmeden önce yazacaktım ama Hamit Altıntop'un tercihini bekledim. Keza Hamit Altıntop ta benzer bir etki yaratacak bir oyuncu. 

Tersini düşünelim isterseniz,sanırım daha açıklayıcı olacak; Selçuk İnan ve Hamit Altıntop'un Fenerbahçe'ye katıldığını. Kimse çıkıp ta maliyet hesabı yapmasın, Christian ve Mehmet Topuz'un maliyetleri Selçuk-Hamit ikilisinden çok da az değil. Size şöyle bir kadro yazayım : Volkan - Gökhan - Yabancı Stoper - Egemen - Hasan Ali - Hamit Altıntop - Selçuk İnan - Mehmet Topal - Stoch - Kuyt ve Sow ....

Ortaya öyle bir kadro çıkıyor ki yabancı takviye yapmak bile zor. Alacağınız yabancı oyuncunun en az bonservisi € 10 M olacaktır. Siz bir de uzun vadeli getirisini düşünün bu Milli Takım bozması kadronun.

Bu nedenle yazıyorum Selçuk İnan Galatasaray tarihindeki ikinci Hagi'dir diye. Belki Karpatların Maradonası gibi dünya çapında oyuncu değil, en azından şimdilik, belki sonunda O'nun gibi bir Avrupa Kupası getiremeyebilir ama adı şimdiden Galatasaray tarihine geçti; Sadece kazandıkları / kazanacakları ile değil kazandırtmadıkları ile.

Görünen O ki Galatasaray, önce Stadyum hamlesi ve ardından Selçuk İnan - Hamit Altıntop piyangosu ile gerisinde kaldığı ezeli rakibi Fenerbahçe'yi yakalama noktasında. Bizlere de bu rekabeti keyifle izlemek ve bu rekabetin Avrupa Kupalarına da yansımasını beklemek düşüyor.

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Araplıktan La Ligalaşmak - Türk Futbolu Evrimi

Fenerbahçe ve Galatasaray'ın yeni sezon öncesi transfer hamleleri sonucu Süper Lig öyle bir hal aldı ki 2 + 14 + 2 şeklinde bir takım ağacı oluştu. 2009 Şampiyonu Beşiktaş, 2010 şampiyonu Bursaspor ve 2011 yarı şampiyonu ( aynı puan ile bitirdikleri için ) Trabzonspor rakipleri Galatasaray - Fenerbahçe ikilisini yakalamak yerine iç sorunları ile boğuştukları için fark alehlerine açıldı. Trabzonspor'daki antrenör ile yönetim arasındaki vizyon farkı, Beşiktaş'ın artık dibe vurmuş ekonomisi ve Bursaspor'un doğal sınırlarına ulaşması makasın açılmasındaki başlıca sebepler. Halbuki 2000-2009 döneminde Dünya futbolunun Arap sermayesi olan futbolumuz nihayet bir basamak yukarı çıkabilmiş ya da altımıza yeni bir basamak inşa edildiğinden öyle zannetmiştik. Şimdi ise Monarji liglerine doğru döndük, avrupa sapağına gelmeden. Tüm dünyanın ve hatta kendilerinin bile eleştirdiği La Ligalaşmak sendromunun üzerimizdeki etkileri neler olabilir ?

Hamit - Burak - Umur transferleri ile GS'da Milli oyuncu sayısı 7'ye çıktı
Sanılanın aksine iki başlı bir ligin ülkemiz açısından pozitif sonuçlar vereceği kanaatindeyim. Son 15 yıldır Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe önderliğinde ve zaman zaman okeyimize 4. olan Trabzonspor, Bursaspor, Gaziantepspor, Sivasspor ile yaşadığımız rekabetin uluslararası sonuçları ortada. 2000, 2001 Galatasaray'ının ve 2008 Fenerbahçe'sinin başarıları dışında Avrupa Kupalarında haber konusu olmaktan bile uzaktık. Kendimce bu durumu şöyle açıklıyorum : Ligimizde yaşadığımız sanal rekabet dolayısı ile takımlarımızın 2-3 yıllık Avrupa Kupaları planı yapmakta zorlanıyorlar çünkü ligimizde 2. olmak çok uzun zamandır Şampiyonlar Ligi sınırında, kapıyı açamadan kalmak anlamına geliyor. Yaşadığımız rekabet'in sanal olarak adlandırmamın başlıca sebebi takımların saman alevi şeklinde gelişen performansları. Şampiyon olan bir ekibimiz gelecek yıl 6. oluyor ise bu rekabet değil kalitesizlik belirtisidir hem de ligimiz için. Muhakkak bu istikrarsızlık bazlı kalitesizliğin asıl sebebi Türk oyuncular yüzünden. Size sayacağımız isimlerin performanslarının takımlarını şampiyon yapmak ile 4. yapmak arasında ne denli bir iletişim sağladığını düşününce nedenini anlayacaksınız : Semih Şentürk, Yusuf Şimşek, Ozan İpek, Mehmet Yıldız, Ümit Karan ... 

Aynı sayı FB'de ise 8.
Yukarıda bahsettiğim sendromu kırmanın yani takımlarımıza Avrupa Kupaları planlamaları yapması için en önemli eşik kupalar için katılımcılarımızı sabitlemek, özellikle Şampiyonlar Ligi için. Bu noktada ise " La Ligalaşmak " bizim en etkili ilacımız olacak. Eğer önümüzdeki 4 sene için elimizdeki 2 şampiyonlar ligi bileti Galatasaray ve Fenerbahçe'ye giderse oluşacak 8 katılımdan en az 4 ikinci tur ve 1 finaller görmemiz içten bile değil. Bu iki başlı ligin Avrupa Ligi katılımcıları için de yararları olacak. Keza Avrupa Ligi için verilecek 3 bilete 6-7 doğrudan aday olacak ve bu ligimizde görmek istediğimiz türden bir rekabet yaratacak. 8-9 takımın çaplarına göre verebilecekleri mücadele Süper Lig'in oyun kalitesini arttırmada birincil formül olacaktır. 4-5 sene sonrası ise Beşiktaş'ın yeni stadı ve düzelmiş ekonomisi, Bursaspor'un yeni stadı, başkent ekiplerinde muhtemel yükseliş ve Trabzonspor ile birlikte ya yeniden çok başlılığa ya da 2 + 3-4 + 5-6 şeklinde bir değişime yol açacaktır. 

Benim futbol tarihimizin en kritik döneminde karşımıza çıkan "La Ligalaşmak" için yorumum bu çünkü gelişmekte olan ligler için olmazsa olmaz Uluslararası yükseliş ve yerel rekabetin sağlaması için en güzel pozisyondayız. 4 sene sonrası için muhakkak bir yeni doğuş olacaktır. Üstelik 2 başlı rekabetin Milli Takıma da yansıması olumlu olacaktır.

Sayıgılarımla

To read English version, please follow http://turkishstylefootball.blogspot.com/2012/07/to-be-like-la-liga-evolution-of-turkish.html  via @volkanyilmaz

11 Temmuz 2012 Çarşamba

İçine Kapanık Beşiktaş - Genç Oyuncudan Starlığa - Necip Uysal, İsmail Köybaşı ve Mustafa Pektemek

Necip Uysal artık takımın taşıyıcılarından olacak.
Ekonomik olarak iflas etme noktasına gelmiş kulüplerin yapabileceği yegane şeydir Gençleşmek. Mesele takımın yaşını düşürmekten ziyade maliyetini azaltmaktır aslında. Keza gelecek vaat eden ama fiyatı en az elinizdekiler kadar yüzlerce oyuncu bulabilirsiniz. Beşiktaş'ın ise bu sene yaptığı ise " içe kapanmak ". Deneme transferleri ile alt yapıda bulunan ve halihazırda ellerinde umut ışığı saçan oyuncuların yanına Fernandes'i ekleyerek bir şeyler yapma çabası. Yoksa Mehmet Akgün, Uğur Boral, Olcay Şahan gibi maliyetleri damlaya damlaya göl olan oyuncular transfer etmenin başka bir açıklaması olamaz. Misal Soner Aydoğdu, Salih Uçan hatta Isaac Promise şeklinde benzer maliyetli ama en azından kullan - at şeklinde olmayan hamleler denenseydi bunun adı Gençleşme olurdu. Gelişmelerin diğer boyutu ise Beşiktaş'ın hali hazırda genç bir nüveye sahip olduğu gerçeği. 
Samet Aybaba pekala sezonun ilk maçına şu kadro ile çıkabilir ; Cenk Gönen 1988 - Tanju Kayhan 1989 - Tomas Sivok 1983 - Ersan Gülüm 1987 - İsmail Köybaşı 1989 - Necip Uysal 1991- Veli Kavlak 1988- Fernandes 1986- Muhammet Demirci 1995 - Burak Kaplan 1990 - Mustafa Pektemek 1988. Bu kadroya baktığımızda hiç yeni transfer olmadan da Beşiktaş'ın gelecek sezon için genç sayılacak bir yapıya zaten sahip olduğu ortada. 
Maalesef yapılan transferlerin ya adı geçen " gençleştirme operasyonunda " ya da katkı verme konusunda sıkıntıları var. 1985 doğumlu olmasına karşın 1.Liglerde sadece 91 maç oynayabilmiş Mehmet Akgün, son 3 sezonda 19 maç oynayabilmiş Uğur Boral takviyelerinin herhangi bir operasyonel izahı yok gibi. Ümit bu iki futbolcunun beklentilerin üzerine çıkıp fark yaratması, aksi halde sezon sonu yolcular. 

Beşiktaş'ın 2 genç ama Milli Oyuncusu
Mustafa Pektemek & İsmail Köybaşı
Diğer transferlerin ise Beşiktaş'ın elindekilerin aksine katkı problemi var. Son 3-4 yıldır hemen tüm genç yetenek sayfalarında gördüğümüz Arsenalli Oğuzhan Özyakup, Sakaryaspor'da görece başarılı bir performans sergileyen Berat Çetinkaya ve basınımıza göre " genç " gurbetçi Olcay Şahan takıma katıldı. Oğuzhan'ın tüm takımdaşları Arsen Wenger'den az süreler de olsa forma alırken 20 yaşına gelmesine rağmen sadece 2 Lig Kupası oynayabilmiş olması manidar. Çünkü 20 yaş, Fransız teknik adam için olgunlaşma çağının başı olarak kabul ediliyor. Muhakkak genç milli takımlarda göstermiş olduğu performanslar iz bırakıcı ama yine de Oğuzhan Özyakup'tan ilk profesyonel senesinde ( oynamadığı için ) büıyük katkı beklememek lazım. Berat Çetinkaya'nın durumu ise daha uzun vadeye yayılmış gibi. Uzun boyu ama yavaş adımları Servet Çetin örneğinde olduğu gibi tecrübeye ne denli ihtiyacı olduğunun kanıtı. Olcay Şahan transferi için söylenecek söz Milli Takım'ın gücü. Abdullah Avcı Olcay'ı Milli Takım'a çağırarak Beşiktaş yolunu açtı. Dünyada en kolay şeyin düşen takımda hücumcu olduğu rivayet edilirse, göstermiş olduğu 27 maç 1 gol / 2 asisst çok parlak değil. 

Bu satırlarda sıkça okudunuz oyuncu için bakılması gereken şey'in yaş değil maç sayısı / oyuncunun yaşı - 19 ( ya da oynamaya başladığı sene ) olduğunu. Çünkü 25 yaşına gelmiş ve 100'den az 1.Lig maçı oynamış oyuncu transfer etmek 20 yaşına gelmiş ama hiç oynamamış birini almaktan daha mantıksızdır. Çünkü fiziksel ve mental olarak en çok gelişeceği dönemde oturmuş oyuncu artık gelişemez ama hiç oynamamış 20'lik adam için hala bir ışık vardır. Özer Hurmacı & Emre Çolak bu iki zıtlığın en güzel örnekleri sayılabilir. Beşiktaş'ın gelecek yıl kadrosunda olacak eski oyuncularının maç tecrübelerine bakacak olursak :

Cenk Gönen - 79 SL / 24 - 20 = 20 ( iyi rakam )
Tanju Kayhan 43 SL / 23 - 20 = 14 
Ersan Gülüm 76 PRO / 4 = 19 ( iyi rakam )
Tomas Sivok hesaplamaya fazla gerek yok
İsmail Köybaşı 80 / 4 = 20 ( iyi rakam fakat daha fazla oynamalıydı )
Necip Uysal 64 / 2.5 = 25 ( 1991 doğumlu oyuncu için süper rakam )
Veli Kavlak 180 / 6 = 30 ( 1988 doğumlu biri için 180 maç paha biçilemez )
Fernandes hesaplamaya gerek yok
Muhammet Demirci ( ciddi anlamda ilk PRO senesi olacak )
Burak Kaplan 15 / 3 = 5 ( çok kötü bir rakam ama hala 22 yaşında ve Almanya alt yapısı var )
Mustafa Pektemek 130 / 5 = 28 ( + A Milli Takım tecrübesi çok iyi rakam )

Tüm bu verilerin ışığında Beşiktaş'ın genç ama bir o kadar da maç tecrübesi olan oyunculara sahip olduğunu söyleyebiliriz. Yönetim'in transfer döneminde yaptığı " İçine kapanma " operasyonu için transferden çok ellerinde bulundurduğu oyuncuların Üst Düzey oyuncu profiline yaklaştırması lazım. Necip Uysal, Mustafa Pektemek, İsmail Köybaşı gibi star adaylarını maksimum ölçüde parlatması lazım Samet Aybaba ve ekibinin. Aksi halde Tanju'nun yerine Mehmet Akgün'ün, Muhammet ya da Burak'ın yerine Uğur Boral'ın Cenk'in yerine bir yabancının oynaması zaten kaybedilme noktasında olan bugünlerden, kazanılacak yarınlara hazırlanacak sorunlar olacaktır. Hali hazırda Beşiktaş'ın kadrosunu bir taktik tablosuna yazarsak ;


Bu tabloya yapılacak 2-3 yabancı ve gelecek vaat eden fakat aynı zamanda da bu yıl da performans verebilecek oyuncu eklenirse Beşiktaş'ın bu yıl elde ettiği 4.lükten aşağısı antrenör başarısızlığı olarak yorumlanabilir. 


9 Temmuz 2012 Pazartesi

Neden Hamit Altıntop - Takım Elbiseli Rekabet

Dünyada yaz sezonlarının bu kadar sevildiği başka bir ülke yoktur. Çoğumuz sporsever değil renksever veya takımsever olduğumuz için haftada 1 bilemedin 2 maçta heyecanlanmak yerine her gün, her saat hatta bugünlerde her " new tweet " ile heyecanlanmak bizlere daha cazip geliyor. Çünkü çoğu zaman takımlarımızın transfer döneminde transfer ettikleri oyuncular ile akıllarımızda oynanan futbol bir türlü sahaya yansımıyor ve biz  en büyük teknik adamlar oluyoruz zihnimizde. Bu iki nedenden transfer dönemi, sonu gelmesin diye okunmayan roman gibi ülkemizde. Takımlar arası rekabet bu dönemde daha kızgın, taraftarlar arası laf sokmalar daha yaygın ve spor yorumcuları arasındaki yarış daha canlı. Onlar bile kendi takımları yıldız oyuncu kadrolarına kattıkları zaman daha bir şevkle yazıyorlar yazılarını, taraftar nasıl refleks vermesin... İşte bugünlerde yıllardır gördüğümüz bir filmin Episode Bilmem Kaçı çıktı : Galatasaray - Fenerbahçe transfer rekabeti...
Milenyumda  Ariel Ortega, Pierre Van Hoijdoonk, Miroslav Stoch için bir benzeri yaşanmıştı ama hiçbiri bu bölüm kadar anlam yüklü ve duygusal geçmişti. Hamit Altıntop kariyeri, kalitesi ve ismi ile son yılların en fark yaratacak transferi olabilir. 


Peki neden ?


Gelişi çok şey değiştirecek. Hamit Altıntop ( Messi ile )


Fenerbahçe açısında incelemeye başlayalım:

Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topal ve bir stoper ( Egemen,Bekir,Serdar) ile 5 as Türk oyuncu var Aykut Kocaman'ın elinde. Christian, Sow ve Kuyt'u da banko yabancılar olarak sayarsak takımın 8 ismi netleşiyor. Geriye kalan 3 ismin kimler olacağı ise tamamen 6. Türk'e bağlı keza yapılacak tüm oyuncu değişiklikleri bu Türk oyuncu üzerinden olacak. Aykut Kocaman'ın oyuna yabancı sokmak için yabancı çıkarmak zorunda olmamaya ne denli önem verdiğini hepimiz biliyoruz. Bu en önemli 6. Türk sadece pasaportu için değil aynı zamanda kalitesi ile de oynayabilmeli. Madalyonun öbür yanı ise bir bu kadar önemli. Saydığımız 5 Türk içinde versatile ( çok pozisyonlu ) hiç bir adam yok. Fakat sahada yer alacak 6. Türk'ün pozisyon ve yetenek bakımından değişken olabilmesi lazım. Geçen yıl gördük ki sıkça sahada 6. yabancı olarak bulunan Mehmet Topuz bu işlevi yerine getirmekten uzaktı. Bu noktada Hamit Altıntop takımdaki tüm dengeleri Aykut Kocaman yönünde etkileyecek bir hamle olacak. Maliyeti ise yerine yapılacak bir yabancı transferinden çok değil.

Galatasaray penceresi ise mükemmelleşme formülü.

Hemen hepimiz biliyoruz ki Fatih Terim 4-4-2'den kolay vazgeçmeyecek. Son gelişmeler eşliğinde Felipe Melo'nun da takımda kaldığı düşünülürse takımın en önemli eksiği etkili bir sağ kanat oyuncusu. Çünkü orta dörtlünün sağında oynayan oyuncu Emmanuel Eboue'nin de performansını doğrudan etkiliyor. Kanatta çok çakılan ve topsuz oyunu sevmeyen bir oyuncu ile oynamak Filidişilinin hücum performansını ciddi şekilde sekteye uğratıyor. Ayrıca aranan sağ kanat'ın hücum pozisyonlarında içeri gelerek pas alışverişine destek vermesi Terim'in bir diğer arzusu. Yani Terim tıpkı Kocaman'ın da istediği gibi elindeki oyuncunun bir üst modelini istiyor. Hamit Altıntop Engin Baytar'ın çoğu özelliklerinde bir adım ötesinde, tabii Baytar'ın şahsına münhasır adam eksiltme yeteneğini saymazsak. Etkinin bir adım ötesi yine oyuncu değiştirmelerinde ; Fatih Terim de geçtiğimiz yıl oyuna yabancı oyuncu sokmak adına Melo'yu çıkarmak zorunda kalmış ve Selçuk İnan'ın yanına Engin Baytar'ı, zaman zaman Emre Çolak'ı kaydırmıştı. Kuşkusuz Hamit Altıntop benzer bir varyasyonda çok daha iyi reaksiyon verecektir. Hatta Galatasaray oyuna Selçuk İnan - Hamit Altıntop ikilisi ile de başlayabilir. Bu hayati meseleler ile Hamit Altıntop Galatasaray için panzehir seviyesinde. Fenerbahçe için söylediğimiz maliyet tablosu Galatasaray için de geçerli ki Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ne doğrudan katılım avantajı var.

Yaz sıcaklarını serinleten bu " takım elbiseli " rekabet için son günlere girdik. Çok zaman geçmeden kimin galip geleceği belli olacaktır. Umarım ikisi de kaybetmez..

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Real Madrid 2012 - Transfer gündemi, Kaka ve Nuri Şahin

Jose Mourinho Real Madrid'in başına geçtiği gün 2 yıl sonra Şampiyonlar Ligi'ni kazanacağım demişti. Çünkü  herkes gibi O'da farkındaydı ki bu kadro ve transfer bütçesi Avrupa'da bir iki takım hariç fazla büyüktü Şampiyonlar Ligi alt turları için. İlk yılında yaşadığı Barcelona sendromunu Pepe'nin pozisyonu ile açıklamak oldukça mümkün. Rakibini İnter'de durdurmuş olmanın verdiği özgüven ile sahaya çıkan Portekizli elenmekten kurtulamadı. Geçtiğimiz sezon ise Şampiyonluk senesi idi Mourinho'nun kafasında. Ligde alt ettikleri Katalanlar ile Şampiyonlar Ligi finalinde oynayacaklarını öngördüler. Ama kaderin cilvesine bakın hem Madrid hem de Barça Allianz Arena'daki maçı televizyondan izlediler. Aslında sorun bu iki takımda değil İspanya ligi kalitesinin gitgide düşmesi sonucu rekabet alanın daralmasında idi.

Lassana Diarra Fenerbahçe'de / Galatasaray'da .. Bu haberleri çok okuduk..
2012 / 2012 sezonu öncesi Madrid semalarında değişik hava akımları söz konusu. Eğer Jose Mourinho'nun takımı bu yıl da Şampiyonlar Ligi'ni kazanamazsa çatlak sesler ciddi şekilde duyulmaya başlanır. Ayrıca çaylak Tito yönetiminde sezona girecek Barcelona'ya karşı elde edilen üstünlük ise kaybedilmemeli. Belki de dünyada başarısızlığa en az tahammül olan şehir Madrid.

En büyük muamma Kaka'nın durumu. 3 sene önce $ 64 M eden Brezilyalı artık Galatasaray ve Fenerbahçe'nin bile gündemine geliyor. Çok fazla potansiyel talibi olmasına karşın kazandığı para ve artık üzerine yapışan müzmin sakat etiketi onun transferini zorlaştırıyor. Mourinho ise Mesut Özil'in arkasında Kaka'yı tutmaktan rahatsız çünkü bu denli bir süperstarın yedek kaldığı zaman sorun çıkarmayacağını düşünmek hayalcilik olur. Kaka'nın ayrılışı Madrid için bir nevi kurtuluş olacak. Keza görülüyor ki Kaka, eski günlerinden oldukça uzakta. Aslında ülkemiz iyi bir durak olabilir.

Kaka Lehite'nin ayrılma zamanı geldi..
Real Madrid'in orta sahası tabiri caiz ise Amele Pazarı gibi. Lassana Diarra ve Fernando Gago seçilmeyi bekliyorlar. Fransız olanı için bizimkiler yollara sıkça dökülürken, Arjantinli oyuncunun geleceği ise tam bir muamma. Kiralık olarak gittiği Roma'da da istenileni veremedikten sonra yüksek yıllık ücreti ile Madrid'de bir yıl daha idman yapar. Pedro Leon da düzen bozulmadı ve oyuncu yine kardeş takım Getafe'ye kiralandı.

Türk oyuncuların durumu ise yeni yapılacak transferlere bağlı. Eğer Luka Modric - Maicon ikilisi takıma katılırsa Hamit Altıntop'un durumu ayrılabilirden kesin ayrılacak şeklinde değişecekken, Nuri Şahin'in ise kiralanması gündeme gelebilir. Sakat geçirdiği bir sezon sonrası yedek beklemesini istemiyecektir Mourinho, düzenli oynaması performans yakalaması açısından şart. Aksi halde Nuri Şahin iyi bir hazırlık dönemi geçirir fizik temposunu yükseltebilir ise takımda ilk 11'de bile yer bulabilir.

Hücum hattında tüm yıl konuşulan Higuain senaryoları durulunca değişiklik beklenmiyor. Sadece Kaka'nın ayrılması durumunda bir hücumcu katılması beklenebilir. Bu oyuncu konusunda Mourinho'nun süpriz bir seçim yapacağını tahmin ediyorum. Her ne kadar Angel Di Maria'yı oğlu gibi sevse ve Arjantinli oyununu her gün bir adım ileri taşısa da hücum hattında geliştirilebilir tek pozisyonun sağ açık olması bende yerine / yanına transfer yapılabileceği izlenimi oluşturuyor. Özellikle Maicon artı yeni bir sağ ayaklı sağ kanat oyuncusu Real Madrid'in hücum etkinliğini 2 ile çarpabilir. Muhtemel adaylar Lucas & Luis Nani.


Savunma için alternatif yaratmak Real Madrid'in en öncelikli konusu. Stoper konusunda yaşanan kısırlık Dünyanın en iyi beklerinden Sergio Ramos'un savunmanın ortasına kaydırılmasına sebep oldu. Dolayısı ile Ramos'un sağ bek performansından da yoksun kalmış oldular. Bu pozisyonda dönem dönem Hamit Altıntop'u bile denedi Mourinho. Öte yandan havuzda dünya çapında fazlaca stoper yok. Ellerinde Pepe, Ramos, Varane ve Albiol'un olduğunu düşünürsek hızlı ve süpürücü bir savunmacı kadroya katılacaktır. Eğer Maicon transferi gerçekleşmez ise pahalı bir stoper alınarak Ramos'un sağ beke geri dönmesi ihtimaller arasında.


Hırvat oyuncu Luka Modric dengeleri değiştirebilir Madrid semalarında..
Real Madrid'in 2012 / 2013 kadrosunun 2011 / 2012 kadrosundan 3-4 oyuncu dışında çok fazla değişmesi beklenmiyor. Yapılacak transferler takıma muhakkak artı sağlayacak ve eksik giderecek türden olacaktır. Ve takımınız Real Madrid kalitesinde ise bu nokta transferlerin maliyetleri ile ligimizde takımlar kuruluyor. Fakat ne olursa olsun Jose Mourinho'nun bu sefer kaybetme lüksü yok.

6 Temmuz 2012 Cuma

Basketbol'da Transfer Yorumlama ve Karar Verme Grafiği

Türkiye Basketbol'u o kadar karışık 1 aylık süreç yaşadı ki kim kimi yönetiyor hangi oyuncu gelecek sene hangi takımda oynayacak Eurobasket.com 'un Web Editör'ü bile karıştırmış. Erman Kunter Galatasaray'ın başında mesela bizim siteye göre..

McCalebb ülkemizde Mersin BB'de oynamıştı.
Bu karışıklığa sebebiyet veren şey rekabet tabii ki. Bundan 3 yıl öncesine kadar birkaç başlı bir reklam ligi oynanıyordu ülkemizde. Tofaş, Ülker, Efes Pilsen, Tuborg yıllarca hem ucuz yollu reklam düzenlediler hem de bu reklamın giderini Türk Vergi Kanunun ilgili maddesine dayanarak vergiden düşürdüler. Kuşkusuz bir ticarethanenin bu kadar çok hayır faaliyetinde bulunması beklenemez ki yukarıda bahsettiğim karşılıklı çıkar ilişkisi Türk basketbolunun uzun yıllarına damgasını vurdu. Ne zaman kulüpler artık sponsorluk kavramını öğrendiler, o zaman bu ticarethaneler isimlerinin önlerine ya da arkalarına birer Spor Kulübü bağlamak zorunda kaldı. Galatasaray Medical Park, Fenerbahçe Ülker, Pınar Karşıyaka bunun güzel örnekleri. 

Lafı çok uzatmadan günceli yakalamak istiyorum. Avrupa basketbol ekonomisi için kulüplerin yıllık yatırımları çok büyük rakamlar değil. Mesela Kayserispor Futbol takımının yıllık bütçesi CSKA Moskova'dan daha fazla. Yani ortaya konulacak €20-25m bir basketbol takımı için Avrupa'nın sayılı kadrolarından birini kurmasına izin verir ki bu paraları harcayan çok fazla takım yok. İşte ekonomi bu kadar küçük ve 5 kişilik bir sporda bir tek transferin bu kadar etkili olduğu bir sporda yaz dönemi transferleri öyle aman aman fantastik olmuyor. Çünkü hemen her takım sezon içerisinde kadrosuna 2-3 oyuncu katıyor. Kimi zaman bu oyuncular sistemlerin,oyunların değişmesine neden olabilecek kalite de olabiliyorlar. Misal şu an bonservisi en yüksek oyunculardan biri Bo McCalebb. Makedon pasaportlu Amerikan oyuncu için € 4 m gözden çıkaran takım onu kadrosuna katabilir ( sportif anlamda tatmin edici olabilirse ) Oyuncunun yıllık € 2.5m civarı bir para kazandığını da düşünürsek Mehmet Topuz'dan daha ucuza geliyor. Tüm bu verilerin ötesinde bir de neredeyse tüm sezonu kapsayan transfer dönemi eklenince takımların işi biraz ağırdan almaları kaçınılmaz oluyor. Geçenlerde konuştuğum ve gelecek sezonun transferlerini şimdiden bitirme noktasına gelen bir Genel Menajer aynen şöyle dedi " Bize oyuncuları çok erken aldınız diyorlar, biraz bekleseydiniz piyasa çok düşerdi ." 


Bu noktada sporlarda transfer değerlendirmesi konusunda bir analiz yapacağım.

Kimya'da maddenin hal grafiği 2 değişken üzerinden saptanır : Basınç ve Sıcaklık. Ayrıca bir de her maddenin kendine özgü bir kritik noktası vardır ki o da bu iki değişken arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirir. Çizilen Katı - Sıvı - Gaz eğrileri bu iki değişkenin formulize halidir. Transfer sisteminde ise bu iki değişkeni Para - Kalite olarak belirleyip, Oyuncunun yaşı ise kritik nokta olarak saptanabilir. Grafiğin şeklini ise Oyuncunun son yıllar performansı - milliyeti ve kişiliği belirler. Takımların bu üçlü harita üzerinden oyuncunun maliyeti ve kalitesi değişkenleri ile durumunu belirleyip ona göre karar vermeliler. Oyuncunun yaşını hesaba katmayı unutmadan. 


Tabloyu yorumlarsak;
  1. Ucuz ve Kaliteli oyuncu her zaman tercih sebebidir. 
  2. Pahalı ama kalitesiz oyunculardan kaçınılmalıdır.
  3. Hem maliyetli hem de kaliteli oyuncular konusunda karar verir iken takıma sınıf atlatıp atlatamayacağına bakılmalıdır.
  4. Süperstar tranferinde ( üst düzey kalite & yüksek maliyet ) oyuncunun yaşı en önemli kıstaslardan biridir. Eğer uzun vadeli bir yatırım ise değerlendirilmelidir.
  5. Oyuncunun maliyeti ve kalitesi arasındaki makas çok açık değilse Milliyeti tercih sebebi olabilir. Mesela ülkemizde sahada bulunması gereken 2 yerli için normalden biraz daha para gözden çıkarılabilir.
  6. Oyuncu kalitelisinin maliyetini karşılamadığı durumlarda oyuncunun kişiliği ile takıma getirecekleri ya da götürecekleri dikkate alınmalıdır.
  7. Eğer oyuncu hem yüksek kalite sunmaz hem de ucuz ise ( genellikle tamamlayıcı oyuncular ) geçmiş yıllardaki performansı birincil kıstas olarak alınmalıdır.
Muhakkak grafiğe uymayan oyuncular olacaktır. Onlar için ise en önemli şey seçici iç güdüsüdür.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Yeni Gelenler Üzerine - 2 2012 / 2013

2012 / 2013 yılı için takımların yaptığı transfer değerlendirmemin ikinci bölümü...

Ligimizin bu yıl ki en nokta transferi.
Gol atmak konusunda özürlü forvet oyuncuları vardır, Hakan Şükür mesela. Fakat bu tür oyuncuların da sıradan hücumculara nazaran değişik katkısı oluyor. Taraftar fazla beğenmese de antrenörler bu katkıya tabiri caiz ise hasta  oluyor. UMUT BULUT bu açıklamanın en önemli profillerinden. Türkiye Ligi standartlarında Türk pasaportu olan hücumcunun ne denli hayati olduğunu Necati Ateş transferinde gördük. Fatih Terim ise geçtiğimiz yılın sonlarında kullandığı 4-1-4-1 varyasyonunu Elmander dışında yapabileceği bir oyuncu kattı takımına sadece. Orta dörtlünün sağında ileri geri hareket edebilecek, rakip ceza sahasına koşu yapabilecek ve en önemlisi hücumda Eboue'nin önünü kapatmayacak bir oyuncu Umut Bulut. Süper Lig'deki deplasman maçlarında ve Şampiyonlar Ligi'nde bir çoğu maçta devamlılığı ve fizikalitesi ile takıma sınırları ölçüsünde katkı verecektir.                                        Not : 7 / 10


2 sene önce MEHMET TOPAL Valencia'ya transfer olunca yolunun daha yukarıları olduğunu düşünmüştük. Önce Albelda sonra da Banega'nın gölgesinde zorlanınca 2 maçın 1'inde oynayabildi Ahtapot. Buna rağmen geçtiğimiz sezon Valencia'nın UEFA Yarı Final'ine yükselmesinde çok önemli katkılar sağladı. 2 sene önce giden Topal ile bugün gelen Topal arasında dağlar kadar olumlu mesafe var. Pas yüzdesi artmış, top kontrolü düzelmiş, sol ayağına hakimiyeti gelişmiş ve yer tutma konusunda master tezi yazmış. Üzerine yapılan vücut analizleri sonrası gerekli kaslarında yaptığı gelişmeler Topal'ın sıkça yaşadığı sakatlıkları minimuma indirmiş. Fenerbahçe'de geçen yıl pozisyonunda Selçuk Şahin'in oynadığını düşünürsek, Topal " Banu Alkan'dan sonra Marilyn Monroe  etkisi " yaratacaktır. Tek handikabı hücumda hala yaşadığı tedirginlik. Türk olması, ligi tanıması ve Avrupa Kupaları tecrübesi yaşaması sebebi ile mükemmele yakın transfer. Maliyeti ise beklenenin aşağısında. Gittiği paraya dönüyor Topal, zaten Valencia'nın 4.5m€ kabul etmesi O'ndan beklediklerini bulamaması anlamına geliyor.                            Not : 9 / 10


Portekiz maçı belki de kariyer maçı oldu Bulut'un.


Arada kaynadı YASİN ÖZTEKİN transferi. Yetenekleri ve pozisyonu itibari ile futbolumuzda sıkça yetişen türde bir oyuncu değil, zaten Almanya kökenli. Şenol Güneş'in 3lü forvet hattının solunda kaleye dönük oynadığında başarılı performanslar verecektir. Orta mesafeli şut yeteneği, bire birde ve dar alanda adam eksiltebilmesi ve ceza sahasına koşu yapma noktasında pozisyon seçebilmesi sayesinde Olcan Adın'a ciddi rakip olacaktır. Hatta iç saha maçlarında forvet arkasında da rahatlıkla kullanılabilecek olan Yasin, maliyeti ve geçtiğimiz yıl gösterdiği performans dikkate alındığında göz ardı edilen fakat başarılı bir transfer.
Lige düzenli forma bularak - en azından ikinci yarılar - girebilir ise kısa sürede ilk 11'i zorlayacağına inanıyorum. Not : 6.5 /10


Hasan Ali Kaldırım karşılığında 2 yıllık kiralandı.
Kayserispor Ivankov'un Bursaspor'a gidişinden bu yana kalesi sıkıntısı içinde. Yerli yabancı, genç yaşlı takıma kim geldiyse başarılı olamadı. Takım adeta her yıl yedikleri komik video golleri ile damgasını vuruyor Ligimize. ERTUĞRUL TAŞKIRAN ise Samsunspor formasıyla geçirdiği etkileyici performans sonrası kendine yatırım yapanları mahçup etmeyeceğini gösterdi. Kayserispor kalesinde geçireceği 2 yıl hem takımının kalede istikrarı bulmasına yardımcı olacaktır hem de Volkan Demirel'in arkasında beklemekten kurtulacaktır. Kendisi geleceğin Milli Takım kalecilerinden.          Not : 8.5 / 10


Bu isimlerin yanında sözleşmeleri uzatılan ya da kiralık kontratları satın alınan oyuncular var ;

Sabri Sarıoğlu : Verilen yıllık ücret göz önüne alındığında . Not : 4 / 10


Bogdan Stancu : Romen futbolcu Orduspor'da beklenenden iyi performans sergiledi. Bu paraya takımda kalması bence yönetim başarısı.       Not : 8 / 10

Bekir İrtegün : Yanında 5m€ Serdar Kesimal, gelecek benzer maliyetli yabancı stoper ve şimdi de muhtemel Egemen Korkmaz sonrası verilen paranın fazla olduğuna inanmaya başladım. Çünkü gelecek yıl fazla forma şansı bulacağına inanmıyorum. Kocaman Serdar Kesimal'i 11e yerleştirecektir.     Not : 6 / 10