21 Mart 2012 Çarşamba

Veda


2010 Temmuz'un bu yandan bu satırlarda iyi kötü bir şeyler karaladık. Ama şu saatten sonra daha fazla devam edemeyeceğim, işlerimin yoğunluğundan dolayı. Yazılar arasında da çok fazla zaman farkı olsun da istemiyorum. O yüzden bu blogu ilerleyen günlerde sevdiğim bir kardeşime devredeceğim. Bir yanlışımız olduysa affola deyip herkese selam olsun, elveda.

18 Mart 2012 Pazar

Aykut Kocaman


Derbi yazısında alamadım hızımı buradan devam edelim. Bir öncekinde yazdıklarım Fenerbahçe, Galatasaray'ı nasıl yenemez serzenişi değildi. Umurumda da değil Fenerbahçe, Galatasaray'ı yensin, yenemesin. Ben Beşiktaşlıyım. Carvalhal için yazdıklarımın bir devamıdır aslında bu yazı. Nasıl Portekizli sırf çok iyi insan olduğu Beşiktaş'ın başında olmaması gerekiyorsa Aykut Kocaman da şike davasında ki duruşu nedeniyle başarılı değildir Fenerbahçe'de. İşte benim çıldırdığım ülkemizde ki futbola bu bakış açısı.

Aykut Kocaman, geçen sezon göreve geldiğinden bu yana Fenerbahçe'yi nereden nereye getirdi. Futbol olarak ileriye götürdü mü? Hayır. Geçen sezon şampiyon olunduğunda 2.yarı müthiş bir performans sergilendi ama Galatasaray ve Beşiktaş'ın esamesinin okunmadığı bir yarıştı. Ligde kalma savaşının olmadığı bir ortamda oynandı. 2 takımın at başı gittiği bir sezonda çelme takılma ihtimalinin fazla olduğu bir lig yarışı değildi. Her şeye rağmen kazanılan bir şampiyonluk var. Kazanan da her zaman haklıdır diyelim hadi.

Yazın bir şike davası oldu. Fenerbahçe'nin başkanı, yöneticileri içeri girdi. Yeni transferi Emenike sahaya çıkmadan gitti. Lugano, Andre Santos ve Niang gitti. Kabul bunlar önemli isimlerdi ama geriye kalan takımda öyle vasat bir kadro değildi. Bienvenu transfer edildi mesela anlamsız bir şekilde. Sanki hiç başka adam yokmuş gibi. Dia transferinden sonra Aykut Hoca'nın 2.karavanasıydı. Ziegler geldi, ortalamanın biraz üstünde bir isimdi, iş gördü. Serdar geldi, bir Lugano değildi ama fena da değildi. Galatasaray'da Semih'in sezon boyunca oynadığını unutmayalım. Stoch bu sezon sanki yeni transfer gibiydi. Başka bir adam alsan, bu kadar katkı sağlamayabilirdi. Şöyle bir baktığında iyi sayılabilecek bir kadrosu vardı Fenerbahçe'nin. Geçen seneki şampiyon 11'den 8'i iyi kötü sahadaydı. Yani performansın bu kadar düşmesinin açıklaması o kadar kolay değil.

Sadece yaşanan şike davasına bağlayıp bu sezon olmadı işte diyemezsin. Sadece şike davasında iyi bir duruş sergiledi diye Aykut Kocaman çok iyi teknik direktör diyemezsin. Kusura bakmayın Fenerbahçe'de yıldız olmuş, efsane olmuş herhangi bir isim de şike davası süresince başka türlü davranmazdı. Şike davasında süreci iyi yönetti Aykut Hoca ama saha içinde çok kötüydü. Yani asıl iyi olması, taraftarı asıl mutlu etmesi gereken yerde.

Bu sezon birçok maçta akıl almaz hatalar yaptı. Alex'i daha önce birçok maçta ileride tek başına bırakmıştı ve hemen hepsinde sonuç kötü oldu. Bugün de aynı saçmalığı yaptı sonuç yine hüsran. Sanki Fenerbahçe'yi değil de hala Ankaraspor'u çalıştırıyor Aykut Hoca. Acemice oyuncu değişiklikleri yapıyor ve daha önce yaptığı bu hatalardan ders almayıp aynı hatayı yine yapıyor, vazgeçmiyor. Ancak kibirli hocalar yapar böyle hataları. Kariyerinde başardıkları yüzünden bu hale gelir. Aykut Hoca ne yapmış da böyle bir hatanın içine düşüyor. Geçen sene de yaptı bu hataları. Geçen sene de saçmaladı ama hem şansı yanındaydı hem de oyuncular anormal özverili oynayarak hocalarının acemiliğini gizlediler. Ancak bu sezon takke düştü. Bir teknik direktör olarak kalitesini göstermesi gereken zamanda çok acemice hatalar yaptı. Fenerbahçe'yi 2.sezonunun sonuna doğru bir adım ileriye götüremediği gibi gerileme sürecine soktu.

Beşiktaş'ta Carvalhal'ı nasıl acemiliği yüzünden eleştiriyorsam Aykut Hoca'yı da aynı şekilde eleştiririm. Kusura bakmasın ama hala bir Anadolu takımı hocasıdır Aykut Kocaman. Fenerbahçe'yi hiçbir şekilde ileriye götüremez. Beşiktaş'ta Rıza Çalımbay, Carvalhal nasıl ileriye götüremediyse Aykut Hoca da götüremez. Tayfur Havutçu olsaydı Beşiktaş'ın başında o da götüremezdi. Büyük takım teknik direktörlüğü farklı bir olay. Her baba yiğidin harcı değil. O yüzden bu isimler hiçbir zaman büyük takımda başarılı olamaz. O yüzden Fatih Terim bu ülkenin en büyük teknik direktörü. Kaybetmeyi hiç bir zaman kabullenmediği için, beraberliği iyi sonuç olarak görmediği için. İşte bu yüzden Mustafa Denizli ülkenin en büyük teknik direktörlerinden. Sapla samanı ayıralım artık birbirinden. Yoksa futbolumuzda ki gerileme jet hızıyla devam edecek maalesef.

17 Mart 2012 Cumartesi

Fenerbahçe:2 Galatasaray:2 / Kocaman Klasiği


Günlerdir yaşananlar, açıklamalar, mesajlar, iliklere kadar hissedilen gerginlikle çalındı dev derbinin düdüğü. 2 takımın kadrolarını tahtaya yazdığında Galatasaray ağır basıyordu. İlk maçı da çok rahat kazanmış, ligde 9 puan önde, o yüzden geçmiş yıllara göre daha farklı bir motivasyonla çıktı sahaya sarı kırmızılılar. Fenerbahçe ise son yıllarda hiçbir Galatasaray maçına böyle çıkmamıştı. Böyle bir puan farkı yaşamamıştı. Hiç bu kadar kazanmak zorunda kalmamıştı belki de. O yüzden baskılı başlaması, özellikle ilk dakikalarda bunu hissettirmesi gerekiyordu. Öyle de oldu. Önce Sow sonra Alex ile 2 inanılmaz gol bulan Fenerbahçe, çok fazla bir şey yapmasına gerek kalmadan doğal bir baskı oluşturmuştu Galatasaray karşısında.

Alex'in golünden sonra kağıt üzerinde herşey çok daha kolay gözüküyordu Fenerbahçe için. Sonraki 10 dakika bunun avantajını yaşadılar. Stoch'un şutuyla 3 olsa iş bitmişti ama olmadı. İlk yarının son 15 dakikası Galatasaray, beklentilerimin üzerinde toparlanarak farkı bire indirdi ve müthiş moral kazandı. Devrenin son düdüğü çalana kadar da baskısına devam etti. Yakaladığı net fırsatları gole çevirse ilk yarı bittiğinde tabelada eşitlik olacaktı. İlk yarı sona erdiğinde eleştirebileceğiniz bir Galatasaraylı futbolcu yoktu, içeriye mağlup girmelerine rağmen. Ama Fenerbahçe'de özellikle Stoch ve Cristian çok kötüydü. Aykut Kocaman'ın bir hamle yapması şarttı çünkü Galatasaray bağıra bağıra geliyordu.

2.yarı ise ilk yarıya göre baya bir durgun başladı. Galatasaray fırtınası yoktu, Fenerbahçe'de mümkün olduğu kadar tempoyu düşürmeye çalışıyordu. Ancak hala büyük sıkıntı vardı. Galatasaray, kaliteli ayaklarıyla her an gol bulabilirdi. İşte Aykut Kocaman, burada devreye girdi ve yaptığı saçma sapan değişikliklerle herşeye rağmen kazanabileceği maçta 1 puanı zor kurtardı. Stcoh maç boyunca kötü kabul ama kenarda onun 1 numaralı alternatifi olabilecek isim Caner tribünde. Dia'nın girmesi daha kötü olabilirdi. O yüzden Stoch'u almayacaktı. Hele hele Stoch'un yerine Selçuk'u oyuna sokmakla hem oyunculara hem de tribünlere biz bir gol daha bulamayız, o yüzden çekiliyoruz mesajı verdi. Bazen bir oyuncun kötüyse ve alternatifi yoksa değiştirmeyeceksin. Çünkü bir şeyi değiştirmek için yapacağın hamle işleri daga kötü hale sokabiliyor bazen. Stoch'un olayı da bu. Belki çekeceği bir şut, ya da vereceği bir pasla oyunun seyrini hala değiştirebilirdi. Bir de Stoch sezon başından bu yana bu takımın en fazla oyuncularından. Saha içerisinde kendini toparlayabilirdi. Ama Aykut Hoca buna izin vermedi.

Orada çıkması gereken ve çıktığında takımın düzeninin bozulmayacağı bir tek değişiklik vardı; Cristian-Selçuk. Sonrasında maçın en kötüsü Cristian kenara beni değiştirin dedi. Aykut Hoca ise Özgür'ü ısındırmaya yolladı ama tribünlerden gelen Dia'yı sok tepkisi yüzünden u dönüşü yaptı. Hem de daha da saçmalayarak Alex'i çıkartıp Dia'yı soktu. Rakibinin baskısını iyice kabul etti. Fatih Hoca ise Baros ve Aydın'ı sokarak maçı ne kadar istediğini net bir şekilde ortaya koyarak Aykut Kocaman ile arasındaki dağlar kadar farkı gözler önüne serdi.

Maç 2-2 olduktan sonra ise Aykut Hoca'nın Bienvenu'yu oyuna sokması "Atı alan Üsküdar'ı geçti" hamlesinden başka bir şey değildi, komik oldu. Ama 90+5'teki Baros'un pozisyonu gol olsa işte o zaman ne Aykut Kocaman kalırdı ne de başka bir şey. O pozisyondan sonra Fatih Terim'in bakışı Galatasaray'ın ne kadar büyük bir fırsat kaçırdığını anlatıyordu aslında. Sadece şampiyonluk değil, 12 senelik seriye bir son ve muhteşem bir geri dönüştü kaçan. Özetlersek, Fenerbahçe ayağına kadar gelen fırsatı teknik direktörünün büyük maçlardaki beceriksizliği yüzünden berabere bitirirken Galatasaray, sonuna kadar hak ettiği bir maçı kazanamadı ve çok büyük bir fırsatı kaçırdı. 2 teknik direktör arasındaki uçurumu da böylece görmüş olduk. Aykut Hoca bir başka büyük maçta daha sınıfta kaldı. 2 sene üst üste Galatasaray'ı Kadıköy'de yenemedi. Kazanılan Beşiktaş maçlarında ise şansı fazlasıyla yanındaydı. Şike davası boyunca sergilediği duruşla topladığı puanları sahada kaybediyor. Galatasaray ise her geçen gün üstüne koyarak devam ediyor. Play-Off'ta da değişen bir şey olmaz. Galatasaray Şampiyo...

Bir ihtimal daha var...


Ligde önde, bir saçmalık yapmazlarsa zirvede de bitirecekler. Ama Şampiyonlar Ligi muamma Real Madrid için. Orada azmış bir Barcelona var. Hedefine kitlenmiş, Leverkusen maçı bunun göstergesi. Şimdi kuralar çekildi. Real Madrid ayarlasa böyle kura olmaz. Önce Milan, sonra da çok büyük ihtimalle Chelsea, finale çıkana kadar. Bu ikisi de şu an ki formlarıyla Barcelona'nın gerisindeler ama kadroları iyi. Barcaya ters gelecek cinsten. Milan da tarihten gelen bir başarı kültürüne sahip. Real Madrid'ten sonra bu kupayı en fazla alan takım. Hadi bunu geçtin, Chelsea çıkarsa eğer karşına son yıllardaki en belalı takımın bu platformda. Sıkıntılı yani. Real Madrid için de herşey güllük gülistanlık değil. Apoel'e elenmeleri futbol mucizesi olur zaten. Geçtikten sonra çok büyük ihtimal Bayern Münih ile oynayacaklar. Real tarihte genelde başarılı oldu Almanlar karşısında ama ters gelebilecek bir kadrı var Bayern'de. Barcelona'ya gelmezler ama Real ile aynı tarz futbol oynadıkları için o da sıkıntılı. Şimdi bahisler Real-Barca finalinden yanadır ama bir sürpriz final, onun da Bayern'in stadı Allianz Arena'da olacağını düşünürsek çokta ihtimal dışı değil. Bakalım bekleyip göreceğiz.

16 Mart 2012 Cuma

Haydi Abidal


Hiç sevmediğim Barcelona'da büyük saygı duyduğum birkaç oyuncudan biridir Eric Abidal. Karaciğer nakli yapılacakmış şimdi de. Umarım en kısa zamanda toparlanır hayata kaldığı yerden devam eder adam gibi adam Abidal.

Atletico Madrid maçlarının ardından


İlk maçta alınan skor, sorun değildi. Sorun 2 takım arasında ki futbol oynama kabiliyetiydi. Yoksa kadrolardaki isimlere bakarsan öyle dağlar yok 2 takım arasında. Yetenekten çok oyun zekası, taktik bilgisi, disiplindi aradaki fark. Atletico Madrid, öyle uçan kaçan bir takım değil. Mesela şu an ki Galatasaray ile oynasa Atletico Madrid böyle bir sonuç olmazı çok büyük ihtimalle. Bırakın sonucu 2 takım arasında dağlar kadar fark var görüntüsü oluşmazdı.

Tabii sezon başından bu yana büyük sorunlarla uğraşıldı. Normalde alt yapıya getirmeyi düşündüğün bir ismi mecburen A takımın başına getirdin. O da sadece insanlık dersi verdi. Saha içinde birçok kez sınıfta kaldı. Çok büyük beklentiler içine girdiğin takımın kilit yabancıları, hücum oyuncuları 2 sezondur en ufak bir katkı yapmadı. Fernandes'i daha orta saha gördüğüm için bu bölüme koymadım.

Ama Quaresma, Almeida ve Simao 2 senedir çok kötü. Simao hariç ikisi ultra gamsız. Mesela Quaresma sakatlanmadan önce takım içindeki pozisyonu da değişince üst üste 4-5 maç mükemmel oynamıştı ama baba bir sakatlandı ve döndü +10 kilo. 1,5 aylık sakatlıktan dönen bir adam bu kadar kilo alıyorsa Avrupa'da bir başka kulüpte yer yerinden oynar. Ama bizim paşaya karışan yok. Sakatlıktan dönüyor Mersin maçında akıl almaz bir kırmızı kart görüyor. Hocasına küfür ediyor. Tüm bunları yapan adam 2 sezonda topu topu 10 gol 10 asistle (rakamları hatırladığım kadarıyla yazdım) oynuyor. Şaka gibi gerçekten.

Almeida efendi ise maç seçer. Avrupa Kupaları ve derbilerde iyi, diğer maçlarda benim burada ne işim var havasında. Arkadaşlarına sıfır yardım, topa ayağını uzatmıyor, vurdumduymazlığın son noktasında. Simao ise diğerlerine göre daha profesyonel. İstenen taktiğe uymaya çalışıyor, elinden geleni yapmaya çalışıyor ama Atletico Madrid görüntüsünden fersah fersah uzakta. Carvalhal dahil 4 Portekizlinin önümüzdeki yıl kesin gitmesi gerekiyor. Kendi evlatlarımızdan tek kızdığım Cenk. Diğer hepsine sonuna kadar helal olsun. Açıkçası artık Cenk'e destek verelim daha genç edebiyatını bir yana bırakalım. Bir kaleci bir sezonda bu kadar çok şımarıkça hata yapmaz. Ne yapmaya çalışıyorsun Cenk. Beşiktaş'ın gelecek sezon transfer listesinin 1 numarasında tartışmasız yabancı iyi bir kaleci olmalı. Hiç kusura bakmasın Rüştü ile hemen vedalaşılmalı. Kenarda oturmaz Rüştü. Bir yere kadar oturuyor çünkü. Senin 1.tercihinin de ayarını bozuyor. Arada oynattığında da bir iyi bir seni yakıyor. O yüzden yabancı iyi bir kaleci şart.

Diğer yerlilerin hepsi tartışmasız kalmalı çünkü hepsi yüreğiyle oynuyor ve kapasiteleri bence gayet iyi. Ki zaten bu isimler 11'de genelde şans buluyor. Önümüzdeki yıllarda da bulmalı. Sonrasında ara sıra şans bulan 2.sınıf yabancılarda hemen gitmeli. Sidnei ve Edu zaten kiralık. Hemen bye bye. Holosko iyi niyetli bir oyuncu, iyi bir alternatif olarak kalacaksa durabilir. Devşirme Aurelio çok kafa karıştırıyor hemen gitmeli. Takımda mutlaka kalması gereken yabancılar; Ernst, Fernandes, Sivok ve sakatlığının durumuna göre Hilbert. Diğerlerine elveda diyeceksin.

İyi bir yerli oyuncu taraması yapacaksın. 11'de ve yedekte oturabilecek iyi yerliler alınmalı. Özellikle bu sezon ışık veren yerliler var. Paranı onlara harca. Ne olduğu belli olmayan isimlere değil. Yerli oyuncu oynamak zorunda. İyi olmak zorunda. Vurdumduymaz olmak gibi bir şansı yok. Sokağa çıkamaz, dışarıda yürüyemez yoksa. Gol özelliği olan kanat oyuncuları ve iyi bir forvet şart. Gerekirse git Bobo'yu ikna et geri getir. Yada onun kalitesinde bir isim bul.

Tabii tüm bunların yanında ismi önemli değil, kazanmayı bilen, lig yarışını iyi okuyan bir teknik adam olmalı. Daum, Lucescu anormal kariyerlere sahip teknik adamlar değillerdi. Ama yarışmayı iyi biliyorlardı. Fatih Terim'in, Mustafa Denizli'nin diğer takımlara göre en büyük artısı yarışmayı, ligde nasıl oynanması gerektiğini iyi bilmesidir. Öyle bir isim şart bu takımın başına. Gerçekten öyle kesenin ağzını çok açmaya gerek yok. Sadece karakterli futbolcular ve bir teknik adam. Gerisi zaten gelecektir. Yoksa 2 senedir olduğu gibi sadece kağıt üzerinde favori olursun. Bir sene Atletico Madrid, bir sene Dinamo Kiev gelir sene sahanda rezil eder gider. Sende bakarsın arkalarından.

Not: Tabii saçma sapan, işi bilmeyen bir yönetim gelirse değişen çok fazla bir şey olmayacaktır o da ayrı.

Futbol TV


16 Mart Cuma
17:00 Dinamo Moskova - Zenit St.Petersburg (Ligtv 3)
20:00 Gençlerbirliği - Trabzonspor (Ligtv)
21:30 Hoffenheim - Stuttgart (TRT HD)
17 Mart Cumartesi
13.30 Kartalspor - Karşıyaka (TRT 3)
14:45 Everton - Sunderland (NTV Spor)
15:00 Antalyaspor - Eskişehirspor (Ligtv 3)
15:00 Sivasspor - Orduspor (Ligtv 2)
16.00 Elazığspor - Gaziantep BB (TRT Anadolu)
16:30 Borussia Dortmund - Werder Bremen (TRT Haber)
17:00 Fulham - Swansea (Ligtv 3)
17:30 Bursaspor - MKE Ankaragücü (Ligtv 2)
19.00 Bucaspor - Güngörenspor (TRT 3)
19:30 Hertha Berlin - Bayern Münih (TRT HD)
19:30 Tottenham - Bolton (NTV Spor)
20:00 Caen - PSG (Ligtv 3)
20:00 Fenerbahçe - Galatasaray (Ligtv)
21:00 Sevilla - Barcelona (NTV Spor)
22:00 St.Ettienne - Olympic Lyon (Ligtv 3)
18 Mart Pazar
13.30 Konyaspor - Çaykur Rizespor (TRT 1)
13.30 Kasımpaşa - Akhisarspor (TRT 3)
13.30 Kayseri Erciyesspor - Boluspor (TRT 6)
15:00 Mersin İdman Yurdu - İstanbul BB (Ligtv)
15:30 Wolves - Manchester United (Ligtv 2)
16.00 Göztepe - Adanaspor (TRT Anadolu)
16:05 Chelsea - Leicester City (NTV Spor)
16:30 Kaiserslautern - Schalke 04 (TRT Haber)
17:00 Mallorca - Atletico Madrid (NTV)
18:00 Liverpool - Stoke City (NTV Spor)
19.00 Denizlispor - Sakaryaspor (TRT 3)
19:00 Kayserispor - Samsunspor (Ligtv 2)
19:00 Gaziantepspor - KDÇ Karabükspor (Ligtv)
22:30 Real Madrid - Malaga (NTV Spor)
19 Mart Pazartesi
20:00 Beşiktaş - Manisaspor (Ligtv)

Kaynak: tribundergi.com

14 Mart 2012 Çarşamba

Unutulmaz Fenerbahçe-Galatasaray Maçları


20-“Çok şükür Hakan Şükür” G.Saray 3-0 F.Bahçe 12 Mart 1997
3 gol Hakan Şükür’den kupa Süleyman Demirel’den…1996 yılının Cumhurbaşkanlığı Kupası için Galatasaray ile Fenerbahçe 1 yıl gecikmeli olarak Ankara’da karşı karşıya.Maça damga vuran isim yaptığı hat-trickle Hakan Şükür oluyor, en büyük kupayı Cimboma getiriyor.
19-“Kadıköy’den bir Atkinson geçti” F.Bahçe 3-1 G.Saray 22 Ekim 1995
İngiliz Atkinson Türkiye’de sadece 1 yıl oynadı ama unutulmaz bir derbinin başkahramanı oldu. 1995-96 sezonunun lig maçında Fenerbahçe Kadıköy’de Galatasaray’ı konuk ediyor. İlk 32 dakikaya 3 gol sığdıran İngiliz Dalian Atkinson Fenerbahçe’nin sahadan 3-1 galip ayrılmasını sağlarken, bu çarpıcı hat-trick derbi tarihinin unutulmazları arasındaki yerini alıyor.

18-“Şampiyonluk maçı Cim-Bom’un” G.Saray 1-0 F.Bahçe 2008
Shabani Nonda hayat onda…2008 yılının şampiyonunu belirleyecek maçta bitime 2 hafta zıt kardeşler Ali Sami Yen’de karşı karşıya. Puan puana girilen maçta Galatasaraylı Nonda, Volkan’ı hatasını affetmiyor, sahadan 1-0 galip ayrılan sarı-kırmızılılar sezon sonu şampiyonluğa uzanıyor.
17- “Arena’daki ilk derbi Fener’in” G.Saray 1-2 F.Bahçe 2011
Galatasaray yeni stadı Türk Telekom Arena’daki ilk maç. Tarihi Ali Sami Yen stadına elveda diyip yeni sahasına geçen Galatasaray ezeli rakibi Fenerbahçe’yle ilk kez Arena’da karşılaşıyor. Eski Fenerbahçeli Kazım’ın golüyle sarı-kırmızıllar 1-0 öne geçse de önce Semih ve sonrada Alex’in uzun yıllar unutulmayacak kafa gollleri geliyor ve Sarı-Kanaryalar tarihi derbiden 2-1’lik galibiyetle ayrılıyor.
16-“4 kırmızı kart ve son dakika golü” G.Saray 2-1 F.Bahçe 27 Şubat 2008
Kırmızı kartların havada uçuştuğu, heyecanın tavan yaptığı unutulmaz bir derbi…2008 yılında kupanın çeyrek finalinde ezeli rakipler 0-0’ın rövanşında Ali Sami Yen’de kapışıyor. Önce Lugano sonra da Gökhan Gönül’ün atılmasıyla uzun süre maçı 9 kişi oynayan Sarı Kanaryalar için son dakikaya girilirken tabelada yazan 1-1’lik skor müthiş bir zafer anlamına geliyor. Fakat bu anda ortaya çıkan Ümit Karan’ın golü, takımına galibiyeti getirirken, Volkan’la Lincoln uzun yıllar unutulmayacak bir kavgaya tutuşuyor.
15-“Sami Yen’de Fener alayı” G.Saray 0-4 F.Bahçe 9 Eylül 1996
Fenerbahçe’den hem de Ali Sami Yen’de tarihi bir derbi zaferi…1996-97 sezonunun 4.hafta maçında Sarı-Kanaryalar, Galatasaray’ı Saffet Sancaklı, Jay Jay Okocha ve Boliç’in 2 golüyle 4-0 yenerek tarihi bir zafer kazanırken, bu maçtan sadece 1 gün önce Fenerbahçe’ye transfer olan Saffet eski takımı karşısına çıkıp golünü atıyor.
14-“35 pas ve gol” F.Bahçe 4-0 G.Saray 22 Nisan 2006
Fenerbahçe’den bir Kadıköy klasiği…2006 yılının mayıs ayında ezeli rakiplerin Şükrü Saracoğlu stadındaki randevusunda Fenerbahçe, Galatasaray’ı süpürüp maçı 4-0 kazanırken son golden önce yapılan 35 pas tarihe geçiyor. Durum 4-0’ken Anelka’nın direkten dönen topundan önce yaptığı o müthiş çalımlar ise hala hafızalarda tazeliğini koruyor.

13-“Oku bakayım Aykut” G.Saray 0-1 F.Bahçe 8 Kasım 1992
Frankfurt fatihi Cim-Bom’un Sigma’dan 7 yiyen Fener’e Ali Sami Yen’de boyun eğdiği maç…Bu maçtan sadece 3 gün önce Galatasaray, o dönemin Alman devi E.Frankfurt’u elemiş, Fenerbahçe ise Sigma Olomuc deplasmanında 7 gol yiyerek bozguna uğramıştı. Zıt kardeşlerin Ali Sami Yen’deki randevusunda mutlak favori Cimbom’u Aykut’un golüyle yıkan sarı kanarya hem unutulmaz bir zafer kazanıyor hem de maç boyu “Oku bakayım Sigma” tezahüratını yapan sarı-kırmızı tribünleri susturmayı başarıyor.
12-“Tanju’dan hat-trick” F.Bahçe 5-2 G.Saray 22 Nisan 1992
Galatasaray formasıyla sayısız derbi golü atan Tanju bu kez karşı tarafta…Tanju Çolak’ın Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye transferi başlı başına bir olaydı ama hiç kimse Tanju’nun transfer olduğu ilk yıl eski takımına 2 maçta toplam 5 gol atabileceğini tahmin etmiyordu. Ali Sami Yen’de 2-0 kazanılan maçta 2 gol atan Tanju Kadıköy’de Fenerin 5-2 lik zaferinde hat-trick yapıyor. Bu maçın diğer unutulmayan olayları ise Rıdvan’ın son goldeki asisti ve tabi ki de Hayrettin.

11-“Cim-Bom 7 kişi kaldı” F.Bahçe 1-0 G.Saray 16 Şubat 2002
4 kırmızı kart, Rapaiç’in süper golü, Mondragon’un inanılmaz kurtarışı ve unutulmaz bir derbi…2002’nin Şubat ayında oynanan maçta Rapaiç süper golü Fenerbahçe’ye maçı kazandırırken golün hemen ardından kullandığı frikiği Mondragon doksandan alıyor. İkinci yarıda hakem Ali Aydın, tam 4 Galatasaraylı oyuncuya kırmızı kart gösterince ortalık karışıyor.
10-“70 bin kişi gördü, Boşat göremedi” G.Saray 2-2 F.Bahçe 21 Eylül 2003
Yer Olimpiyat stadı dakika 90… Galatasaray’ın kornerinde Fenerbahçeli Luciano topu eliyle bloklayınca herkesten penaltı sesi çıkıyor ama bir kişi dışında…Kemal ve Van Hooijdonk’un gollerine sadece 1’er dakika sonra Arif ve Hakan Şükür’ün o unutulmaz kafa golüyle cevap veren Cimbom 2-2 giden maçta son dakika da korner kullanıyor. Hakan’la birlikte topa yükselen Fenerbahçeli Luciano eliyle kaleye giden topu kesmesine rağmen hakem Muhittin Boşat oyunu devam ettiriyor.Ve böylece bu derbide unutulmazlar arasındaki yerini alıyor.
9- “Dört dörtlük derbi” F.Bahçe 4-4 (7-6) G.Saray 7 Şubat 2001
2001 yılında kupa yarı finalinde iki ezeli rakipten futbol resitali…Kadıköy’de oynanan kupa maçında normal süre 4-4 biterken, Fenerbahçe uzatmalarda penaltı kaçırsa da penaltı atışları sonunda 7-6’yla güle taraf oluyor. Bu maçın en unutulmaz anları ise Galatasaray’ın penaltı kriziyle, Fenerbahçe teknik direktörü taktik vermeye çalışan polis oluyor.

8-“Sulu derbi” G.Saray 1-2 F.Bahçe 2007 19 Mayıs 2007
Sırada bol sulu bir derbi var…100.yılında bu maçtan 1 maç önce şampiyonluğunu ilan eden Fenerbahçe acaba Ali sami Yen’de alkışlanacak mı spekülasyonları yapılırken sahaya 90 dakika boyunca yabancı madde yağıyor.Bir ara tatil edilme noktasına kadar gelen maçı Sarı-lacivertliler iki stoperi Edu ve Lugano’nun golleriyle 2-1 kazanmayı başarıyor.
7-“Johnson’un tarihi frikiği” G.Saray 0-1 F.Bahçe 26 Mart 2000
Futbolun sürprizler oyunu olduğunu, topun yuvarlak olduğunu, derbinin favorisi olmaz gerçeğini kanıtlayan mucivezi bir maç. 2000 yılının başlarında Galatasaray emin adımlarla UEFA şampiyonluğuna ilerlerken Fenerbahçe sezon bir an önce bitsin diye dua ediyor. Ali Samiyen stadındaki derbi maçta çoğu otorite Cimbom’dan fark beklerken Sarı-Kanaryalar 83. dakikada Samuel Johnson’ın attığı frikik golüyle tarihi bir zafer kazanıyor.

6-“Fener kongreye Cim-Bom şampiyonluğa” F.Bahçe 1-4 G.Saray 11 Nisan 1993
Galatasaray’a şampiyonluk kapısını açan, Fenerbahçe’yi olağanüstü kongreye götüren bir derbi…1992-93 sezonunun final haftaları oynanırken ezeli rakiplerin Kadıköy’deki randevusunda, Cimbom uzun süre 10 kişi oynadığı maçta Fenerbahçe’yi Tugay’ın 2, Hakan Şükür ve Gütshow’un golleriyle 4-1 yenerken Fenerbahçe başkanı Metin Aşık bu maçtan sonra yerini Güven Sazak’a bırakmak zorunda kalıyor.
5-“Fener enfes Cim-Bom pes” F.Bahçe 5-1 G.Saray 15 Nisan 1990
Sırada 6 golü de Fenerbahçeli oyucuların attığı müthiş bir derbi…1989-90 sezonunda Fenerbahçe Galatasaray’ı 5-1 gibi tarihi bir skorla yenerken, maçın bir diğer ilginç yanı sarı-kırmızılıların tek golünü Fenerbahçeli Nezihi’den gelmesi oluyor.

4- “Ulubatlı Souness” F.Bahçe 1-1 G.Saray 24 Nisan 1996
Uzun yıllar unutulmayan, tezarühatlara ve tişörtlere malzeme olan bir maç…1996 yılının Türkiye Kupası finalinde ilk maçı 1-0 kaybeden Fenerbahçe Kadıköy’deki rövanşın 90 dakikasını Aykut’un golüyle önde tamamlayınca uzatmalara gidiliyor. 116. dakikada Galli Saunders sahneye çıkıp kupayı Cimboma getiren golü atınca, maç sonu da İskoç teknik adam Souness, sarı-kırmızı bayrağı sahanın ortasına dikince derbi tarihinin en unutulmaz maçlarından biri yaşanıyor.

3-“Fener’den muhteşem dönüş” G.Saray 3-4 F.Bahçe 3 Mayıs 1989
Sırada muhteşem bir maç muhteşem bir geri dönüş…3 Mayıs 1989 günü kupanın çeyrek finalinde Galatasaray ile Fenerbahçe 2-2 biten ilk maçın rövanşında Ali Sami Yen’de karşı karşıya. Tanju Çolak’ın 3 golüyle Cimbom ilk yarıyı 3-0 önde kapatıyor. İkinci devre bambaşka bir futbol sergileyen Sarı-kanaryalar önce Aykut’la durumu 3-1 yaparken, o gün hayatının maçını oynayan Hasan Vezir’in yaptığı hat-trick yakın tarihin en unutulmaz geri dönüşünü gerçekleştiriyor. Maç 4-3’ken kaleci Schumacher’in kurtardığı top ise derbi tarihinin unutulmaz anları arasındaki yerini alıyor

2- “Kupa finalinde tarihi fark” G.Saray 5-1 F.Bahçe 11 Mayıs 2005
2005 yılının kupa finalinde 5 golle gelen muhteşem bir zafer…Fenerbahçe 22 yıllık kupa özlemine son vermek isterken ezeli rakibi Galatasaray’dan tarihi bir fark yiyeceğine tahmin etmiyordu…Olimpiyat stadındaki maçı 5-1 kazanarak 100. Yılında Türkiye Kupası mutluluğu yaşayan sarı-kırmızılılar aynı zamanda taraftarlarına unutulmaz bir derbi zaferi hediye ediyordu.

1-“6 Kasım’da 6-0 ” F.Bahçe 6-0 G.Saray 6 Kasım 2002
Geldik zirveye, listenin en tepesine…6 Kasım 2002 tarihinde iki takım sahaya çıkarken hiç kimse tarihi bir sonuca tanıklık edeceğinin farkında değil… Ancak Tuncay, Ortega, Serhat 2, Ceyhun ve Ümit Özat’ın golleri tabelaya Fenerbaçe 6 Galatasaray 0 yazdırınca modern zamanların en farklı derbi zaferi gerçekleşiyor.

Efsane Kaleciler:)


Messi geçince kaleye antrenmanda, Puyol, Facebook'ta "bu çocuğun yapamadığı bir şey var mı?" diye yazmış. Gerçekten süper kare Messi'den. Marca'da geçmişte bu tip pozlar veren fenomen-ki birinin lakabı zaten-isimlerin resimlerini hemen yayınlamış. Güzel kareler hepsi de. Daha önce görmedim, paylaşayım istedim.



Yine 8 olmadı


Olmadı be bu kez de olmadı. Şu 8'i bir türlü göremeyeceğiz arkadaş başka takımın kalesinde. Ulan ne yemişiz bizde hakikaten. Bayern Münih'i, Barcelona'sı, Real Madrid'i, Manchester United'ı kıramadı şu rekoru. Bugün açıkçası gıcık oldum Basel maçında. Heynckes, 78'de Ribery'i, 82'de Robben'i çıkarınca 8 bir başka rüyaya kaldı.

10 Mart 2012 Cumartesi

Apoel Tribünü


Lyon'un buradan çıkması mucize olurmuş derim bu fotoyu gördükten sonra.

Futbol TV


10 Mart Cumartesi
13:30 Giresunspor - Kayseri Erciyesspor (TRT 3)
14:45 Bolton - QPR (Ligtv 2)
16:00 İstanbul BB - Kayserispor (Ligtv)
16:30 Bayern Münih - Hoffenheim (TRT Haber)
17:00 Sunderland - Liverpool (Ligtv 2)
19:00 Galatasaray - Gençlerbirliği (Ligtv)
19:00 Karşıyaka - Konyaspor (TRT Anadolu)
19:30 Everton - Tottenham (Ligtv 3)
21:45 Palermo - Roma (Euro Futbol)
22:00 Lyon - Lille (Ligtv 3)
23:00 Real Betis - Real Madrid (NTV Spor)
11 Mart Pazar
13:00 Samsunspor - Gaziantepspor (Ligtv)
13:00 Manisaspor - Mersin İdman Yurdu (Ligtv 2)
13:00 KDÇ Karabükspor - Antalyaspor (Ligtv 3)
13:00 Atletico Madrid - Granada (NTV Spor)
13:30 Akhisar Belediyespor - Elazığspor (TRT 1)
13:30 Konya Torku Şekerspor - Şanlıurfaspor (Kontv)
13:30 Sakaryaspor - Adanaspor (TRT Anadolu)
16:00 Orduspor - Beşiktaş (Ligtv)
16:00 Manchester United - West Bromwich Albion (Ligtv 2)
16:00 Genoa - Juventus (Euro Futbol)
16:00 Milan - Lecce (Smart Spor)
16:30 Werder Bremen - Hannover 96 (TRT Haber)
17:00 Valencia - Mallorca (NTV Spor)
18:00 Norwich - Wigan (Ligtv 2)
18:30 Schalke 04 - Hamburg (TRT HD)
19:00 Eskişehirspor - Bursaspor (Ligtv)
19:00 Çaykur Rizespor - Bucaspor (TRT 3)
19:00 Racing Santander - Barcelona (NTV Spor)
22:00 Montpellier - Caen (Ligtv 3)
12 Mart Pazartesi
17:00 Anzhi - Spartak Moskova (Ligtv 3)
20:00 Denizlispor - Kartalspor (TRT 3)
20:00 Trabzonspor - Sivasspor (Ligtv)
22:00 Arsenal - Newcastle United (Ligtv 3)

Kaynak: www.tribundergi.com

9 Mart 2012 Cuma

Mourinho Klasiği


Mourinho'nun son açıklaması gerçekten mükemmel. Henüz lig bitmedi, daha bir şey belli olmaz falan gibi klasik futbol adamı cümleleri kurmamış. Şu lafını bire bir yazmak istedim: "Ligi kazanacağımızı düşünüyorum. Ama başaramazsak Barcelona, olağanüstü bir şekilde şampiyon olacaktır, inanılmaz bir performansla. Biz de aynı hırsı, inancı, gücü gösteremeyeceğiz demektir. Lig herşeye açık. Daha kazanılabilecek birçok puan, maç var. Güçlü olmaya devam edeceğimize inancım tam. Ama bu demek değildir ki her maçı kazanacağız. Beraberliklerde, yenilgilerde olacaktır". Takımını her an motive etmeyi sürdürüyor. Rakibine de ayarı veriyor. Cümle klasik değil ama davranış bir Jose klasiği.

7 Mart 2012 Çarşamba

Marcos Alonso "Marquitos" (1933-2012)


Puskaslı, Di Stefanolu efsane kadronun savunmadaki belkemiği isimlerinden Marcos Alonso "Marquitos" hayata gözlerini yumdu. Yukarıdaki karede ise Luis Aragones ile yan yana efsane oyuncu. Dedenin gençliği de fenaymış hani.

5 Mart 2012 Pazartesi

Çırak yapamadı


Gelmesi erkendi gitmesi de. Jose Mourinho etkisi yaratması bekleniyordu, yanına bile yaklaşamadı çırak. İlk yılında teknik adamlara sabır lazım kabul ama Boas, bardak değil sürahi taşırdı. Kalan haftalarda takımın başında daha önce premier ligde menajerlik tecrübesi yaşamış, yardımcısı Roberto Di Matteo olacak. İlk 4'e bile kalamayacağız korkusu yerleşmiş olacak ki bekleyemediler sezon sonunu. Haksız da değiller hani. Abramovich, Chelsea'de çok yanlış kararlara imza attı ama bence bu kez doğruyu yaptı. Andre Villas-Boas, başına geçtiğinden bu yana Londra kulübüne gram katkı yapmadı, olumlu, ileriye yönelik en ufak bir ışık göstermedi. Chelsea normal sezonda da 3 yada 4.olabilirdi ama bu kalan 11 haftada ilk 4'te olacağının en ufak bir garantisi olmayınca biletini kestiler. Elinde bu kadar iyi bir kadro varken ligde, kupada, Avrupa'da olmamak kabul edilemezdi. Daha 34 yaşında Boas. Porto'yla kazandığı itibar Londra'da yerle bir oldu. Bir çıkış daha yapması lazım. Ama bunu yaparken de yere sağlam basması gerek. İşi hiç kolay olmayacak bundan sonra.

3 Mart 2012 Cumartesi

%90 Harry Redknapp


İngiltere milli takımının yeni teknik direktörü mayısta lig bittikten sonra belli olacakmış. Federasyon bugün yaptığı açıklamayla duyurdu bu haberi. Hollanda ile oynanan hazırlık maçında takımın başında U-21 teknik direktörü Stuart Pearce vardı. Sezon sonuna kadar da başka bir milli takvim olmayacağı için ufak tefek işlerle o ilgilenecek. Bu karar daha önce yazdığım Harry Redknapp isminin ağırlık kazandığını gösteriyor bence. Hoş Federasyonun listesinde yok yok. Redknapp'ın haricinde Mourinho, Guardiola, Arsene Wenger de var. Ama içlerinden açık ara favori Redknapp. Mourinho'nun İngiltere milli takımının başına geçmesi için bu sezon ligi ve şampiyonlar ligini alması lazım. Ancak o zaman böyle bir delilik yapar. Guardiola ve Wenger ise gelmez ya gelirse de hiçbir şey vermezler. En iyi seçim ve bana göre %90 Harry Redknapp.

Futbol TV


3 Mart Cumartesi
13:00 MKE Ankaragücü - Eskişehirspor (Ligtv)
13:30 TKİ Tavşanlı Linyitspor - Çaykur Rizespor (TRT 3)
14:45 Liverpool - Arsenal (Ligtv 3)
16:00 Samsunspor - Antalyaspor (Ligtv)
16:00 Mersin İdman Yurdu - Orduspor (Ligtv 2)
16:00 Konyaspor - Denizlispor (TRT 3)
16:30 Hertha Berlin - Werder Bremen (TRT Haber)
16:30 Bayer Leverkusen - Bayern Münih (TRT HD)
17:00 Manchester City - Bolton (PL TV)
19:00 Fenerbahçe - Gençlerbirliği (Ligtv)
19:00 Kasımpaşa - Giresunspor (TRT 3)
19:00 Palermo - Milan (Euro Futbol)
19:30 Borussia Dortmund - Mainz (TRT HD)
20:00 Marsilya - Toulouse (Ligtv 2)
21:00 Barcelona - Sporting Gijon (NTV Spor)
21:45 Juventus - Chievo (Euro Futbol)
22:00 Bordeaux - Nice (Ligtv 2)
23:00 Sevilla - Atletico Madrid (NTV Spor)
4 Mart Pazar
13:00 Real Zaragoza - Villarreal (NTV Spor)
13:30 Kartalspor - Sakaryaspor (TRT 3)
13:30 Elazığspor - Boluspor (TRT 1)
14:00 Newcastle United - Sunderland (PL TV)
15:00 Bursaspor - KDÇ Karabükspor (Ligtv)
15:00 Kayserispor - Manisaspor (Ligtv 2)
15:00 Gaziantepspor - İstanbul BB (Ligtv 3)
16:00 Adanaspor - Gaziantep BŞB (TRT 3)
16:00 Fulham - Wolves (PL TV)
16:00 Roma - Lazio (Euro Futbol)
16:30 Nürnberg - B.Mönchengladbach (TRT Haber)
18:10 Tottenham - Manchester United (Ligtv 2)
19:00 Beşiktaş - Trabzonspor (Ligtv)
19:00 Granada - Valencia (NTV Spor)
19:00 Bucaspor - Karşıyaka (TRT 3)
21:00 Santos - Corinthians (Ligtv 2)
21:45 Inter - Catania (Euro Futbol)
22:00 Lorient - Rennes (Ligtv 3)
22:30 Real Madrid - Espanyol (NTV Spor)
5 Mart Pazartesi
20:00 Sivasspor - Galatasaray (Ligtv)
20:00 Göztepe - Akhisar Belediyespor (TRT 3)
Kaynak: tribundergi.com

1 Mart 2012 Perşembe

Messi'nin Değişmesi Lazım


Hala daha dünyanın en iyi takımı Barcelona. Real Madrid'in 10 puan önde olmasının pek bir önemi yok. En iyi olmak için bütün kupaları toplamak, ligdeki rakibini paramparça etmen gerekiyor. Barcelona geride kalan 3 sezonda bunu yaptı Real Madrid'e. Ezdi geçti. Ama bunu yaparken de benim çok dikkatimi çeken sahadaki cool tavırlarıydı. Sinirlerini aldırmış gibi oynuyorlardı. Zaten başka türlü psikopatça bu kadar pas yapılmaz, sabır olmayınca. Takım halinde çıldırdıkları, sinirlendikleri maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Arada çadır tiyatrosu oynayınları da var, çirkinleşenleri de ama çok büyük çoğunluğu sakin.

Messi de bu adamlardan biri. Kolay kolay tepki, isyan göremiyorsun Arjantin'linin suratında. Acaba başka bir ülkede olsa yine böyle bir ruh halinde olurdu yoksa Barcelona'da oynuyor diye mi böyle kafamda hep bir soru işareti oluyor. Bu kadar üstün yeteneklerle donatılmış Messi, milli takımında da Barcelona'nın etkisi altında kaldığı için mi genelde donuk oluyor. Maradona'nın agresifliğini, enerjisini göremiyorsun Messi'de. Yetenek olarak çok yakın Diego'ya ama arkadaşlarını etkileme konusunda bir o kadar uzakta diye düşünüyorum.

Dün gece hat-trick yaptı İsviçre ile oynanan hazırlık maçında. Son dönemde milli takımda bu kadar ön plana çıktığı bir maç olmamıştı Messi'nin. Sonuçta bu bir hazırlık maçı, kıymeti yok ama umarım şu Barcelona donukluğundan kurtulur Arjantinli. 2 sene sonra Dünya Kupası'nda bu özelliklerini çıkartmazsa ortaya yeteneklerinin yine bir faydası dokunmayacak. Genel Arjantin karakterini biraz göstermesi lazım. Daha agresif, daha öne çıkan bir lider olması lazım. Biraz Maradona, biraz Che Guevara olması lazım.