29 Ağustos 2010 Pazar

İbrahimovic Milan'da


Hayırlı olsun vatana millete. Günlerdir İbrahimovic’in hangi takıma gideceğini, sevdiğin bir dizinin sonunu bekler gibi bekliyorduk. Muradına eren Milan oldu. Bana göre en doğru kararı verdi İbo. Egosunun büyüklüğünü düşünürsek Milan onun için en doğru yer. Tek tabanca olacağı bir yer lazımdı, Kırmızı Şeytanlarında böyle büyük bir silaha. Geçen sene 46 milyon euro+Eto’o karşılığında Barça’ya gelen Zlatan İbrahimovic şimdi kiralık olarak dönüyor Milano’nun diğer takımına. Gelecek yaz 24 milyon euroya satın alma opsiyonu da Milan’da olacak. Serie A’nın dengeleri içinde iyi oldu. Juventus tek başına mücadele edemezdi Inter’le. Milan’ın da işin içine girmesiyle seyrine doyum olmayan bir yarış olacaktır. Eğer Allegri onu hoş tutar ve havaya sokarsa tek başına şampiyonluk kazandırabilecek bir potansiyelden bahsediyoruz. Ronaldinho, Beckham ve Pato da eşlik ederse İbo’ya Milan’ın önünü açık. Derby della Madonnina’yı şimdiden merakla bekliyorum. Zlatan, son sezonunda kendi taraftarıyla bile zaman zaman kapışmıştı. Şimdiyse düşünemiyorum olacakları.

Top 10-Şehir Efsaneleri


Top 10’daki ilk konumuzda ağızdan ağza dolaşarak insanlarına beynine kazınan ve şehir efsanesi haline gelen hikayelerden bahsedeceğiz.
Carlo Ancelotti İngilizce konuşamıyor
Daha İngiltere’ye adım atmadan dedikodusu ulaşmıştı Ancelotti’nin. İtalyan teknik adam söylentilere göre İngilizce bilmiyordu. Antrenmanlarda isteklerini oyuncularına aktarırken yapılacak tercüme çok sağlıklı olmayabilirdi. Ancak Carlo Ancelotti, İngiltere’ye ayak bastıktan sonra Chelsea TV’ye verdiği röportajda mükemmele yakın bir İngilizceyle konuşunca bu söylentileri çıkaranların yüzleri kızardı.

Ryan Giggs İngiliz milli takımının formasını giyebilir
Defalarca yazılıp çizilen bir başka hikaye daha. Manchester United’ın rekorları alt üst eden kaptanının adı genç takımdan itibaren üç aslanlı formayla anıldı. O Galler formasını giyeceğini açıklamasına rağmen sürekli yazıldı, çizildi bu hikaye. İşin doğrusu ortada tercih edilecek bir karar bile yoktu. En azından Giggs için böyleydi.

Denis Law’un topuğu United’ı küme düşürdü
Manchester United’da yeni patron Tommy Docherty’nin göreve gelmesiyle takımda bir temizliğe gidildi ve “Old Trafford’un Kralı” Denis Law 1973 yazında bedavaya takımla ilişkisi kesildi. Law, bunun ardından ezeli rakip olan Manchester City ile sözleşme imzaladı ve sezonun son haftasında Old Trafford’da alacakları bir galibiyetin United’ı 2. Lige düşürecek olduğunu bilerek, eski takımına karşı forma giydi. Law nihayetinde ilahi bir topuk golüyle galibiyeti getiren gole imza attı, ama bu golün eski takımını 2. lige göndereceğini bildiğinden sevinmedi. Gerçek şuydu ki o hafta diğer maçlarda ortaya çıkan sonuç ne olursa olsun United küme düşecekti.

Serie A sıkıcı bir lig
En önemli klişe de budur herhalde. İtalyanlar yıllarca defansif oyun tarzlarıyla anıldılar. Bunda 60’lı yıllarda 'Catanccio' yla ünlenen Inter’in katkısı çok büyüktü. Ancak sonraki yıllara baktığımızda 80’lerin sonu ve 90’larda dünyanın en önemli hücum oyuncularının-Maradona, Van Basten, Gullit, Weah ve Baggio gibi-İtalya’da boy göstermesi gerçekten manidar. Şimdilerde dünyanın en göze hoş gelen ligleri olarak Premier Lig ve La Liga olarak gösteriliyor. Peki Serie A gerçekten bu kadar sıkıcı mı? İstatistiklere göre hayır. En güzel örneği de Serie A’nın Premier Ligi son yıllarda toplam gol sayısında hep geride bırakması.

Cristiano Ronaldo büyük maçlarda oynayamıyor
Fifa yılın futbolcusu ödüllü Ronaldo’nun yeteneklerinden hiçbir zaman şüphe duyulmadı ama sürekli olarak büyük maçlarda istenilen seviyeye ulaşamıyor denilerek eleştiriliyordu. Portekizli, Manchester United’da ki son 2 sezonunda Şampiyonlar Ligi zaferi ve lig şampiyonluklarıyla tüm bu söylentileri boşa çıkardı. Ancak milli takımda bu eleştiriler devam ediyor.

Hollanda’nın 1974 Dünya Kupası finalindeki ‘seks skandalı’
Hollanda total futboluyla Brezilya’yı eledikten sonra Batı Almanya’da Dünya Kupasının favorisiydi. Önlerindeki tek engel finalde karşılaşacakları ev sahibiydi. Bir Alman gazetesi Hollandalı yıldızların kaldığı otele parayla tuttukları eskortları göndererek ortamı biraz bulandırmaya karar verdi. Fotoğrafçıları, olacakları ölümsüzleştirmek ve son dakika haberini geçmek için hazır durumdaydı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Plan bozulsa da Hollandalılar beklenilen intikamı alamadılar. Almanlar 2-1’lik galibiyetle kupayı kazanmayı başardılar.

Wembley enerji tüketen bir sahadır
FA Cup finallerinde birçok kez oyuncuların ayaklarına giren kramp yüzünden yerde acı içinde kıvrandıklarını görüyoruz. Bunu Wembley’in çok büyük olduğuna bağlar ve futbolcular ve her zaman eleştirirler. Ancak ünlü stat, televizyon ekranlarından her zaman çok büyük gözükmesine durum bunun tersidir. Yeni Wembley, 105 metre uzunluğunda ve 68 metre genişliğindedir. Yani 20 Premier Lig stadının 15’inden daha küçük. Ama siz hiç her hafta sonu kramp geçiren oyuncular gördünüz mü? Biz de görmedik.

İngiliz oyuncular yurt dışında oynayamıyor
Premier lig, dünyanın en zor liglerinden biri olarak kabul edilmesine rağmen Britanyalı oyuncuların yurt dışında çok başarılı olmadıkları söylenir. Jimmy Greaves ve Dennis Law, Milan ve Torino maceralarıyla bu tecrübeyi ilk yaşayan Britanyalılardı ancak ikisi de birkaç ay sonra eve geri döndüler. 80’lerde Ian Rush da kısa bir Juventus macerası yaşadıktan sonra-“yabancı bir ülkede yaşamak gibi” meşhur sözünü de hatırlayalım-Liverpool’a geri dönmüştü. Yakın zamanda Michael Owen ve Jonathan Woodgate’i de bu listeye ekleyebiliriz. Ancak bu saydığımız başarısız olanlar kadar gittikleri yerlerde iz bırakanlarda var. Efsane John Charles’ın Juventus’ta yaptıklarını kim unutabilir ki. Beckham’ın Real Madrid formasıyla kazandığı şampiyonluk. Paul Lambert’in Borussia Dortmund’la en büyük kupayı kaldırması gibi çok başarılı olanlarda tabiî ki var.

Fikstür sıkışıklığı zirve takımlarını etkiliyor
Son dönemde Premier lig menajerleri hafta içi ve Christmas dönemi maç trafiğinden daha çok şikayet eder oldular. Özellikle zirveye oynayan takımların patronlarından daha duyuyoruz bu sözleri. Ama istatistikler böyle demiyor. Yakın dönemde yapılan bir araştırmada Manchester United’ın hafta içi maçlarında, 19 karşılaşmada 15 galibiyeti var. Chelsea 19’da 14, Liverpool 19’da 12 ve Arsenal en kötü performansla 21 maçta 11 galibiyet almış. Son dönemde şampiyonluklara bu 4’lünün ambargo koyduğunu hatırlarsak, boşuna ağlıyorlar.

Premier Lig oyuncuları sadık değil
Bu hikaye, Premier ligin zirveye oynayan takımlarının taraftarı arasında çok yaygındır. Onlara göre bu oyuncular para için her şeyi yapar. Gareth Barry bu isimlere en güzel örneklerden biridir. Aston Villa’ya 10 yılını veren oyuncu, şampiyonluk hesabı yapan Manchester City’e iyi de para alarak gittiği için haindir onların gözünde. Frank Lampard da yıllar geçmesine rağmen West Ham taraftarının gözünde Barry’nin kaderini paylaşır. Shay Given da hiçbir başarı kazanamayan Newcastle United’ta 12 yıl geçirdikten sonra City’e giderek büyük bir günah işlemiştir. Tüm bu örneklerden sonra “sadık” kelimesinin futboldaki anlamı bir kez daha incelenmelidir herhalde.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Everton Ne Yapıyor?

David Moyes

Everton transferde bu sezon oldukça sessizdi; genelde alınan oyuncular genç ve kulübeyi dolduracak cinsten. Sakatlıklardan canı yanan ve kulübeyi neredeyse 16 yaşlardaki gençlere emanet eden Moyes, yeni sezon öncesi burayı doldurmaya çalıştı sanki. Takımda direkt oynama ihtimali olan tek isim Beckford. Onun da önünde Saha, Yakubu -malesef- gibi isimler oldukça forma şansı bulması oldukça zor görünüyor. Wolverhampton Wanderers maçında Moyes onu ilk 11'de sahaya sürmesine rağmen pek de başarılı bir oyun ortaya koyduğunu söylemek güç. Ancak Everton formasıyla Premier Lig'de ilk maçına çıktığı için onu biraz da hoş görmek lazım. Yine de ben Beckford'un hücumda esas oğlan olabileceğini düşünmüyorum.

Bu arada İskoç teknik adam sakat oyuncuların iyileşmesinin ve forma giyecek hale gelmesinin takım için en iyi transferler olduğunun farkında. Ancak yine de takıma takviye gerektiği gün gibi ortada. Hibbert'in savunmanın göbeğinde oynadığı acı zamanlar Evertonlı taraftarlara çok şey ifade ediyor. Takımın en kilit isimlerinden Baines'in olası yokluğunda onun yerini kapatacak oyuncu yok gibi. Moyes mutlaka bunun planlarını yapıyordur ama sanki önemli bir isim takımdan ayrılmazsa kalan kısa sürede takıma takviye yapılmayacak gibi. Jagielka eğer takımdan ayrılırsa savunmanın göbeği yine baş ağrıtabilir. Yobo bana hiçbir zaman güven vermedi ve vermeyecek de. Her an ıska geçme potansiyeli olan Nijeryalı takımda yedek olursa bu hiç fena olmaz; işte bu yüzden savunmaya bir takviye gayet yerinde olabilir. Genç yetenek Gosling'in anlaşılmaz bir şekilde Newcastle United'a kaptırılması ise transfer dönemindeki tek kayıp.

Son 3 sezonda 2.kez Blackburn'e yenilerek lige merhaba diyen Everton, geçtiğimiz hafta da Wolverhampton Wanderers karşısında tatmin edici bir futbol sergilemedi. Şimdi rakip çalkantılı bir dönemden geçen Aston Villa. İki takım için de fazlasıyla önemli olan bu maçta bakalım Moyes'un öğrencileri çıkışa geçmek için bir yol bulup, ligdeki ilk galibiyetini alabilecek mi?

Avrupa Ligi Gruplar


A GRUBU: Juventus, Manchester City, Salzburg, Lech Poznan

B GRUBU: Atletico Madrid, Bayer Leverkusen, Rosenborg, Aris

C GRUBU: Sporting Lizbon, Lille, Levski Sofya, Gent

D GRUBU: Villarreal, Club Brugge, Dinamo Zagreb, PAOK

E GRUBU: AZ Alkmaar, Dynamo Kiev, BATE Borisov, Sheriff

F GRUBU: CSKA Moskova, Palermo, Sparta Prag, FC Lausanne-Sport

G GRUBU: Zenit, Anderlecht, AEK, Hajduk Split

H GRUBU: Stuttgart, Getafe, Odense, Young Boys

I GRUBU: PSV Eindhoven, Sampdoria, Metalist Kharkiv, Debreceni

J GRUBU: Sevilla, Paris Saint-Germain, Borussia Dortmund, Karpaty Lviv

K GRUBU: Liverpool, Steaua Bükreş, Napoli, Utrecht

L GRUBU: Porto, BEŞİKTAŞ, CSKA Sofya, Rapid Wien

26 Ağustos 2010 Perşembe

Bursaspor adına iyi kura


4.torbadan Şampiyonlar Ligi kurasına girmek, ne olursa olsun büyük bir dezavantajdır. Devler Liginin en uzunlarının karşınıza çıkma ihtimali çok fazladır. Bursaspor da kaderine boyun eğerek girdi torbaya ama yüzümüzü güldüren rakipler çıktı. 1.torbadan çekebileceğiniz kolay bir takım yok. O yüzden Manchester United’a fazla üzülmeyeceksin. Hatta şanslı bile olabilirsin maç takvimine göre. Geçmişte Fenerbahçe ve Beşiktaş karşısında gruptan çıkmayı garantileyince yedek ağırlıklı bir kadroyla çıkmış ve sahadan galibiyetle ayrılmıştık. Aynı durum niye bir daha olmasın. Kuranın şanslı sayılacak tarafı 2. ve 3. torbanın kendi içindeki en sıkıntılı ve sorunlarla boğuşan 2 takımının Bursa’ya çıkması.

Valencia son dönemde yaşadığı mali krizden kurtulmak için David Villa ve David Silva’yı elden çıkardı. Giden diğer isimler Marchena, Alexis ve Zigic de takımın önemli oyuncularındandı. Zaten Valencia’nın Mehmet Topal başta olmak üzere maliyeti ucuz oyuncuları alması da bundandı. Tabi ki yine de kadroda önemli yıldızlar var. Joaquin, Vicente, Mata ve Soldado’yla her şeye rağmen tahlikeli bir takım.

Rangers ise geçen sezon 2 kupayı da kazanmasına rağmen mali zorluklarla boğuşan bir diğer takım. Nacho Novo ve Kris Boyd gibi kazanılan zaferlerin baş mimarları takımdan ayrıldı. Dünya Kupası’nda Slovakya formasıyla yıldızı parlayan Vladimir Weiss ile Premier Lig tecrübesine fazlasıyla sahip James Beattie’yi almasına rağmen Rangers eski günlerinden çok uzakta. Bu 3 takımın ortak noktası ise evlerindeki maçlarda rakiplerine cehennem ortamı yaratan statları. Old Trafford’u anlatmaya gerek yok. Mestella da Avrupa’nın en korkutucu statları listesinde ilk 3 ten düşmez. Ibrox da bu ikisinden çok farklı değil. Sonuçta Şampiyonlar Ligi tabi ki kolay değil ama Bursaspor rakiplerinin zaaflarını değerlendirebilirse ve kontrollü futbolunu bu platformda da oynayabilirse yüzümüzü güldürebilecek sonuçlar alabilir.

''2000 kadınla beraber oldum''


Bir döneme damga vuran Jordanlı Chicago Bulls’un en kritik adamlarından biriydi Dennis Rodman. İlginç dövmeleri ve çılgın kişiliğiyle pota altının hükümdarı, ribaunt canavarı Rodman, Minneapolis Star-Tribune’e verdiği röportajda başlıktaki sözleri söylemiş. George Best ve Magic Johnson 1000’den fazla, Antonio Cassano ise 700 kadar kadınla beraber olduğunu açıklamıştı daha önce. Şu anki eşinin bu sözlere tepkisi ne olur sorusuna ise şöyle cevap vermiş Rodman: ''Eşime saygı duyuyorum ancak biz farklı bir ilişki yaşıyoruz. Çocuklarımla mükemmel ilgileniyor ve benim için de önemli olan bu.''

Futbol Ekranı


27-08-2010 Cuma
20.00 MKE Ankaragücü – Kayserispor (Digi-1)
21.00 Gaziantepspor – Konyaspor (LigTv-HD)
21.30 Kaısersalutern – B.Münih (TRT-3)
28-08-2010 Cumartesi
14.45 Blackburn Rovers – Arsenal (Spormax-HD)
16.00 Orduspor – Giresunspor (TRT-Haber)
16.30 Schalke 04 – Hannover (TRT-3)
17.00 Chelsea – Stoke City (Spormax-HD)
19.30 Manchester United – West Ham United (Spormax-HD)
20.00 B.Ş. Belediye – Kasımpaşa (Digi-1)
21.00 Sivasspor- Bursaspor (LigTv-HD)
21.00 Gaziantep Bld. Spor – Denizlispor (TRT-3)
21.00 Malaga-Valencia (NTVSpor)
22.00 Bucaspor – Gençlerbirliği (Digi-1)
00.30 Internacional – Botafogo (Spormax)
29-08-2010 Pazar
15.30 Bolton Wanderers – Birmingham City (Spormax-HD)
16.30 B.Leverkusen – B.M’gladbach (TRT-3)
17.00 Liverpool – West Bromwich Albion (Spormax-HD)
18.00 Aston Villa – Everton (Spormax-HD) (Üstteki maçla dönüşümlü)
18.30 Stuttgart – B.Dortmund (TRT-3)
20.00 KDÇ Karabükspor – Beşiktaş (Digi-1)
20.00 Fenerbahçe – Manisaspor (LigTv-HD)
21.00 Ç.Rizespor – Karşıyaka (TRT-1)
21.00 Racing – Barcelona (NTVSpor)
22.00 Mallorca – Real Madrid (NTVSpor)
22.00 Eskişehirspor – Galatasaray (LigTv-HD)
22.00 Atletico Mineiro – Palmeiras (Spormax)
22.00 Bordeaux – Marsilya (Kanal A)
30-08-2010 Pazartesi
21.00 M.P. Antalyaspor – Trabzonspor (LigTv-HD)

Roy sinirlenirse...


Liverpool menajeri Roy Hodgson, Inter’i çalıştıran selefi Rafael Benitez’e suçlamalarda bulundu. Haksız da değil hani. Hodgson, Inter başkanı Moratti’nin Liverpool’dan oyuncu almayacaklarına dair kendisine güvence verdiğini hatırlatarak Benitez’in Kuyt ısrarıyla bu anlaşmayı bozduğunu söylüyor. Kurt hoca: ''Kuyt gitmek istediğine dair bir şey söylemedi. Herhangi bir teklifte almadık. Kapalı kapılar ardında Inter teknik direktörüyle Kuyt’ın menajeri arasında bir şeyler oluyor’’ şeklinde konuştu. Adam zaten Liverpool’a gelerek ateşten bir gömlek giymiş. Gerrard’ı ve Torres’i takımda kalmaya zor ikna etmiş. Maschreano’yu da büyük ölçüde kaybetti ki Barcelona’dan sonra Inter’de Arjantinliye talip olduğunu açıkladı. İçinde bulunduğu mali krizi de düşünürsek ilersi karanlık olan kulübü ilk 4 içinde tutmak isteyen Hodgson, hiç sıkıntısı yokmuş gibi birde Rafa’yla uğraşıyor. Şampiyonlar ligi kupasını kaldırmasına rağmen Benitez’in kulübe verdiği zarar başarılarını götürüyor. Son dönemde yakışmayan isimlere Liverpool forması giydiren ve mali krizin artmasına yardımcı olan İspanyol, şimdi de oturduğu yerden baltalamaya çalışıyor eski kulübünü. Roy Hogdson’da haklı olarak sinirlendi. Nereden geldim buraya diyordur. Daha 3-4 ay öncesine kadar Fulham’la finale çıktığı için dünyanın en mutlu adamlarından biriydi. Şimdiyse her gün sinir stres. Kolay değil işi.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Van Gaal'in öğrencileri


Hadi bakalım hooppp, yeni sezon hayırlı olsun...

Partizan Şampiyonlar Ligi'nde


Uzatmalarda Anderlecht'i mağlup ettikten sonra Şampiyonlar Ligi'ne kalan Partizan'ın taraftarı Belgrad sokaklarında çılgınca kutlamış bu başarıyı.

Aquilani Juventus'ta


Rafael Benitez’in en büyük kazığıydı Liverpool’a. Xabi Alonso’nun Real’a gitmesinin ardından sahalara dönmesi minimum 2 ayı bulacak Alberto Aquilani’yi 20 milyon pound gibi bir rakama alması kolay açıklanır bir olay değildi. Roma’da oynadığı dönemde kalitesinden hiç şüphe duymadığımız ancak sakatlığı nedeniyle Liverpool’daki performansı büyük soru işaretleri taşıyan İtalyan oyuncu yanında getirdiği soru işaretleriyle ayrıldı Liverpool’dan. Roy Hodgson’da takımda düşünmediğini açıkça belirtmişti zaten. Bunun üzerine alternatiflerini değerlendiren Aquilani, bu sene kiralık olarak forma giyecek Juventus’ta. Torino kulübü eğer isterse sene sonunda 16 milyon pounda bonservisini de alabilecek.

Jose'den Fabio'ya...


Mourinho’nun bir dili:) hala İngiltere’de. Fabio Capello’ya dokundurmuş şimdi de. İngiltere'nin en büyük problemi Capello demiş. İngiltere milli takım oyuncularının kafasının karışık olduğunu söyleyen Portekizli bakın neler söylemiş Daily Mirror’a. ''Capello, İngiltere için çalışmıyor. Oyuncuları anlamıyor. Futbolcular ondan korkuyor ve onun için oynamıyor. Bana göre oyuncuların net taktiklere ihtiyacı var. Ne yapacakları konusunda kafalarının karışmaması lazım. Bu bir teknik adam hatası ve büyük bir utanç. Oyuncularla iletişiminizin iyi olması lazım. Kendilerini özel hissetmeleri gerek.''

Haydi Trabzon


Trabzon için büyük bir şans var önünde. Liverpool en önemli yıldızlarından eksik geliyor Trabzon’a. Kırmızıların kalbi ve beyni Gerrard ve Torres yok. Agger, Maxi ve transferini bekleyen Mascherano eksik listesinin geri kalanı. Şenol Güneş’in öğrencileri rakibinin bu zaafını iyi değerlendirebilirse Avrupa’da gecenin sürprizine imza atabilir. Oynadıkları futbolla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Bordo Mavililer, doğaçlama oyun tarzıyla-Fatih Terim’in Galatasaray’daki ilk dönemi ve 2008’deki milli takım gibi-bize büyük bir sevinç yaratabilir. Ama dikkatli de olmak lazım. Sonuçta büyük bir başarı kültürüne sahip takım var karşınızda. Kadrodaki isimler ne olursa olsun, sahadan istediğini çıkartabilecek bir kulüp var. Umarım şansta yanımızda olur ve turu geçeriz.

24 Ağustos 2010 Salı

Hoşgeldin Mehmet


Delgado gitti, Aurelio geldi aynı gün içinde. Beşiktaş için ''tam isabet'' bir transfer oldu. Schuster’in 3’lü orta sahayla oynayacağını düşünürsek Mehmet Aurelio biçilmiş kaftan. Aurelio-Ernst-Guti’den oluşacak bir orta saha Avrupa’da bile çoğu takımda yok. Beşiktaşlılar şimdi iyi bir golcü bekliyor başkandan. Kimse Robinho falan demesin. Sambacıyı tartışmanın anlamı yok ama Beşiktaş’ın da ihtiyacı yok. Bitirici bir ayak alınırsa Siyah Beyazlılara ligin tozunu atabilirler. Ancak bu kadar transfere rağmen bekleyen bir tehlikede var. Kadro çok doldu Beşiktaş’ta. Daha önce de yazdığım gibi oynaması gereken çok isim var. Eğer bazı isimler gönderilmezse, kadro daraltılmazsa başı çok ağrır Schuster’in. Belediye maçında olduğu gibi oynatılması gereken çok isim olur kadroda ve Beşiktaş puanlar kaybedebilir.

Despedida Delgado


Matias Emilio Delgado’nun Beşiktaş’taki ilk maçı Galatasaray’la oynanan Süper Kupa’ydı. İnanılmaz oynamış ve tüm Beşiktaşlıları kendine hayran bırakmıştı. O sene takımda Ricardinho gibi başka bir “10 numara” daha olmasına rağmen taraftarın gönlü ondaydı. Zaten sene sonunda da takımdan ayrılan Rico Paşa oldu. Ertesi sezon İsviçre’de de başına bela olduğu Zürih’i Şampiyonlar Ligi ön elemesinde tek başına saf dışı bırakınca herkes tamam dedi, Sergen’in yerini dolduracak lider bulunmuştu. Ancak ligde işler bir kez daha beklendiği gibi gitmemiş, Şampiyonlar Ligi’nde İstanbul’daki 2 muhteşem galibiyete rağmen 8-0’lık Liverpool hezimeti de yaşanmıştı. Bu sefer “Delgado, iyi hoşta biraz kırılgan” denmeye başladı.

2008-2009 sezonunda takım kaptanları Toraman ve Üzülmez kavga edince yönetim kaptanlık pazı bandını Fenerbahçe’den esinlenerek ona verdi. Ertuğrul Sağlam’la başlayan Beşiktaş, Metalist Kharkiv felaketiyle 6.haftada görevi Mustafa Denizli’ye emanet etti. Yeni hocasının çok güvendiği Arjantinli sazı tam olarak ele alamasa da görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştı. Sene sonuna doğru yaşadığı sakatlık nedeniyle kazanılan Şampiyonlukta başrol oynadığını söyleyemesek de saman alevi gibi parlamalarıyla taraftarın kalbindeki yerini hiç sarsmadı. Ancak sakatlık belası geçen sezon onu tam anlamıyla esir aldı. Ligin büyük bir bölümünde Beşiktaş, Tello, Yusuf ve son olarak Tabata’yla onun işini görmeye çalışsa da başaramadı ve ligi 4.bitirdi. Bu sezon ise yönetim kararlıydı. Delgado’yla Tabata’yla bu iş olmayacaktı. Yeni teknik adam Schuster yanında yeni oyun kurucu Guti’yi getirince herkes gidecek adamın o olduğunu biliyordu. Tabata’dan daha kötü olduğu için değil daha ucuz olduğundan. “Kimseye kızgın değil, üzgünüm” diyerek Dubai'nin Al Jazire takımına gitti Delgado. Arkasında 1 Lig, 3 Türkiye Kupası, bir de süper kupa bırakarak.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Ahmet Çakar şov


Gökmen Özdenak, Telegol programında Sir Alex Ferguson’un Manchester United’ta çalıştığı 24 senede Türk takımlarının kaç teknik adam değiştirdiğini anlatırken Ahmet Çakar araya girer ve film kopar…

Ahmet Çakar: Sen Alex Ferguson’un 24 sene hizmet vermesini doğru buluyor musun Gökmen Bey?
Gökmen Özdenak: İstikrarı varsa neden olmasın.
Ahmet Çakar: Sapıklıktır, beyler sapıklıktır. Bir futbol takımının hocasının 24 sene o takımın başında olması sapık, anormal, tuhaf bir durumdur. 24 sene bir takımın başında olmak insanın tabiatına, futbolun dinamizmine aykırıdır. Böyle bir şey kabul edilemez. Çok tuhaf bir durum.
Serhat Ulueren: Peki 10 yıl olabilir mi?
Ahmet Çakar: O da tuhaf.

Ahmet Çakar iyi güzel bizleri eğlendiriyor, güldürüyor ama bazı söylediklerinden sonra ''vah vah'' diyorsun. Yapma Ahmet ağabey yapma.

Alternatif Sporlar


Bu kareyi ilk gördüğünüzde aklınıza ''Sex Shop''un indirimli satışı gelmesin. Sibirya’nın Novosibirsk kasabasında düzenlenen Şişme kadınla yüzme yarışmasına hazırlık görüntüleri bunlar. ''Bir yaşıma daha girdim'' sözü boşuna söylenmiyor arkadaş.

22 Ağustos 2010 Pazar

Schuster'in de zamana ihtiyacı var


Vikungur, Plzen, Helsinki ve Buca maçları sonrası öyle bir Beşiktaş tablosu çizildi ki bu takımın puan kaybetmesine imkan yok dersiniz. Geçen sezon Galatasaray için söylenmişti aynı sözler. Fenerbahçe 8 de 8 yapınca 2. kim olur denmeye başlamıştı. Ama sonunda 2 takımda hüsran yaşamıştı. Aynısı Beşiktaş içinde söylendi geride kalan kısıtlı zaman diliminde. Belediye maçı öncesi kimsenin ayakları yere basmıyordu. Üçten aşağısı kimseyi kesmiyordu. Ama o kadar kolay değil işte.
**********
Ligimiz son yıllarda belki futbol olarak halen istenilen noktaya gelmedi ama kimse elini koluna sallaya sallaya 3 puanı atamıyor cebine. Hani derler ya ''hayırlı mağlubiyet'' diye Beşiktaş’ında o hesap. Kadroda oynaması gereken çok isim var. İyi oldukları için değil, verilen ücretleri düşündüğünde ilk on birde oynaması gereken isimler olduğundan. Schuster’in işi bu yüzden zor işte. Yedekleri hazır tutmak en büyük yalandır. Sen önce 11’ini hazırla da sıra yedeklere gelir merak etme. Yeni bir takım kurduysan uzun süre rotasyonu minimumda tutarsın. Oynaması gereken adamlar sahada olmalıdır mutlaka. Guti kenarda, Bobo tribünde olmamalıdır. Bu takımın iskeleti hemen hemen belli. Bu 2 oyuncusuz Beşiktaş 11’i düşünülemez. Sen önce ideal kadronu kur, takım otursun, ilerleyen haftalarda yaparsın rotasyonunu. Dünyanın her yerinde kural budur. Mesela transfer dönemi sonunda ayrılması muhtemel Delgado, Tabata gibi isimleri, kalırlarsa düşüneceksin.
**********
Ama Schuster’de tanıyacak ligimizi. Futbolcu gibi teknik adamında zamana ihtiyacı olmasının nedeni bu. Bugün dersini almıştır zaten. Türkiye’de özellikle Belediye gibi ekiplere her zaman dikkat edeceksin. Motivasyonunu kaybettiğinde seni hemen cezalandırır,''hiç hesapta yokken 3 puan kaybettik''dersin maç sonunda. Dünyaya baktığımızda da bu böyle. Dev takımların 11’i her hafta değişmiyor. Bugün herkes Barcelona’nın, Manchester United’ın 11’ini ezbere sayıyor. Devasa bütçelere sahip bu teknik adamlar bilmiyor mu kulübeyi bile yıldızlarla donatmayı, her maç rotasyon yapmayı. Tam tersine daraltıyor kadrosunu. ''Nerede çokluk,orada …luk'' diye boşuna söylememişler. O yüzden Schuster ve yönetim bir an evvel kafa kafaya verip fazlalıkları atmalı gemiden yoksa su almaya başlarlar daha yolun başında.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Judas


2001-2002 sezonunda Sol Campbell, Tottenham’dan Arsenal’e transfer olduğunda taraftar için en ölümcül günahı işlemişti. O artık bir haindi ve taraftarlarda White Heart Lane’deki ilk maçta ''Judas'' pankartları açarak ona olan nefretlerini gösteriyorlardı. Hz.İsa’ya ihanet edenin ismiyle anılan Campbell’dan sonra şimdi intikam sırası Tottenham’da. William Gallas Kuzey Londra’nın beyazlarının formasını giyecek artık. Arsenal’in eski kaptanı Emirates’teki ilk maçta Campbell’a yapılanlara maruz kalacak mı hep birlikte izleyip göreceğiz.

20 Ağustos 2010 Cuma

9 Numara


Mourinho golcü istiyorum demiş. Portekizlinin dileğini Marca ve As manşetlerinde ortak vermişler. Adaylarda Llorente, Lukaku, Drogba ve Mario Gomez. Higuain ve Benzema’nın ipiyle kuyuya inilmez diyor Mourinho. Haksız da değil. Benzema sakatlıklarla boğuşuyor sürekli olarak. Arjantinli ise gol sayısı iyi olmasına rağmen büyük maçlarda ortadan kayboluyor. Mourinho’nun listesinde gönlüm Drogba’dan yana. Barcelona’nın ipini çekebilecek tek isim o duruyor.

19 Ağustos 2010 Perşembe

Psikolojik savaş


Barça gençlerini ileriye sürüyor, Madrid ise 80 milyon harcıyor demiş Sport. Haksızda değiller hani. Ne kadar para döksen de Barcelona’yı geçeceğinin garantisi yok. Geçen sene İngiltere’de Sir Alex denedi bu oyunu ama tutmadı. Rooney endeksli bir takım oldukları için o sakatlanınca şampiyonluğu kaptırdılar Chelsea’ye. Yoksa transfer yapmayarak Mavileri baskı altına almaktı hedef. Mourinho ise bu sene, saha dışındaki ustalığını kullanarak devamlı Katalanlara sataşacak, morallerini bozmaya çalışacak ve rakibinin kilit isimlerinin uzun süreli sakatlık yaşaması için dua edecek. Yoksa işi çok zor.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Digitürk’te hafta sonu futbol


20 Ağustos Cuma
21.00 Konyaspor – Eskişehirspor (Digitürk-1)
21.00 Kayserispor – Karabükspor (Lig TV-HD)

21 Ağustos Cumartesi
15.00 Spartak Moskova – Tom Tosk (Spormax)
17.00 Arsenal – Blackpool (Spormax-HD)
19.30 Wigan Athletic – Chelsea (Spormax-HD)
21.00 Beşiktaş – B.Ş. Belediyespor (Lig TV-HD)
21.00 Antalyaspor – Sivasspor (Digitürk-1)
00.30 Botafogo – Avai (Spormax)

22 Ağustos Pazar
15.30 Newcastle United – Aston Villa (Spormax-HD)
18.00 Fulham – Manchester United (Spormax-HD)
20.00 Gençlerbirliği – Gaziantepspor (Digitürk-1)
21.00 Galatasaray – Bursaspor (Lig TV-HD)
22.00 Manisaspor – Ankaragücü (Digitürk-1)
22.00 Atletico Paranaense – Flamengo (Spormax)

23 Ağustos Pazartesi
21.00 Kasımpaşa – Bucaspor (Digitürk-1)
21.00 Trabzonspor – Fenerbahçe (Lig TV-HD)

Dream Team


1992 Olimpiyatlarında altın madalya alan efsane ABD takımı.

2010-2011 Barça 11'i


Kadroda doğal olarak çok değişiklik yok. David Villa var forvette İbo'nun yerine. Orta saha kurgusu Fabregas yada Mesut gelse farklı olabilirdi.

Tarihi ceza


Anelka’ya 18 maç ceza vermiş Fransa Futbol Federasyonu. Tamam hakketti belki ama Domenech’i de mazlum gösterdiler olayda. Ben olsam sırf Raymond amca olayın içinde diye cezayı hafifletirdim biraz. Demekki Blanc düşünmüyor onu önümüzdeki senelerde. Yaşı da geldiği için örnek olsun hesabı yapıştırmışlar 18 maçı. Evra ise 5 maç ceza aldı. Onun da alternatifleri çok. Abidal var, Clichy var, başı ağrımaz Blanc’ın o bölgede. Hayırlısı olsun diyelim. Son dönemde en üretken forvetini kaybetti Fransa. Bunun bedelini ağır ödemesinde.

Realli Mesut


Barça mı, Real mi derken Mesut beyaz formayı tercih etti. Kaka’nın yokluğunda Real Madrid’in ihtiyacı vardı ama bu transfer biraz da Barcelona’nın ilgilendiğini de almaktı. Van Der Vaart’a da yol gözüktü diyorlar bu alışverişle. Mourinho dar kadroları sever. O yüzden Hollandalı da önümüzdeki günlerde elveda der. Mesut, Real tarihindeki ilk Türk oyuncu olacak, her ne kadar Alman milli takımının formasını giyse de. Beyaz Şimşeklerin maçlarını farklı bir heyecanla izleyeceğiz artık.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Fanatik


Tanımam ama New York Yankees'in ünlü taraftarı Claude Godrey'miş bu vatandaş. Sırtına kulübün efsane beysbolcularının yüzlerini yaptırmış.

Liverpool & Arsenal


Geleceğimi gördüm ne. Önceki yazıda Gerrard, Joe Cole için “Messi”den daha iyi” demişti. Hayatımda gördüğüm en baba gaz vermelerden biriydi bu. Ayakları yere basmaz dediğim Joe Cole, Arsenal karşısında kırmızı kart görerek kötü bir başlangıç yaptı. İlk on birde Ngog’u görenler ise biraz dudak bükmüştü ama genç oyuncu attığı golle en güzel cevabı verdi. Reina’nın saçma sapan hatası olmasa 3 puanla lige başlamak güzel olurdu ama kısmet değilmiş. Genel hatlarıyla izlediğim Liverpool ilk maçtan bana umut verdi. Yıllar sonra Britanyalı menajer tercihiyle bu kez hedefe varabileceklerini düşünüyorum. İlk maçtaki futbol nedeniyle değil bu söylediğim. Roy Hodgson’un küçük mucizelerine inandığım için.

13 Ağustos 2010 Cuma

Joe Cole, Messi'den daha iyi


Steven Gerrard söylemiş başlıktaki cümleyi. Son dönemde birçok oyuncu Messi’yle karşılaştırıldı hatta ondan daha iyi bile olduğu söylendi. Benim de çok takıldığım konulardan biridir bu. Ülkemizde Arda bile Messi’yle karşılaştırıldı ki dilin kemiği yok işte. Son olarak da Liverpool’un kaptanı, Joe Cole için bu tip şeyler söyledi. ''Antrenmanda bizi şok eden hareketler yapıyor, onun golf topuyla yaptıklarını çoğu profesyonel oyuncu futbol topuyla yapamıyor'' diyen Gerrard, Joe Cole’u sezonun en iyi oyuncusu ödülüne şimdiden aday göstermiş. Çok gaz veren gördüm de böylesini görmedim be usta. Joe Cole’un ayakları yere değmiyordur şimdi herhalde.

12 Ağustos 2010 Perşembe

Digitürk’te hafta sonu futbol


14 Ağustos Cumartesi
14.45 Tottenham Hotspur – Manchester City (Spormax-HD)
17.00 Wolverhampton Wanderers – Stoke City (Spormax-HD)
19.30 Chelsea – West Bromwich Albion (Spormax-HD)
20.00 Gaziantepsor – Kasımpaşa (Digitürk 205)
20.00 Sivasspor – Galatasaray (Lig Tv-HD)
22.00 Bucaspor – Beşiktaş (Lig Tv-HD)
22.00 Eskişehirspor – Gençlerbirliği (Digitürk 205)
00.30 Palmeiras – Atletico PR (Spormax)

15 Ağustos Pazar
18.00 Liverpool – Arsenal (Spormax-HD)
19.30 Ankaragücü – Trabzonspor (Lig Tv-HD)
21.00 Karabükspor – Manisaspor (Digitürk 205)
21.45 Fenerbahçe – Antalyaspor (Lig Tv-HD)
22.00 Sao Paulo – Cruzeiro (Spormax)

16 Ağustos Pazartesi
21.00 İstanbul BB – Kayserispor (Lig Tv-HD)
21.00 Bursaspor – Konyaspor (Digitürk 205)
22.00 Manchester United – Newcastle United (Spormax-HD)

Spor Toto Süper Lig başlarken


Liglerin başlangıçları her zaman büyük soru işaretleri taşır. Hazırlık maçlarının yapılan açıklamalarda hiçbir zaman ölçü olmadığı ve teknik adamlar bizi 3, 4, 5.haftalarda görün dediklerinden ilk haftalar beklentilerle geçer ve çoğu zaman sürprizlere sahne olur. Kadrosunda istikrarı yakalayan, aynı teknik adamla yeni sezona giren takımlar ilk haftalarda daha şanslı olan takımlardır. Tabi her zaman olmasa da bazen tavşan takım diye tabir edilen ekiplerde ortaya çıkabilir. Bu takımlar mesela ilk 5 hafta ligi önde götürebilir. 2.ligden yükselenler ise yine ilk haftalarda enteresan sonuçlar alabilirler. Çünkü bu takımlar bir sene önce kendi liginden müthiş bir kazanma alışkanlığıyla buraya gelirler. Bu söylediklerim genel bir değerlendirme.

Bu sezona bakarsak ise klasik olduğu gibi 3 büyükler favori olsalar da bu kez soru işaretleri daha fazla. Bunda Beşiktaş hariç transferlerin yetersizliği, Bursa’nın şampiyonluğuyla artık tehdit sayılan takımların fazlalaşması ligi kim zirvede bitirir sorusunun cevabını zorlaştırıyor. Şampiyonluk yarışı dışında performansından emin olacağım tek takım İstanbul BB. Ders vermeye devam ediyorlar. Yıllardır aynı teknik adam ve kadroda çok değişiklik yapmadan her sene üstüne koyarak devam ediyorlar. Göreceksiniz bu sene de eğer çok büyük şanssızlıklar yaşamazlarsa yine aynı performansı gösterip alkışlanacaklar. Son şampiyon Bursa da geçen seneden çok farklı olmayacaktır eğer Şampiyonlar Ligi’nde çok yıpranmazlarsa. Gaziantep ve Eskişehir de kaliteli kadrolarıyla bu sezonun beklentileri yüksek takımları olacak. Kısacası zevkli bir lig yarışı bizi bekliyor. Arkamıza yaslanıp keyfini çıkarmaya bakalım.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Futbolcu hakemi döverde severde!

Carvalho


Mourinho’dan böyle bir hamle bekliyordum. Gittiği her takımda sağlam defans bloğu kurmuş bir teknik adamın Real Madrid’teki geri dörtlüsü sırıtıyordu. Başlarda adı geçen adamlarda biraz tuzlu olunca Mourinho, güvendiği bir ismi 8 milyon gibi Real için çerez parası sayılabilecek bir rakama kattı kadrosuna. Ben bir transfer daha bekliyorum savunmaya. Mourinho tarzında göbekte Pepe ve Carvalho var şimdi ama Pepe’nin son 1 senede ağır sakatlıklar geçirdiğini düşünürsek ona çok güveneceğini sanmıyorum. O yüzden önümüzdeki günlerde yine böyle tecrübeli bir ismi daha görebiliriz beyaz formayla.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Hoşgeldin, iyi ki geldin


İspanya’ya kısa bir süre sonra ayak bastıktan sonra gösterilen sevgi seli ve statta üzerinde Guti yazan formalarıyla Real Madridli taraftarlar O’nun farkını bir kez daha gözler önüne seriyordu. Daha ilk maçına çıkmasına rağmen ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi bizlere. ''Kendimi kanıtlamaya ihtiyacım yok. Sadece iyi şeyler yapmak istiyorum. Türkiye Ligi’nde ve Uefa’da takımımı ileriye taşımak istiyorum'' dedi Marca’ya dün verdiği özel röportajda. İspanyol basınına yeni takımında mutlu olduğunu söyleyen Guti, Beşiktaş’ta ki en büyük sorununun ''Türkçe'' yi öğrenmek ve alışmak olduğunu da ifade etmiş. Schalke'ye giden Raul gibi genç bir çocuğun heyecanını hissediyorum diyen Guti, ''33 yaşındayım ve Real Madrid'de sürekli olarak takıma yeni gelenleri ben karşıladım şimdi ise tam tersi'' değerlendirmesini yaptı. Real’in yeni transferi Canales’i de sormuşlar. ''Gerek fizik gerekse topla oynaması bakımından gerçekten bana çok benziyor. Benim vekilim mi olur yoksa benden daha mı iyi olur bilemiyorum ama Real Madrid'de başarılı olmasını umuyorum'' diyerek de olgunluğunu göstermiş. İyi ki geldin be arkadaş. Türkiye liginin senin gibi yıldızlara çok ihtiyacı var. Real Madrid’in de uzun dönemde onu çok arayacağını da düşünüyorum. Kaka’nın sakatlığında Canales her ne kadar genç bir yetenek olsa da Guti’nin tecrübesi ve liderliği çok aranır Bernabeu’da.

8 Ağustos 2010 Pazar

İngiltere kadrosunda kıyım


Cannavaro haklıymış. Dünya Kupası’ndan sonra blogda da yer bulan açıklamalar yapan İtalyan yıldız ''benim tanıdığım Capello 2012 için kadroda büyük revizyon yapar, Güney Afrika’da forma giyenlerin çoğu bir daha milli takımı göremez’’ demişti. Öyle de oldu. Capello, Kupa'da forma giyen 13 futbolcuyu çağırmamış ve Çarşamba günü Macaristanla yapacakları kadroyu bir hayli gençleştirmiş. Dünya Kupası’nda yer almaması şok etkisi yaratan Theo Walcott’un yanı sıra 2 genç Arsenalli Kieran Gibbs ve Jack Wilshere bu kez kadroda. Kıyımdan kendini doğal olarak kurtaran takımın yıldızları Terry, Gerrard, Lampard ve Rooney Macaristan maçında sahada olacak.

2010 Dünya Kupası’nda da aklıma takılmıştı şimdi de aynı sahneyi görüyorum. Bana göre İngiltere milli takımında kulüplerinde Avrupa Kupası tecrübesi en fazla isimler daha ağırlıklı olmalı. Güney Afrika’da tecrübesiz Barry’nin Carrick’in, Milner’ın Joe Cole’ün ve Upson’ın da Carragher’in yerine oynamasını bu yüzden çok garipsemiştim. Oynamayan isimler kulüplerinde sayısız kez Avrupa Kupası maçına çıkmış şampiyonlar ligi şampiyonluğu yada finaller yaşamıştı. Ancak Capello’nun tecrübesiz isimleri tercih etmesi İngiltere’nin maç içersindeki acemice hatalarını su yüzüne çıkarmış ve elenmişlerdi. Şimdi yine daha çok gençlerden kurulu bir kadroyla çıkıyorlar. Bu oyuncuları bir takım haline getirmek, kısıtlı milli takım kamplarında çok zor. O yüzden İngiltere’yi yine zor günler bekliyor.

6 Ağustos 2010 Cuma

Katalanlar kızgın


İspanya 11 Ağustos’ta Meksika’yla hazırlık maçı yapacak. Bunda ne var diyebilirsiniz. Ama 3 gün sonrada Barcelona’nın Sevilla’yla yapacağı süper kupa maçı var. Vicente Del Bosque de her zaman olduğu gibi takımın iskeletini oluşturan Barçalıları aday kadroya çağırınca Katalan medyası kıyameti kopartmış. Mundo Deportivo yukarıdaki başlıkta skandal demiş. Sport ise kabul edilemez diyor. Ama adres yanlış bence. Milli takım her zaman önce gelir. Sen federasyona çat baba, Del Bosque’ye değil.