25 Eylül 2012 Salı

Alex'i " alıştıra alıştıra " bırakmak

Hayatım boyunca hiç sigara kullanmadım ama sigara içen onlarca tanıdığım var. Ne yazık ki sigara yüzünden sağlıklarını kaybeden fakat hala sigarayı bırakamayan yakınlarım da söz konusu. Hemen hepsi " yavaş yavaş " bırakma stratejisi izliyorlar; günde 20 tane içerken önce 10'a sonra 5'e düşürüp en sonunda ise tümüyle bırakmaya çalışıyorlar. İstisnaları ayrı tutuyorum ama bu şekilde başarı oranı çok ama çok düşük. Ailemden de gördüğüm içim sigarayı bırakmanın en iyi yolunun " tek seferde tümüyle kesmek " olduğunu naçizane tavsiye edebilirim.

İşte Aykut Kocaman da sigaranın aksine hiçbir zararı olmayan hatta bünyeye onlarca olumlu katkısı olan Alex'i gerisinde bırakma niyetinde. Hedefi sadece kendisinin olan bir takıma ya da kendi deyişiyle " Antrenör takımına " kavuşmak. Şu an görünen o ki Aykut Hoca'da alıştıra alıştıra bırakma niyetinde Alex'i. Fenerbahçe tarihine heykeli dikilecek kadar büyük etki yaratmış bir oyuncudan tek seferde vazgeçmek yerine, ısrarla yumuşak bir geçiş dönemi arayışında. Sigara örneği vermemin sebebi de bu : Amacım Alex'i kötülemek değil ( kim yapabilir ki ). Nasıl uzun yıllar sigara kullanmak insan vücunun her bir zerresini etkiliyorsa, Alex'in 9 yıldır Fenerbahçe forması giymesinin de camiayı ve taraftarları ne kadar etkilediğini göstermek : tepeden tırnağa, Saraçoğlu'ndan Samandıra'ya, Volkan'dan Aziz Yıldırım'a, Rıdvan Dilmen'den Ziya Şengül'e yani Fenerbahçe ile uzaktan ya da yakından ilgisi olan herkesten herşeye. 

Kişiler, taraflar benzemese de durum sigara-insan ve Fenerbahçe-Alex olaylarında aynı. Kocaman Alex'in " heykeli dikilen bir oyuncu " olarak Fenerbahçe tarhindeki sayfalarına mühür vurmak istiyorsa bunu bir kerede, tek hamle ile yapmalı çünkü " Azalta azalta bırakma " çabası hep başa döndürüyor Fenerbahçe'yi. Her gün benzer haberler, benzer başlıklar, benzer tartışmalar içerisinde geçiyor. Tıpkı teyzemin her 5 sigaraya düştüğünde yeniden bir paket içmeye başlaması gibi. Bu durum sorunu çözmek bir yana yarattığı gel gitler ile etkisini de katlıyor ; her galibiyetten sonra mutluluk şarkıları söyleyip, her mağlubiyetin ardından Alex-Kocaman tartışmasına dönen Fenerbahçe gündeminin takım üzerinde yarattığı etki gibi.



Gidenle gelen'in buluşmasına döndü iş.

Tüm açıklamalarından anlaşılan, Aykut Hoca " 3 yıl önce bulduğu takımı değiştirememe ve sahaya çıkan - sahada oynayan takımın kendisine ait olmaması " psikolojisini kaldıramıyor. Israrla " kaybetse de benim " diyebileceği bir Fenerbahçe arayışında. Bunun için tek yapması gereken, artık kadroda düşünmediği belli olan Alex'i bir kerede takımdan kesmek; yaratacağı etki ne olursa olsun. Onun yeteneği ve bilgisi yeni bir takım yaratmak için yeterli ama " hiç bugünü görmeyip dünden yarına ulaşmaya çalışan " bir sistemi tasarlayamıyor, kimse tasarlayamaz. Yani ne Alexle ne Alexsiz geçirdiği her gün hem kendi kariyerine hem de Fenerbahçe'ye zarar veriyor. 

Gelecek yıl bu zamanlar bitmiş bir tartışma bulacağız. Alex gitmiş, Kocaman kendi takımını nihayet yaratmış ve Fenerbahçe Avrupa standartlarında futbol oynuyor olacak. Umarım Aykut Kocaman geriye bakıp kaybettiği 3 koca seneye yanmaz ve umarım bu kaos içinde Fenerbahçe'de birilerinin sahada " Kocaman bir takım " görmek için sabırları vardır.

20 Eylül 2012 Perşembe

Okben Ulubay Röportajı - Uğur Türker


Litvanya’da düzenlenen 16 Yaş Altı Avrupa Basketbol Şampiyonasında “En Değerli Oyuncu"  seçilen Okben Ulubay ile antrenmanı sonrası buluştuk ve keyifli bir sohbet yaptık.

Bu yaz Litvanya’da takım halinde şampiyon oldunuz ve sen de MVP seçildin. Milli takım olarak bu başarıları sık yakalayamıyoruz. Biraz turnuvadan bahseder misin ?

Biz bu turnuvaya yaklaşık 2-2.5 senedir hazırlanıyorduk. Çok uzun süreli çalışmalar, kamplar yaptık hatta diğer takımlara göre en çok çalışanın biz olduğunu söyleyebilirim. Turnuva öncesi kendimize güvenmiştik ve sonunda takım halinde mücadelemizi gösterince şampiyonluk geldi.

Takım olarak başarı geldi fakat bazı oyuncular ön plana çıktı. Oğulcan, Egemen ve sen. Sonuçta sen MVP seçildin ? Turnuva öncesi böyle bir kişisel başarı bekliyor muydun ?

Açıkçası içimde böyle bir his vardı ama çok ön plana çıktığım söylenemez. Arkadaşlarım benim oyumu yükseltti. Onların yardımları ile ben elimden geleni yaptım. Sonuçta MVP seçildiğime göre iyi bir performans göstermişim, mutluyum.



Turnuvada yıldızlaştığın yarı final Sırbistan maçı var ?

Sırbistan en iyi takımlardan biriydi turnuvada. Daha önce 3 hazırlık maçı yapıp sadece 1’ini kazanabilmiştik. Maçtan önce “Onlarla, şimdi oynamanın zamanı geldi. Bu galibiyet hepsinden değerli“ diye kendimizi motive ettik. Son 2.5 dakikada 1 sayı gerideydik ve ben sorumluluk almam gerektiğini hissettim. Yanlış hatırlamıyorsam son 2 dakikada 10 sayı kaydettim,maçı kazandık ve finale kaldık.

Turnuva için Letonya-Litvanya ve geçen yıl ise Çek Cumhuriyeti’ne gittiniz. İstanbul’da yaşayan biri olarak nasıl buldun o ülkeleri ?

Hava koşulları değişik. Letonya çok soğuk ama Litvanya’nın havası çok değişik. Bir gün yağmur yağıyor ve soğuk oluyor, diğer gün ise çok sıcak. Ama iki ülkede güzeldi özellikle Letonya’yı çok beğendim.

Milli takımda Ömer Uğurata ile çalıştınız. Nasıl bir çalışma ortamı vardı ? Ömer Hoca senin basketboluna nasıl bir katkı sağladı ?

Ömer Hoca benim yanlışlarımı düzeltmek için çok çaba sarfetti. Hala antrenmanlarda olsun maçlarda olsun bana neler yapmamı gerektiğini, oyunumu nasıl geliştirmem gerektiğini söylüyor. Ben de onun söyledikleri doğrultusunda oyunumu geliştirmeye çalışıyorum. İdmanlarda ise atletizm, koşular ve taktik çalışmalarında çok çalışmam gerektiği konusunda hep uyarıyor. Sonuçta, beni olduğum yerden yukarıya çıkarmaya çalıştı. Ömer Hoca kariyerimde önemli bir yere sahip. 
Kulüp takımlarında ki hep Anadolu Efes forması giydin ne gibi başarılar elde ettin ?

Efes ile 2 tane küçükler şampiyonluğu, geçen yıl 4. olduk ve bir önceki yıl 3. olmuştuk.

Anadolu Efes’in A takımı ile ilgili bir gelişme oldu mu ?

Yok, şu aşamada A takım ile ilgili bir gelişme yok. Efes’te kaldığım takdirde gelecek yıl TBL2’de Pertevniyal forması giyeceğim.

Röportaj öncesinde Türkiye ve yurt dışından onlarca mail aldım. Herkes şunu merak ediyor, Okben’in kariyer hedefi ne  ve o hedefe nasıl ulaşmak istiyor ?

Çok çalışıp, başarılarımı sürdürüp NBA’a gitmek.  Önce Avrupa kulüplerini görmek, orada çok çalışıp kendimi gösterip erken yaşta Eurolig’de forma giymek istiyorum. Kendimi NBA için yeteri ölçüde geliştirdiğimi hissettiğim an ise NBA kapılarını zorlamak istiyorum. Tabii ki Anadolu Efes Eurolig’in önemli takımlarından bir tanesi. Burada kalırsam da NBA hedefim değişmeyecek. 

Profesyonel oyuncularla konuşma fırsatın oldu mu geleceğin hakkında ?

Şampiyon olduktan sonra A Milli takım ile yemeğe gitmiştik. Orada Kerem Abi ile ( Kerem Gönlüm ) konuştum. Yetenekli olduğumu ama eğer bir gün çok başarılı olmak istiyorsam çok çalışmam gerektiğini söyledi. Ender Abi ( Ender Arslan ) da vardı  yanımızda, O da benzer şeyler söyledi.  

Amerika Üniversitelerinden teklifler olduğu biliniyor. Şu an Lise 3 öğrencisisin ve gelecek yıl sonu Üniversite’ye başlayacaksın. NCAA kariyerin olabilir mi ?

Her olasılığı göz önünde bulunduracağız ama gitme ihtimalim de olabilir.

Okben Ulubay parkeye çıktığında oyununun hangi özelliklerinin güçlü olduğuna inanır ?

Şu an içim her özelliğimin gelişmesi gerektiğine inanıyorum çünkü henüz kariyerimin çok başındayım. Fakat çevremdekilerin söylediklerini aksettirmek isterim; oyunu iyi okuduğum, boyumun 1-2-3 numaraya göre uzun olduğu için avantajlı olduğum, penetremin kuvvetli olduğunu söylerler. Şutumu daha istikrarlı hale getirmeliyim ve bacaklarım daha da kuvvetlenmeli. 
Şu anda boyun 2.00 ve tahmini uzaman 2.06 gibi olacak. Kariyerine hangi pozisyonda devam etmek istiyorsun ? Çünkü bazı oyuncular 3 ila 4 numarası arasına sıkışmıştır. Ne 3 numara kadar hızlıdırlar ne de 4 numara kadar güçlü,ribaundçu ve savunmacı.

Hedefim basketbola 3 numaralı (Small Forward) pozisyonunda devam etmek. Dediğim gibi bacaklarım ile yapacağım çalışmalar ve şutuma kazandıracağım istikrar bu aşamada çok önemli. Gelişme yıllarım olan bu dönemde maksimum verimlilikte antrenmanlar yaparak kendimi çok iyi tanıyarak iyi bir 3 numaranın taşıması gereken özelliklere kavuşmayı amaçlıyorum.

Basketbolseverler seni ne zaman 12 Dev adam forması ile izleyebilecek. Hangi turnuva ile A Milli Takım kariyerine başlayacağını düşünüyorsun ?

Bizim Avrupa Şampiyonasında bir hedefimiz vardı; Ömer Uğurata’nın koyduğu ve biz oyuncuların da benimsediği bir hedef. 2018 Dünya Şampiyonasında bizim kadromuzdan 5-6 oyuncunun ki biz 20-21 yaşlarında olacağız yer almasını hedefliyoruz. Tabii ki daha önce A Milli Takım’da forma giymek isterim ve bunun için elimden geleni yapacağım. Zaten bunun için 2017 Avrupa Şampiyonası’nda olmam gerekiyor.

Günlük hayatında ne yapar Okben ?

Çok film izlerim, acayip. Özellikle Sylvester Stallone; Rocky Balboa falan. Bu tarz aksiyon fimlerini genellikle tercih ederim. Ara sıra arkadaşlarla dışarı çıkıp geziyoruz. Sinemaya gidiyoruz. 

İnsanlar seni dışarıda tanımaya başladılar mı ?

Zaman zaman, kafelerde tanıyanlar çıkıyor.

İdolün var mı ?

Yok.

En beğendiğin oyun kurucu ?

Spanoulis

Sana göre Eurolig’de en iyi 5 ?

Spanoulis, Navarro, Diamantidis, Erazem Lorbek,Mike Batiste

NBA’de en iyi 5 ?

Cris Paul, Kobe Bryant, Lebron James, Kevin Durant, Dwight Howard

En çok çalışmak istediğin koç ?

Ivkovic ama kendisi emekliye ayrıldı. Onunla çalışmayı çok isterdim.

Son olarak, Bana Facebook Fan Page sayfanın kurucusundan mailller geldi. Bazılarını zaten sorduk ama ısrarla sormamı istediği sorular var . En büyük hedefin ne ?

NBA’a gitmek ama orada kenarda oturup fazla süre alamayacaksam Eurolig’de oynamayı ve daha çok süre almayı tercih ederim.

Arkadaşların arasından sıyrılıp bu noktaya ulaşamaki sırrı ne ?

Anadolu Efes’e 6 yıl önce geldim ve herkesten daha çok çalıştım, kişisel antrenmanlar yaptım, mücadele ettim. Daha iyisini yapmak için de elimden geleni yapacağım.

Solak olmak avantaj mı ?

Avantajdır çünkü sağ elli oynayanlara ters geldiği için size bir avantaj sağlar.



7 Eylül 2012 Cuma

Biraz Sabır Ve İyi Kenar Yönetim Gerekli


Perşembe günü www.iddaalihaber.com 'da yayınlanan Basketbol Milli Takım yazım..


Eğer Salı günü oynayacağımız Çek Cumhuriyeti karşılaşmasını 19 sayı farkla kazanamazsak 2013 yılında Slovenya’da düzenlenecek Avrupa Şampiyonası’na katılamayacak dolayısıyla 2014 Dünya Şampiyonası şansımızı da yitirmiş olacağız. Kısacası 40 dakikalık performansımız gelecek 2 senemizi şekillendirecek ; belki de 2010 Dünya Şampiyonası finalisti takımımız Avrupa’nın en iyi 24 takımı arasına adını yazdıramayacak.

Spor teoremi içinde düşülen en önemli yanlışlık “ geçmiş ile bugünü karşılaştırmaktır “. Basketbol Milli Takımımız için de benzer bir yanılgı içerisine girildi. Antrenör Tanjevic’den Menajer Harun Erdenay’ına, yorumcusundan izleyenine hemen herkes 2013 Slovenya elemelerinde mücadele edecek takımı eski takımlarımız ile kıyasladı ve kimileri farkı görürken kimileri eş değer buldu. Halbuki bizim gençlerimiz!  ne sandığımız kadar kaliteli ne de hayal ettiğimiz kadar yetenekli. 

Takımın ilk beşi Sinan Güler – Emir Preldzic – Serhat Çetin – İlkan Karaman – Semih Erden şeklinde yazıldığında fark ortaya çıkıyor.

Oyun kurucu pozisyonunda kullandığımız Sinan Güler oyun kurucu özelliklerinin çoğunu taşımazken, yedek guardımız Ender Aslan’ın son yıllarda parkeye koyabildikleri ortada. Takımın saha içi lideri konumunda olan Emir Preldzic’in kulüp takımında bile neredeyse rotasyon dışına itilirken 26 yaşında gelmiş olmasına rağmen bir türlü gelemeyen o geleceği için sahada tutularak, son sezona dek üst düzey tecrübe yaşamamış ve sakatlıklarla boğuşmuş Serhat Çetin’den Amerika’yı yeniden keşfetmesini beklemek biraz hayal ürünü sanki. Sahanın en yeteneklisi İlkan Karaman’ın aynı zamanlarda en tecrübesizlerden biri olması ise Tanjevic’in en büyük handikabı olarak görünüyor. Henüz üst düzey müsabakalarda verim verme sınırını aşamamış olan Göksenin Köksal, Birkan Batuk, Doğuş Balbay’ı da kenara ayırırsak, geriye maç önü tahminlerimize en çok yaklaşabilen 2 oyuncumuz kalıyor : Semih Erden ve Kerem Gönlüm.  Semih’in yaptıkları ortada, NBA tecrübesini sakatlıkların etkisi ile parkeye tam olarak yansıtamasa da hala Avrupa’nın en değer pivot oyuncuları arasında ve takımın en verimlisi. Kerem Gönlüm’ü ise tüm iyi niyeti ve devasa tecrübesine rağmen 35lik vücüdu bir yere kadar taşıyabiliyor. Tanjevic için tek “ keşke “ noktası olan Furkan Aldemir ise bu kadroda neden yer bulamadığı sorusunun cevabını kendisinde aramalı.

Kısacası kadromuzu hiçbir sıfat tam anlamıyla karşılayamıyor. Tecrübeli değiliz ama genç sayılmayız, süper yetenekli değiliz ama yeteneksiz sözü acımasız gelir, yıldız değiliz ama sıradan demek mesnetsiz kalır ; yani “ ne olduruyoruz ne öldürüyoruz “ .

Herşeye rağmen grupta iyi bir performans koyduğuna  ve utanç verici Çek Cumhuriyeti mağlubiyeti dışında İtalya karşılaşmaları dahil olmak üzere belli bir standartı tutturduğuna inandığım Milli Takımımız, Slovenya 2013’e kalsa bile bu kadro ile yoluna devam etmeli.
Hidayet, Ömer,2 Kerem ülkemize yeteri kadar hizmet ettiler. Tecrübeli isimlere teşekkür edip bu kadronun olgunlaşmasını beklemeliyiz. Kenan, Okben gibi gençlerimizi de bu kadroya dahil ederek 5-6 yıllık hedefler koymalıyız. Tıpkı 2010 Dünya Şampiyonası öncesi kadronun kıvama gelmesi için sabrettiğimiz gibi sabır göstermeliyiz. Tabi,  yeni bir kenar yönetim ile.


Uğur TÜRKER

4 Eylül 2012 Salı

Biri yedek biri sür direk - Cris & Meireles

Yeni transferler Cris ve Meireles'e kısa bir bakış...

Ujfalusi'nin sakatlığı sonrası Terim için 2 tercih vardı ; ya doğrudan forma giyecek ya da formayı Dany ile paylaşacak bir oyuncu. Cris transferi ile anladık ki Terim ikinci yolu tercih etmiş. Cris tecrübesi ve özellikleri ile Şampiyonlar Ligi ve ligde önemli deplasman maçları için sahaya çıkacak izlenimi yaratırken Galatasaray'ın kazanmaya oynayacağı çoğu maçta Terim'in tercihi Dany olacak. Cris hava toplarındaki hakimiyeti, yaslanmış savunma oyunlarındaki başarısı ve süpriz golcü kimliği ile öne çıkarken Dany sürati, top tekniği, oyuna katkısı ile Cris'in hala bir adım önünde. Keza Galatasaray'ın opsiyonu 25 maça bağlaması buna bir gösterge. Görünen o ki bu sezon Galatasaray'da en kilit görev Semih Kaya'nın olacak çünkü Milli oyuncunun partneri maç maç değişebilir...

Farklı kişilik, düz oyun.. Meireles

Öncelikle belirteyim, dünya üzerinde en çok beğendiğim oyuncuların başında gelir Raul Meireles. Sadece maç maç ve maç içi istikrarı bile Fenerbahçe'yi bir adım öteye götürmeye yetecektir. Menajerlik oyunu oynayanların aşina olduğu Box to Box teriminin en güzel karşılığı olan Meireles'in tranferini çok doğru yorumlamak lazım. Meireles'in  pas kalitesi ile oyunu yönlendirmesi, orta sahayı çekip çevirmesi beklenirse yanılgıya düşülmüş olur. Portekizli oyuncu rakip ceza sahasına yapacağı koşular, takıma kazandıracağı mücadele ve koşu kalitesi ve atacağı uzun mesafeli şutlar ile müthiş bir tamamlayıcı rol üstlenebilir. Aykut Kocaman yine değişik tarzda bir transfer yaparak kendini riske attı, artık tek yol var ; yeni bir Kocaman takımı izlemek yoksa Meireles önce Spartak sonra Sivas'ta izlediğimiz takımı değiştiremez. Kısacası Meireles özellikleri ile Fenerbahçelilerin yıllardır aradığı 2. Appiah olmaya en yakın isim fakat unutulmasın bu tarz oyuncular takım ne kadar oynarsa o kadar katkı verirler, katkıları takım performansı ile doğru orantılıdır.