13 Aralık 2010 Pazartesi

Pazarın Ertesi


Spor yazarlarının efendisi rahmetli İslam Çupi’den alıntı yaparak attım başlığı. Bizim bu satırlarda yazdıklarımız herhangi bir gazeteci ustanın yanına yaklaşamaz ama her hafta iyi kötü değerlendirmeye çalışıyoruz Türk ve Dünya Futbolunda hafta sonunda yaşananları. Bu hafta en dikkat çeken sonuçlar yine ligimizden geldi. Geçtiğimiz günlerde 30 yıl sonra ilk kez 3 büyüklerin aynı hafta kaybettiğini konuşuyorduk ama sezonun daha yarısı olmadan yine aynı dejavuyu yaşadık. Kaybeden büyüklerden bu hafta herhalde en masumu Beşiktaş’tı. Sonuçta ilk yarıda eksik kaldığı için kaybedilen 3 puana mazeret bulabiliriz. Eskişehir, 11’e 11’ken de rakibine göre daha iyi oynuyordu ama Guti’nin atılmasından önceki 15 dakika oyun dengeye gelmişti. Hatta Beşiktaş hafiften ağırlığını da koymuştu ancak Guti atıldıktan sonra ibre tamamıyla Eskişehir’e döndü. 10 kişi de maç kazanabilirsiniz, bunun örnekleri var ama sahadaki Beşiktaş’ın o maçı kazanması gerçekten mucize olurdu. Guti’de gördüğü kartla çok eleştirildi. Evet gördüğü kart çok acemiceydi. Ama Noel tatiline erken gitmek için mi bu kartı gördü? Kesinlikle hayır. Bunu söyleyenin iyi niyetinden şüphe ederim.

Galatasaray’ın Kasımpaşa galibiyetinden sonra bu haftada kazanmasını bekliyordum. Toparlandığı için değil, Ali Sami Yen’in lig vedasına yakışacak olmasından. Ama yine hayal kırıklığı oldular. Şimdi Galatasaray cephesinde mazeret hazır. Önümüzdeki sezonu düşünüyoruz. Düşünüyorsun da puanları bol kepçe dağıtmayacaksın herhalde. Oraya para verip gelen taraftara bir şeyler sunmak zorundasın. Sen bunun için para alıyorsun. Sportif çizgiler içerisinde taraftarını memnun etmek için. 90 dakika boyunca varını yoğunu ortaya koyup, giydiğin formanın hakkını vereceksin. Hagi de her ne kadar gelecek seneyi düşünüyorsa da takımını iyi motive edecek. Sonuçta ne kadar eksiklerin olursa olsun Galatasaray kadrosu bu kadar rezil olacak isimlerden kurulu değil. Biraz iş ahlakı, biraz iyi niyet lazım.

Fenerbahçe ise haftanın son kaybedeniydi. Hadi yukarıdaki iki takımın büyük, küçük mazeretleri var, durumu belli. Senin mazeretin ne peki? Kadron tam. Bildiğin, yıllardır oynadığın sistemde devam ediyorsun. Şampiyonluk yolundaki en önemli rakibin kazanmış. Sen de çıkıp kazanacaksın. Kimse kusura bakmasın. Ankaragücü iyi oynadı, Fenerbahçe’ye pozisyon vermedi öyle kazandı diyemeyeceğim. Tamamıyla Fenerbahçeli futbolcuların isteksizliği ve Aykut Kocaman’ın yetersizliği nedeniyle kaybettiler. İçeride 3-5 atıp Anadolu takımlarını yenmeyle bitmiyor işler. Biraz zor şartlarda da ortaya çıkıp kazanacaksın. Kimse altın tepsiyle sunmaz şampiyonluğu. Sen almayı bileceksin. Fenerbahçe’nin de işinin ne kadar zor olduğunu gördük bir kez daha.

Burada en büyük alkış tabi ki Trabzon’a. 3 büyüklerin kötülüğünden zirvede değiller şu an. 3 büyüklere ders vererek liderler. Şu an için tam bir şampiyon performansı çiziyorlar. Olimpiyat stadındaki on binlerce taraftarı, sahadaki futbolcularının yüreğini ortaya koyması, kenarda tam bir futbol işçisi Şenol Güneş’i ve olağanüstü beyefendi ve tam bir futbol adamı Sadri Şener’iyle şampiyonluğu sonuna kadar hak ediyorlar. Eğer 2.yarıda çok büyük hatalar yapmazlarsa bu sene zirvenin adı şu saatten belli. Bursa kusura bakmasın. Onlarında çok büyük şansı var ama Trabzon’un gelişi öyle böyle değil. İnanılmaz coşkulu, hırslı ve iyi futbol oynayarak bulundukları yeri fazlasıyla hak ediyorlar.

Ülkemizden ayrılıp İspanya’ya uzanalım. Barcelona, bildiğiniz gibi. Real Sociedad hizmetini verip, Nou Camp sırasını savdı. La Liga’da diğer takımlar büyük ihtimalle Barça ve Realle oynadıkları maçları saymıyorlardır. Onlardan yedikleri golleri ve puanları çıkarıp öyle değerlendireceksin performansını. Yoksa morali bozulur insanın. Real Madrid’te rahat geçti Zaragoza’yı. Mesut şık bir gol attı ve yine harika oynadı. Zaten La Liga’nın sıkıntısı biraz da bu. Dünyanın en iyi takımı aynı ligde. Real Madrid, diğer takımlar gibi oynayıp bunu en iyi yapan ekip. Barcelona ise farklı bir dünyadan. Oynadıkları futbolu izah etmek neredeyse imkansız. Her hafta hemen hemen aynı futbolu sahnelemek gibi çok zor bir şeyi kolaylıkla yapıyorlar.

İtalya’da Milan, çok rahat kazandı. Onların da gidişatı Şampiyonluk gibi gözüküyor. Tek sıkıntı Pato gelince ne olacak? Şu an bir süper yıldızı kenarda oturtabiliyorlar. Robinho oynuyor genelde. Ama Pato gelince kim oturacak kenarda. Allegri’nin başı sezon başında çok ağrıdı bu yüzden. Hepsini oynatınca Milan saçmaladı ve gereksiz puanlar kaybetti. Sahadaki şu anki 11’i bozmaya kalkarsa yine aynı şeyler gelebilir başına. Oynatmazsa ise huzursuzluk çıkabilir. Açıkçası çok merak ediyorum Milan’ın sonraki günlerini. Juventus ise çok önemli bir galibiyet aldı Lazio’yu yenerek. Son dakikada yeni Nedved çıktı sahneye ve oldukça soğukkanlı bir şekilde attı golünü. Ama yine de sıkıntılar giderilebilmiş değil Juventus’ta.

Barcelona, Milan , Trabzon dedik ama bir başka alkışlanması gereken performans Almanya’da aslında. Borussia Dortmund en yakın rakibine 11 puan fark atarak dolu dizgin gidiyor şampiyonluğa. Onlarda 2.yarıda saçmalamazlarsa çok özledikleri şampiyonluğa kavuşacaklar gibi. Bu haftada kritik Bremen maçını Nuri Şahin’in de skora katkı yapmasıyla rahat geçti. En yakın rakibi nispeten daha tecrübeli oyuncularda kurulu Leverkusen ama bu Dortmund kolay kolay durmayacak gibi.

Son durağımız ise dünyanın öteki ucundan. Arjantin Apertura ligi, Estudiantes’in şampiyonluğuyla sona erdi. Son 4 yıldaki 3.şampiyonluğu oldu bu kırmızı beyazlıların. Büyük usta Juan Sebastion Veron da kariyerinin son döneminde kazanmadık kupa bırakmadı ülkesinde.

Hiç yorum yok: