3 Aralık 2010 Cuma

Futbol ve Müzik


Bu iki kelime yan yana geldiğinde akla gelen tribünde söylenen şarkılar, tezahüratlar olsa da başka hikayeler de var arkasında. Bugün futbol takımlarına bakıldığında sesi çok iyi olan, arkadaş arasında şarkı söyleyenler var. Tersini düşünürsek de sanatçı olmasına rağmen çok iyi futbol oynayanlar. Son söylediğime örnek olarak iyi futbol oynadığını bildiğimiz Yılmaz Erdoğan, Mahsun Kımızıgül gibi isimleri sayabiliriz. Ya da futbol sahalarında adını duyurmuş Hasan Şaş, Tugay Kerimoğlu ve örnekleri çoğaltabileceğimiz isimler gibi futbolcu olmasalarmış, sahnelerde görür müydük acaba dediklerimiz. Tabi birde kendine güvenip Ümit Davala gibi albüm çıkaran futbolcularımız da vardı.
Ülkemiz dışında ise bizimkilerden daha iddialı örnekler var. Futbolcuyken single çıkaran yada müzik kariyerine başlamadan önce dünyanın en büyük kulüplerinden birinde alt yapıda futbol oynayan gibi. İşte bu örneklerden bazıları;

JULIO IGLESIAS
Albümleri tüm dünyada yüzlerce milyon satan Julio Iglesias’ın ilk rüyasının futbol olduğunu biliyor muydunuz? Real Madrid’in genç takımında kalecilik yapan ve bunu efsane Alfredo Di Stefano önünde de test imkanı bulan Iglesias, 20.yaş gününden 1 gün önce geçirdiği araba kazası sonrası bu hayalinden vazgeçmek zorunda kalmış. Kazadan sonraki süreçte ellerini kullanma kapasitesini arttırmak için gitar çalmayı öğrenen Iglesias, hayatının ileriki yıllarında bir süper yıldız haline geleceğini herhalde tahmin etmiyordu.

ROD STEWART
Yıllarca süren müzik ve sex kariyerinden önce Rod Stewart’ın 1961 yılında Brentford da savunma oyuncusu olarak bir kariyer planladığına inanabiliyor musunuz? Ama işler pek düşündüğü gibi gitmedi. Yıllar sonra niye müzik kariyerini seçtiği sorulunca şöyle cevap veriyordu ünlü sanatçı: ''Müzisyen hayatı çok daha kolaydı. Hem içki içip hem de müzik yapabiliyordum. Ancak aynı şeyi futbolda yapamazdım.Zaten hayatta yapabileceğim iki şey vardı. Futbol oynamak yada şarkı söylemek. Bende müziği seçtim.''

KEVIN KEEGAN
İngiliz futbolunun efsanelerinden Kevin Keegan, Almanya’da Hamburg forması giydiği zamanlarda ''Head Over Heels In Love'' adında bir single çıkarttı. Bilmeyenler için kulağa inanması güç gelebilir ama daha da inanılmazı bu single ın Almanya listelerinde 10 numaraya kadar yükselmiş olmasaydı. İngiltere’de de 31.sırayı gören Keegan’ın ilk sıngle ı değildi bu. Bir yıl sonra ''It Ain’t Easy'' i çıkaran İngiliz yıldız, milli takımdaki arkadaşlarıyla birlikte söylediği 1982 Dünya Kupası için yapılmış ''This Time'' da da boy gösterdi. Keegan tüm bunları asıl mesleğinin yanında eğlenmek için yapsa da ''Head Over Heels In Love'' Britanya’da 200 bin, Almanya’da ise yarım milyon sattı.

GLENN HODDLE VE CHRIS WADDLE
İngiliz futbolunun yıldızları Glenn Hoddle ve Chris Waddle da çıkardıkları single la ses getirenlerden. İkilinin 1987’de çıkarttıkları single ''Diamond Lights'' listelerde 12 numaraya kadar yükselmişti. Hoddle sonraları Four Four Two’ya yaptığı açıklamada ''Müziği daima sevdim. Evde, araba kullanırken ve ailemleyken devamlı çılgınlar gibi söylerdim. Sahneye çıktığımız gece ben iyi bir performans sergilerken Chris donakalmıştı. Mikrofona sıkı sıkı sarıldığını hatırlıyorum.'' demişti. Waddle da ''Gerçekten kaskatı kesilmiştim. O ise kendinden emin bir şekilde adeta eğleniyordu'' diyerek Hoddle’ı doğruluyordu.

PAUL GASCOIGNE
Gazza da şarkı söyledi dendiğinde hiç şaşırmıyorsunuz değil mi? Söz konusu futbol tarihinin en çılgın adamı olunca yaptıkları insanda şok etkisi yaratmıyor. 1990 Dünya Kupası’nda yıldızını parlatan Gascoigne’in etinden sütünden daha nasıl faydalanırız diyen medya, Gazza’yı gaza vererek eline mikrofonu tutuşturdu. Şimdiye kadar futbolcular tarafından söylenen şarkıların en kötüsü sırf Gaza söylüyor diye listelerde 2 numaraya kadar yükseldi. 1990’da Rock grubu Lindisfarne’la ''Fog On The Tyne'' i seslendiren Gazza, her zamanki gibi günlerce İngiliz basınını işgal etti. Ne demişler:''Gazza bu ne yapsa yeridir.''

ALEXI LALAS
Futbol ve müzik kariyerini beraber sürdürebilmiş bir yıldız var sırada. Lalas’ın yıldızlığı kariyerindeki başarıları yada kazandığı ödüllerle değil. 1994 Dünya Kupası’nın en çok tanınan simalarından biri olan ABD’li Lalas, Gypsies adlı grubunun solisti ve gitaristiydi. 1998’de solo albümü ''Ginger''ile de boy gösteren Lalas, Serie A’da oynayan ilk Amerikalı oyuncu olmuştu. Kaybettikleri maçlardan sonra gitarıyla arkadaşlarını neşelendirmesiyle tanınan keçi Lalas, Padova forması giydikten sonra ülkesine dönüş yapmış ve 2003’te aktif futbol yaşantısına noktayı koymuştu. Sonraları birçok kulüpte başkanlık ve genel menajerlik yapan Lalas’ı en son David Beckham’ın Los Angeles Galaxy’e imza töreninde hatırlayabilirsiniz.

SLAVEN BILIC
Euro 2008’de üzdüğümüz ama bir çok futbolseverin gönlünde ayrı bir yer tutan Slaven Bilic’te herkesin bildiği gibi futbolla müziği beraber götürenlerden. Bilic 1996’da West Ham United’a transfer olduğunda da gitar çalan ve Bruce Springsteen hayranı olan bir futbolcuydu. Oyundan koptuktan sonra diğer tutkusuna yönelen Bilic, 2005 yılında metal grubu ''Rawbau''yu kurdu. Ki o zamanlar Hırvatistan 21 yaş altı takımının patronuydu. İlk albümleri grupla aynı adı taşırken Euro 2008’de Hırvatistan için marş da bestelemişlerdi. Şimdilerde halen milli takımın başında olan Bilic’in müzik sektörüne girişi ise 1998 Dünya Kupası’nda çok başarılı olan Hırvatistan milli takımından arkadaşı Igor Stimac sayesinde olmuştu. Şarkı söyleyen ve gitar çalan Stimac, grubu Bohem’le çıkardığı single ''Mary and Kate'' ile ülkesinde tam 4 ay listelerde 1 numarada yer almıştı.

TOMAS BROLIN
1994 yılında ayağı kırılana kadar o zamanların en büyük yıldızlarından biri olarak gösterilen Tomas Brolin’in futbolu bıraktıktan sonra girişmediği iş kalmadı. İnternette ayakkabıdan tutun da elektrik süpürgesine kadar mal satmış, emlak şirketi kurmuş ve Stockholm’de restoran işletmişti. Ancak o zamanların bebek yüzlü yıldızının yaptığı en bomba iş Dr. Alban’la yaptığı düetti. 5 kez Wimbledon’ı kazanan Bjorn Borg ve birkaç arkadaşıyla Dr. Alban’ın ''Alla vi'' şarkısına düet yapan Brolin’in kısacası yapmadığı iş kalmamıştı. Klipte yaptığı diğer işler gibi fazla ses getirmemiş ve müstehcen sahneleri nedeniyle İsveç televizyonlarında yasaklanmıştı.

CARLOS TEVEZ
Latinler için futbol ve müzik vazgeçilmez iki tutkudur. Tevez ikisini birden gerçekleştirenlerden. Ne zaman kaçırdığı goller sorun olsa yada futboldan emekli olacağı söylentileri yayılsa adı hemen üyesi olduğu müzik grubu Piola Vago’yla anılıyor Tevez’in. Kardeşi Diego ve büyüdüğü Fort Apache’den birkaç çocukluk arkadaşıyla birlikte kurduğu Hip-Hop grubunun albümleri Arjantin’de rekor satışlar yaparken İngiltere müzik piyasasında da kendisine yer bulmuş. Grubun Tevez’in United’a olan aşkı hakkında da bir şarkısı bulunuyor. Lionel Messi de grubun hayranlarından. ''Carlito futbolu bıraktıktan sonra müzik piyasasında da büyük işler başarabilir'' diyor Arjantinli yıldız.

Burada saymadığımız daha bir çok isim var aslında. Hollanda efsanesi Ruud Gullit, futbolculuk yıllarında ''Not the Dancing Kind'' isimli bir reggae albümü çıkarmıştı. Bunun dışında siyah inci Pele’nin Brezilya halk müziğine birçok besteyle katkıda bulunmasını, Franz Beckenbauer’in ''Gute Freunde Kann Niemand Trennen'' isimli albümünü-Almanya listelerinde 31.sıraya kadar yükselmişti-Johan Cruyff’un ''Oei Oei Oei'' isimli şarkısıyla listelerde 21.sırayı görmesini, Ryan Babbel-Royston Drenthe ikilisini, John Barnes’ı ve Manchester United’ın R&B’ci forveti Andy Cole’u da unutmamak gerek. Liste uzayıp gidiyor. Bu kadar çok ismin yer alması ilk bakışta şaşırtsa da bu insanlar içlerinden geldiği gibi davranmışlar. Bizim gibi arkadaş ortamında söyleyip, mikrofonu görünce bize yakışmaz dememişler. Helal olsun adamlara ne diyelim.

1 yorum:

steven_stiffler dedi ki...

http://stiff1907.blogspot.com/2009/07/di-canio-rocchi.html

Reisler :)