31 Ekim 2011 Pazartesi

Ey Beşiktaş Başkanı...


Dün Beşiktaş’ı izliyorum Sivas karşısında. Sağda Quaresma, solda Simao, ileride Almeida, kadroya alınmayan Guti ve Fernandes…

Vay anasını diyor insan ne biçim bir kadro bu. Peki beklentileri karşılıyor mu? Önümüzdeki yıllar için ya da bırakın gelecek dönemi play-off’a kadar bu takım kimyasını bulur mu? Evet demek çok zor.

Defalarca bu satırlarda yazdım son dönemde. Beşiktaş’ın yerli bir iskeleti olmadan başarının gelmesi hatta bunun uzun döneme yayılması çok zor diye. Bir de Portekizli bir teknik adam getiriyorsun takımın başına. Çok iyi insan,sıfır kariyer, geride kalan 2 ayda gelecek için sana en ufak bir ışık vermeyen bir teknik adam. Takımda gruplaşma hat safhada. Quaresma kafasına göre takılıyor saha içerisinde. Almeida, Necip’e pası tam istediği gibi atmadığı için trip atıyor saha içerisinde. Ernst’in Fenerbahçe maçında Quaresma’nın yaptığı saçmalıklara bir ‘sen ne yapıyorsun’ bakışı var, her şeyi anlatıyor zaten. Hocası da vatandaşına söz geçiremiyor. Ekranlara yansımadı. Carvalhal, Mersin’de maç içerisinde Q7’i yanına çağırıyor taktik vermek için. Babanın tepki ne var ne istiyorsun şeklinde. Yanına çok zoraki geliyor, fazla sallamadan dinliyor. Böyle bir şey olmaz. Giydiğin forma bu ülkenin en büyük 3 kulübünden birinin. Bunları yanlış yorumlamıyorum. 1 ay önce takımın baba isimlerinden, müthiş tecrübeli bir ağabeyiyle konuştum. Tüm bunların üzerine yenilerini katarak söyledi şok oldum. Takımda birlik, beraberlik, saygı gibi şeyler 2.plana itilmiş. Bir takımda en önemli unsurlardır bunlar.

Bir takımda papazlar söz sahibi olmalı bu kesin. Fenerbahçe’nin son yıllardaki başarısında başta Alex, Volkan, Emre, Semih gibi isimlerin takım üzerinde büyük etkisi olmasının büyük payı var. Dünyada da bu böyle. Sir Alex Giggs’i, Scholes’u, Gary Neville’ı neden tuttu yıllarca. Onları gönderse elindeki genç takımı nasıl bir arada tutacak. Barcelona’da Xavi, Puyol şimdi Messi gibi takımın papazları her şeyle ilgileniyor. Milan’da yıllardır bu böyle. Maldini, Inzaghi, Costacurta gibi isimler bu işte çok iyiydiler. Bunlar bir takımın başarısında doğrudan etkili unsurlar. Ama tabi böyle bir oluşum yaratmakta bir takımda 10 yabancı oynatmakla olmaz. Takımın iskeleti minimum 6-7 yerli oyuncudan oluşacak. Bunlarda 1-2’si direkt oynamasa bile o oluşumda yer alacaklar.

Şimdi bir Beşiktaş kadrosu sayayım size. Kalede Cenk yada çok iyi bir yabancı kaleci. Savunmada İsmail-Egemen-Samsun’dan alınmış Kemal yada yıllardır Beşiktaş’ta oynamaya devam eden Sivok-Hilbert ya da Tanju. Orta sahada Veli-Necip-Ernst-hadi diyelim bir tane de yabancı. İleride mutlaka ama mutlaka Mustafa-Simao-Holosko ya da o bölgede oynayabilecek bir başka yabancı. Şu 11’de bile 6 yerli var canla başla mücadele edecek, en az 3 yabancı var minimum 3 senedir Beşiktaş’ta oynayan. Topa kafayı sokan, takımı için terinin son damlasına kadar mücadele eden. Böyle bir takım kaybetse kim ne kadar üzülür, canla başla mücadele ettiği sürece.

Sisteme, isimlere çok takılmayın. İyi isimler eklerisiniz, çıkartırsınız çok önemli değil. Amaç iskeleti doğru kurmak ve sabretmek. Bugün Beşiktaş taraftarı şampiyonluk için 3 sene de bekler 4 sene de. Ama böyle bir kadroyla istikrarı korursan hemen her sene şampiyonluk yarışında olacağın kesin. Tabi bir de bu isimleri iyi hazırlayan, disiplinli bir teknik adam lazım. Özellikle ülkemiz gibi bir yerde böyle bir kadroyla başarının gelmeme şansı yok. Yani milyon dolarları saçmakla şampiyon olamıyorsunuz. Bari bunu deneyin. Geçmişte uzun vadeli başarıları nasıl yakalamışsın bunu bir araştırın. Neden hep kolay ve başarı garantisi olmayan yolu seçiyorsunuz. Barcelona-Real Madrid örneği son dönemde neyinize yetmiyor. Real bile işin sırrının para saçmakta olmadığını gördü de kadroyu koruyup doğru teknik adamla istikrar olduğunu gördü. Lütfen siz de görün artık ve doğruları en azından yapmaya çalışın. İşte o zaman büyük başkan ve kulüp tarihinin efsaneleri arasına girersiniz. Yoksa böyle giderse nefret edilen olmaya devam edeceksiniz.

Hiç yorum yok: