31 Temmuz 2010 Cumartesi

Serin sulara


Çek Cumhuriyeti'nde dalış yarışmasından bu kare. İnsanın canı çekiyor bu sıcaklarda.

?


Futbolda tekmeye kafa sokmak diye bir şey var, peki buna ne diyeceğiz.

Khedira geldi sorunlar bitti mi?


Beklenen transfer gerçekleşti Real Madrid’te. Gerçekleşti de benim anlam veremediğim bir alışveriş oldu bu. Real’de birçok yere takviye yapabilirsiniz. Forvete, savunmanın ortasına, kanatlara ama tek bir yere gerek yoktu orta sahanın ortasına. Xabi Alonso, Diarra kabilesi ve beğenmesem de Gago’nun olduğu yere bu isimlerden ekstra bir özelliği olmayan Khedira’yı almak bana pek mantıklı gelmedi. Kötü oyuncu demiyorum ama gerek yoktu. Savunma göbeğindeyse hala sıkıntı var bana göre. Inter’deki, Chelsea’deki sağlam Mourinho savunması yok Real’in hala. Forvette Higuain’e ne kadar güvenebilir belli değil. Gol sayısı tatminkar olsa da ismi büyük maçlarda sahada yoktu Arjantinli. Geçen sene Şampiyonlar ligindeki Lyon maçlarıyla, La Liga’daki Barcelona maçlarını hatırlayın. Dünya Kupası’nda da Almanya maçında sahada yoktu. Benzema desen hala kapalı kutu. Karıştığı dava, geçen sene fazla oynamaması, bunlar hep soru işareti. Yani tüm bu soruların cevabı Khedira değil.

30 Temmuz 2010 Cuma

Akıl tutulması


20 yaş altı kadınlar dünya şampiyonasından bu video. Fazla söze gerek yok, izleyin yeter. Yalnız orta hakeme çok takıldım. Oda mı tutuldu.

Raul & Magath


İşkence takma adlı teknik adamla Raul’un ilk buluşması Alman basınında bu güzel kareyle yer buldu. Magath’ın gülümsemesini çok manidar buldum. Yıllarca alıştın tabi Real’de yatmaya der gibi bakıyor. Raul’un nefesi de başka yerden geliyor sanki.

Viva Espana

SPORMAX'te naklen yayınlar


31.07.2010 Cumartesi

15.00 Rusya Premier Ligi (Zenit St. Petersburg – Rubin Kazan)
00.30 Brezilya Ligi (Sao Paulo – Ceara)

01.08.2010 Pazar

18.00 Rusya Premier Ligi (Spartak Moskova – CSKA Moskova)
22.00 Brezilya Ligi (Palmeiras – Corinthians)

Maradona klasiği


Daha önce de bir çok kere yaptığı gibi yine hatayı kendisinde aramayıp herkese saldırdı. Doping yaptığında da böyleydi, Barcelona'dan ayrılırken de. Hayırlı oldu işte uzatma be usta. Futbolculuk döneminde 1 numara olmana rağmen yaptığın gereksiz çıkışlar ve sözlerle zaten birçok kere saçmaladın. Artık yapma. Bülent Timurlenk'in dediği gibi sen mükemmel olmayan adamların en mükemmelisin. Biz seni her zaman seveceğiz, bu tip hareketlere hiç gerek yok. Her yerde çıktığı için Maradona’nın lafları ben sadece Ole gazetesinin kapağını vereyim. Ana başlıkta ''Bu federasyon kirli'' diyen Maradona, Grondona’yı yalancılıkla, Bilardo’yu ise hainlikle suçlamış.

Borat geri döndü


Havalar çok sıcak. İnsanlar şaşırabiliyor. Bundesliga 2’nin iddialı takımlarından St.Pauli’nin kondisyoneri Dr. Pedro Gonzales’i bu adamlardan biri olarak görüyorum. Yoksa Borat mayosuyla antrenmanda bunları yapmaya çalışmazdı.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Viktoria Plzen & Beşiktaş


Galatasaray maçını izleyemediğim için burada bir yorumda bulunmak doğru olmaz. Sadece 2-0’dan berabere kalmak, özellikle de evinizde başınıza geliyorsa sıkıntı yaratır. O yüzden Galatasaray’ın ikinci maçta işi zor. Çünkü Balkan ülkeleri kendi evlerinde taraftarıyla bütünleşip çok daha agresif oluyorlar. İzlediğim maça gelirsek Beşiktaş ilk yarıda sahadaki dizilişinin kurbanı oldu. Öncelikle tek ön libero oynayabilmeniz için barcelona gibi olmalısınız. Topun hep sizde kalması lazım. Verdiğim örnekten de belli olduğu gibi bunu dünyada yapabilen tek takım var. Onun dışında Beşiktaş’ın bu dizilişle işi çok zor. Ama Schuster doğruyu görecektir. Takım uyum sorununu aşıp belli bir pas yüzdesine geldikten sonra bazı maçlarda tek ön libero denenebilir ama daha önce değil. Zaten 2.yarıda Necip girince oyun tamamıyla dengelendi ve rakibin ilk yarıdaki etkinliği azaldı.

Çek takımı zaten çok agresif oynayan, bizimkileri önce tekmeyle durdurmaya çalışan bir görüntüdeydi. Oyuncularımızda sezon başı olması nedeniyle biraz korkarak girdiler mücadeleye. Ama dediğim gibi 2.yarıda Necip’in girmesi orta sahadaki gücümüzü arttırdı. Takımda herkesi tek tek değerlendirmeye gerek yok ama birkaç isim öne çıktı. Başrolde %100 lük pozisyonları kurtaran Hakan ve takımı ileri taşıyan Quaresma vardı. Kötülerden ise bir numarada Nobre vardı. Brezilyalının bu takımda oynama şansı ancak sakatlıklara bağlı olur. Eski gücünden çok uzakta ki zaten sadece bu özelliğiyle var olan bir oyuncuydu. Delgado’nun bu kadar ısrarla oynatılmasının da bana göre en büyük nedeni transferde bir alıcısının çıkma beklentisi. Başka bir açıklaması yok gibi geliyor bana. Sonuçta Fenerbahçe için söylediklerimin aynısı Beşiktaş içinde geçerli. Daha yolun çok başındalar ve zamana ihtiyaçları var.

EFSANELER-Alan Shearer


Hep söylenir, futbol basit bir oyundur diye. Bir topla iki kale vardır ve topu kalenin içine göndermek usta bir futbolcu için çokta zor değildir. İnanılmaz gol koklama yeteneği, müthiş yer tutma kabiliyeti, harika pozisyon takip becerisi ve öldürücü son vuruşlarsa büyük bir golcüyü anlatan en güzel kelimelerdir. Bizim hikayemizde böyle bir efsaneyi anlatıyor. Top Sherarer’a gelir O’da kalenin içine gönderiverirdi meşin yuvarlığı. Gol sonrası bazen tek bazen çift elini havaya kaldırırdı. İşte sadece bunları yapmak Alan Shearer’i efsane yapmıştı zaten sadece bunları yapmak Alan Shearer için olağandı. Britanya tarihinin en önemli oyunculardan biri olan, muhteşem golleri, saha içinde ki inanılmaz hırsı ve herkes tarafından saygı duyulan şövalye ruhlu kişiliğiyle tüm futbolseverlerin kalbinde taht kurmayı başaran ender oyunculardan biriydi Alan Shearer.

13 Ağustos 1970’de Newcastle’in şirin bir kasabası olan Gosforth’ta dünyaya geldi. Futbolun tek kelimeyle yaşam biçimi olduğu bu şehirde küçük Alan için de durum pek farklı değildi. Henüz 6 yaşındayken O ve arkadaşları mahalle aralarında sürekli top peşinde koşarken, futbol onun için tek kelimeyle bir tutkuydu. O zamanlar siyah-beyazlı formayı giyen Kevin Keegan’a hayran olan Shearer, efsane oyuncuyu örnek alıp ve hiçbir maçını kaçırmazdı. Futbola olan yeteneğiyle arkadaşlarının arasından hemen sivrilen Alan, Gosforth okul takımının kaptanı ve en iyi oyuncusuydu. Gösterdiği üstün performansın ardından 1-2 yerel takımda oynamaya başlayan Shearer 13 yaşında Newcastle United’ın alt yapısına geçti. Sonunda hayalini kurduğu siyah-beyazlı formayı giyebilecekti. Newcastle’da iki yıl forma giyen oyuncu o zaman ki antrenörlerinin kendisini tercih etmemesiyle bir üst takıma çıkamadı. Bu yüzden Shearer kendisine yapılan teklif üzerine daha çok şans bulacağına inandığı Southampton’a geçti. Henüz 15 yaşındayken Newcastle’den 300 millik yol yapıp Southampton’a gelen bu gence genç takım koçu Dave Merrington çok yardımcı oldu. Takım içerisinde kısa sürede kendisini kabul ettiren Alan kendisinden büyük oyunculardan bile saygı görmeye başladı.

Southampton’ta kendini geliştiren ve oynadığı futbolla bir anda takımın göz bebeği haline gelen Shearer, Azizlerdeki son senesinde milli takıma da seçilerek 1992 Avrupa Şampiyonası kadrosunda yerini aldı. İngiltere gruptan çıkamasa da Ada’da transferin gözde isimlerinden bir olmuştu Shearer. Alex Ferguson’ın ısrarına rağmen o dönemin Britanya rekoru 3.3 milyon pounda Kenny Dalglish’in Blackburn’üyle sözleşme imzalar. İlk 2 sene Manchester United’ın şampiyonluklarını izlemek zorunda kalsa da attığı gollerle taraftarın sevgilisi olan Shearer kariyerindeki en büyük başarıya 1994-95 sezonunda ulaşacaktı. Premier Ligde halen Liverpool’un bile ulaşamadığı zafere o yıl ulaşan Blackburn büyük bir iş başararak şampiyonluğa ulaşır. Aslan payı tabi ki SAS ikilisi olarak ünlenen Alan Shearer-Chris Sutton’a aitti. Şampiyon oldukları sezonda 42 maçta 34 gole imza atan Shearer gol krallığının yanı sıra PFA yılın oyuncusu ödülünü alarak ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu herkese bir kez daha ispatlıyordu.

Shearer‘ın Blackburn Rovers’da ki son yılında ise kulüp çok kötü bir sezon geçirir. Büyük beklentilere rağmen Lancashire kulübü Şampiyonlar Liginde Grup aşamasında elenip ligi de 7.sırada bitirince büyük hayal kırıklığı yaratır. Tüm bu olumsuzluklara karşın Altın top ödülünü kazanan Alan Shearer, 35 maçta 31 gole imza atıp 3 sene üst üste 30 golün üzerine çıkan ilk oyuncu olur. Artık O Ada’nın tartışmasız en büyük golcüsüdür ve 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapan İngilizlerin en büyük kozu olarak görülmektedir.Oldukça başarılı bir turnuva geçiren oyuncu 5 golle Kupanın en golcü ismi olurken takımının Yarı Finalde Almanya’ya elenmesine engel olamayarak Final şansını kaçırır.

Blackburn Rovers ve Milli takımla elde ettiği başarılar onu doğal olarak Avrupa’nın ünlü kulüplerinin transfer listelerinde bir numaraya taşır. Fakat Newcastle United’ın başında öyle biri vardı ki Shearer’ın asla kıramayacağı biridir. Bu isim çocukluk kahramanı ve her zaman örnek aldığı efsane Kevin Keegan’dan başkası değildir.Sonunda yıldız oyuncu 15 milyon pounda dünya rekoru kırarak tekrar evine döner. Sözleşmesine özel bir madde koyduran Alan Shearer 9 numaralı formayı giymek istediğini belirterek gerçek bir Geordie efsanesi olmak istediğini söyler. 14 Eylül 1996’da Newcatle formasıyla ilk maçına tesadüf bu ya eski takımı Blackburn Rovers karşısında çıkar yıldız oyuncu. İşini yine çok iyi yapan Shearer, 31 maçta 25 gole imza atarak Geordie’lerin ligi Manchester United’ın arkasında ikinci sırada bitirmesinde büyük pay sahibi olur. Üst üste gösterdiği muhteşem performansların ardından İngiliz yıldız FIFA yılın oyuncusu ödülünde Ronaldo ve George Weah’dan sonra 3.sırayı alır.

Sonraki yıllar iniş çıkışlarla geçmesine rağmen sözünü tutarak kulübün efsaneleri arasında yer alır ve oyundan kopana kadar asla bırakmaz siyah beyazlı formayı. Shearer’ın milli takımdaki son turnuvası ise Euro 2000 olur ve yine hayal kırıklığı yaşar. Futbolculuk kariyerinin sona ermesinden sonra herkes bir gün takımın başına geçmesini bekler ama zamanlama gerçekten çok kötüdür. 2008-2009 sezonunda 1 Nisan’da ligde kalması mucizelere bağlı olan Newcastle’ın başına geçerek ateşten gömleği giyer Shearer. Tüm çabalarına rağmen kulübün sahibi Mike Ashley’in önceki hataları efsane ismin takımı ligde tutmasına yetmez. Alt lige düşülmesinin ardından görevinden ayrılan Shearer şu aralar BBC’de yorumculuk yapıyor. (Blogda daha önce yayınlanan ''Adebayor Kurtlar Sofrasında'' videosunda görebilirsiniz)İşte kariyerinde 400 golü aşmış gol makinesinin hayat hikayesi böyle. Premier lig tarihinin en skorer oyuncusu, Dünya Futbol Tarihinin gelmiş geçmiş en büyük golcülerden biriydi yaşayan efsane Alan Shearer.

Serie A 2010-2011


Serie A’da 2010-11 fikstürü belli oldu. İlk hafta resimdeki gibi. 29 Ağustos’ta lige start veriliyor, 22 Mayıs’ta sona eriyor. Dev maçların ilk yarı tarihleri ise şöyle: Inter-Roma 26 Eylül, Inter-Juve 3 Ekim, Milan-Juve 31 Ekim, Lazio-Roma 7 Kasım, Inter-Milan 14 Kasım.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Young Boys & Fenerbahçe


Klasik bir laf olsa da Fenerbahçe’nin daha zamanı ihtiyacı var. Önemli oyuncularından eksik çıktılar sahaya, yoğun bir hazırlık döneminden geçtikleri için de tempoyu ayarlamaları zordu. Ama asıl sorun Fenerbahçe yönetiminde. Son yıllardaki hastalık bu sene de devam ediyor. Transferlerin bir an evvel bitmesi lazımdı. Şampiyonlar ligine göre transfer yapma isteğini bir türlü anlamıyorum. Senin zaten Türkiye’de 2 kupa hedefin var. Şampiyonlar ligini beklemek ne oluyor ki. Zaten iyi bir takım kurmak zorundasın. Alınacak oyuncuların transferleri bir an evvel bitirilip takıma uyum süreçlerini sağlıklı geçirmeleri gerekiyor. Bunu söylememin bir nedeni de Fenerbahçe Avrupa Ligi’nde mücadele etse oyuncuların geç gelmesi çok etkilemez Beşiktaş ve Galatasaray gibi. Zayıf ekiplerle karşılaşıyorsun çünkü. Ama sen Şampiyonlar ligi için oynuyorsun. İşte 3.ön elemede rakibin zayıf bile olsa yine de bir ligin ikincisi. Bu turu geçtikten sonra Ajax, PAOK’u elerse çok büyük ihtimalle güçlü bir takımla oynayacaksın. Ama kadron böyle olursa geçmiş olsun. O yüzden ben Aykut Kocaman’a da takımada hiçbir şey demem.

Tek lafım bir türlü akıllanmayan Kazım’a. Nerede oynadığının hakikaten farkında değil. Onu Avrupa’da üst düzey takımların isteyeceğini falan mı zannediyor. Gideceği en iyi takım yine Toulouse gibi vasat bir kulüp olur. Ona en güzel örnekte ezeli rakibinde var. Beşiktaş, Batuhan’ı Eskişehir’e verdi. Türk futbolunun geleceği olacak bir oyuncuydu Batuhan aynı Kazım gibi. Ama artık yükselişe geçerse benim için mucize olur. Çünkü onunda sorunu kafada. Bu arada Stoch’ta çok faydalı olabileceğinin sinyallerini verdi. Dikine oynayan bir isim ve attığı golde hareketli topa vuruşu usta işiydi. Sözün özü Fenerbahçe’yi net bir şekilde değerlendirmek için daha vakit var. Kadro tamamlansın o zaman bakarız.

Temmuz'da öldü


Böyle verdi başlığı Ole gazetesi, Maradona'yla yolların ayrılması üzerine.Onu Arjantin'de en sert eleştiren tek yayın organıydı belki de. Diego'nun da niyeti yoktu aslında kalmaya. Karakterine tersti. 4 yıl daha sıkıntılı bir eleme süreci ve ezeli rakip Brezilya’nın evinde düzenlenecek bir kupa. Güney Afrika sonrası federasyon topu ona atıp futbolcular ve halkta ısrar edince kalacak gibi duruyordu ama olmadı. Yakın zamanda ''Ben görevime devam etmek istiyorum ama her şey başkan Julia Grondona'ya bağlı. Çünkü ekibimden bir kişiyi bile gönderirlerse ben de hiç düşünmeden ayrılım. Bu takımın masörü bile olsa hiç düşünmem, giderim''tehdidini de savurmuştu. Federasyonda fazla naz aşık usandırır misali net bir duruşla taviz vermedi Maradona’ya. Yapılan açıklamayla da yolların ayrıldığı duyuruldu. 7 Eylül’de İspanya’yla oynanacak hazırlık maçına yeni teknik direktörüyle çıkacak Arjantin. Adaylarda Estudiantes’le geçen sene Libertadores'i kazanan Alejandro Sabella, Racing Club’tan Miguel Angel Russo ve 20 yaş altı milli takımının başındaki Maradona’nın 1986 Dünya Kupası’nda beraber forma giydiği Sergio Batista. Ancak şimdiden Sabella sesleri yükselmeye başlamış bile.

27 Temmuz 2010 Salı

Sazan


İşimiz gereği birçok gol sevinci gördüm ama böylesini değil.

Yemekteyiz




Casillas-Carbonero çiftinin yanı sıra Shakira’yla yaptığı muhteşem düetten tanıdığımız Madrid doğumlu Alejandro Sanz ve kız arkadaşı Raquel Pereda, Desperate Housewives dizisinin seksi güzeli Eva Longoria’nın evine konuk olmuşlar. Neşeli geçen yemeğin fotoğraflarını Eva hemen Facebook’a koymuş. Tony kampta herhalde, akşam yemeğinde evde olmadığına göre.

Adebayor kurtlar sofrasında


Bu video Dünya Kupası'ndan. Belki biraz geç oldu ama mutlaka izlenmesi gereken bir parça. Kupa'yı televizyondan izleyen yıldızlardan Emanuel Adebayor BBC'de Gary Lineker'in programına konuk oluyordu. Alan Shaerer da stüdyodaki diğer efsane isim. Adebayor'un telefonunun çalmasından sonra iki kurt araya alıyorlar Togolu yıldızı.

Lineker: Arayan kimdi Samuel Eto'o mu?
Shearer: Roger Milla.
Sonrasında ayarı kaçıyor tabi programın.

Kaptanın vedası


O da Guti gibi hemen hemen aynı sözleri söyleyerek ve gözyaşları içinde veda etti. Hayatı Real Madrid olan, paradan daha önemli şeyler var diyen büyük bir efsane olarak ayrıldı evinden. Raul ve Guti’nin gidişlerine sevinenlerde var elbette. O da bu yüzden veda konuşmasında ''taraftarlara şunu söylemeliyim ki bu kulüp için her şeyimi verdim'' demek zorunda kalıyordu. Sanki ihtiyacı varmış gibi. Ama şu bilinsin ki yıldızı her zaman Bernabeu semalarında parlayacak Raul’un. Kötü bir sonuç alındığında yada mesela Ronaldo o gün isteksiz oynadığında şöyle diyecekler:''90 milyon euroluk adamsın ama Raul kadar cesaretin, ruhun, kalbin yok''. Çünkü o farklıydı. Takımda bu tarz adamda 2 tane kaldı bana göre. Biri Casillas diğeri Sergio Ramos. Barcelona’da ise istemediğin kadar.

Real Madrid’in önümüzdeki yıllarda işinin zor olmasının bir nedeni de bu zaten. O yüzden kendi çocuklarına ihtiyaçları var. Kaptan gibi Guti gibi bunu kişisel bir mesele haline dönüştüren oyunculara. Raul ise bu tarz adamların top noktasıydı. Mimikleriyle, hırsıyla takımını coşturan sahada yüzde yüzünü veren gerçek bir liderdi. Bir keresinde Real Madrid, Raul’un 2 golüyle Manchester United’ı 3-1 mağlup etmişti. Rövanş karşılaşması öncesi düzenlenen basın toplantısında Sir Alex Ferguson yıldız oyuncu için şakayla karışık şu sözleri söylemişti: ''Raul’u İngiltere'ye sokmamak için elimizden geleni yapacağız. Eğer havaalanında bir pasaport görevlisi olsaydım, ne pahasına olursa olsun onun ülkeye girişini engellerdim’’. İşte bu gibi bir çok hatırayla Santiago Bernabeu’da taraftarlara veda eden Kaptan Raul, arkasında 740 maçta atılmış 323 gol ve 16 kupa bırakıyordu.
Not:16 yıllık kariyerin ilk maçı Marca'da böyle yer bulmuş.

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Ronaldinho kaldı


Milanlıların yüreğine su serpecek açıklama Galliani’den geldi. Berlusconi’nin saçmalıklarının yanı sıra yanlış transfer politikasıyla formaya yakışmayan isimleri kadroya katan Milan, bir de Roni’yi kaybetse taraftar kulübü bu kez basardı herhalde. Dünya Kupası’ndan sonra LA Galaxy, Flamengo ve West Ham gibi kulüplerle adı geçen Ronaldinho, 2011 sonuna kadar Milano’da kalacak. Gazzetta’ya yaptığı açıklamada bundan sonra Roni hakkında çıkan transfer haberleri sadece söylentidir diyen ve Galaxy’nin teklifini doğrulayan Galliani’nin Amerikalılara verdiği cevap gerçekten güzelmiş: ''David Beckham’dan sonra başka bir yıldızı daha istediler ama Ronaldinho için daha uzun yıllar beklemeleri gerekecek''.

Ferguson 75’te bırakır mı?


Ryan Giggs, şu an 69 yaşındaki menajerinin 75’inde koltuğunu bırakabileceğini söylüyor. Son yıllarda ‘’Bu sene bırakır’’ diyenler hep yanılmıştı. Galli yıldız daha uzun bir zaman dilimi seçmiş ve kesin bırakır dememiş. Haksız da değil hani. 12 yaşında tanışmıştı Ferguson’la. Hadi 1 kulüpte kariyerini tamamlayan oyuncular gördükte nerdeyse bir teknik adamla tamamlayacak 3 oyuncu var Manchester’da. Böyle giderse Scholes ve Gary Neville da bırakır bizde bu inatçı İskoç’u izlemeye devam ederiz, ağzında sakız gol sevincinde hoplayıp zıplarken. Bana göre tek bir şey kalmış onun içinde. Ezeli rakip Liverpool’u lig şampiyonluğu sayısında geçmek. Es kaza Kırmızılar bu sene Roy Hodgson’la ligi zirvede bitirirse biz Ferguson’ı değil 5, 10 yıl daha görebiliriz valla.

25 Temmuz 2010 Pazar

İspanyol hegemonyası


Adamlar tez konusu olur. Son 2-3 yılda hemen her platformda zirvede onların adı var. 2008’de Avrupa Futbol Şampiyonası’nda gelen zaferle başlayan süreçte 6 kupa kazanan uzay takımı Barcelona, Rafael Nadal’ın bu sene Wimbledon ve Fransa açık zaferleri, basketbolda bu sene iki büyük kupayı Barcelona ve Valencia’nın kazanması, tarihinde ilk defa finale çıkan futbol takımının Dünya Kupası zaferi ve son olarak da Alberto Contador’un Fransa bisiklet turunu zirvede bitirmesi. Nasıl bir planlama yürüttüler bilmiyorum ama İspanya Spor Bakanıyla konuşmak lazım. Bu kadar şampiyonluk, kürsüde hep 1 numarada olmak tesadüfle açıklanamaz çünkü.

Guti'den elveda


“Kalbim daima burada olacak”…İşte bu sözlerle ayrıldı Guti, 8 yaşında girdiği Real Madrid’ten. Gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyordu, Bernabeu’nun basın odasında son kez yaptığı açıklamada. Valdano’yla birlikte medyanın karşısına çıkan Guti’nin yanında annesi ve babası da vardı. Konuşurken yutkunan yıldız oyuncuya İspanyol gazeteciler birçok kez Beşiktaş’ta başarılar diledi. Real Madrid formasıyla oynadığı maçlardan hazırlanan video gösterisi duygusal anlara sahne olurken Guti, kazandığı 15 kupayla veda etti Santiago Bernabeu’ya.

London Calling


Şu an için dünya futbolunda kaleci sıkıntısı olduğu aşikar. Büyük kulüpler her mevki için bir yıldız bulabiliyor ama maç kurtaran kaleci bulmak çok zor. Hep aynı isimler telaffuz ediliyor. Herkes bir çırpıda Buffon, Cech, Casillas ve Cesar diyor. Bunun en büyük sebebi de bu isimlerin büyük takımlarda oynamaları. Halbuki başka liglerde yada büyük liglerin diğer takımlarında da oldukça iyi kaleciler var, şansının dönmesini bekliyorlar. Bunlardan biri de bu isimlerin belki de top noktasındaki Cska Moskova kalecisi Igor Akınfeev. Rusun adı son dönemde adı kaleci arayışındaki dev takımlarla geçiyor hep. Şu an içinse iki İngiliz devi Arsenal ve Manchester United’la. Eli sıkı Arsene Wenger paraya kıyarsa Londra bir adım önde bence. Arshavin faktörünü de eklersek bu sene en sonunda bir kaleci görebileceğiz Arsenal’in kalesinde.

Ronaldo mu? Ronaldone mi?



Bu kareler La Gazzetta'dan. Şişman Fenomen mi dersiniz, yürü be koçum mu dersiniz yoksa başlıktaki gibi mi dersiniz bilemem. Ama tüm bunları söyleyerek müthiş dalga geçmiş İtalyanlar. Ama geçilmeyecek gibi de değil. Duba gibi efsane gördüm ama çoğu kopmuştu futboldan. Bizim şişman ise inatla devam ediyor oynamaya. Sahada yığılıp kalacak diye ödüm kopuyor valla.

Mesut tercihini söyledi


Katalanların kalbinden geçen tek isim Fabregas. Milli takım kutlamalarında forma giydirdiler, Guardiola ondan asla vazgeçmiyor ve basınları her gün manşetlerini onunla süsülüyor. Ancak B planları da yok değil. Yine günlerdir Fabregas olmazsa tek alternatif olarak Mesut Özil’i gösteren Katalanların, Real Madrid ve Manchester United’ta devreye girdi haberleriyle biraz canları sıkılmıştı. Werder Bremen taliplilerin çoğalmasıyla ellerini ovuştururken Mesut yaptığı açıklamayla tek tercihinin Barcelona olduğunu söyledi. Diğer isimlere bakarsak da en iyi seçenek ortada duruyor zaten. Real’de ve Manchester’de uyum sorununu fazlasıyla yaşayabilir ama Barcelona’da çok oturmuş bir takım olduğu için hiç sıkıntı yaşamaz ve haftalar geçtikçe aldığı dakikayı arttırarak ses getiren işlere imza atabilir. Mesut’un transferinin anahtar ismi şu an Arsene Wenger. Dua edelim de inadını sürdürüp vermesin Fabregas’ı.

Brezilya’nın yeni patronu Menezes


Ramalho en iyi tercih olur dedik ama kulübünde kalma kararı verince Brezilya Futbol Federasyonu, tarihinin en önemli Dünya Kupası için takımın başına Mano Menezes’i getirdi. En son Tevez’le şampiyon olduktan sonra 2.lige düşen Corinthians’ı tekrar 1.lige taşıyan, geçen sene Paulista ligi ve Brezilya Kupasını müzeye getiren Menezes, kulübünden aldığı izinle Sambacıların başına geçti.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

SPORMAX'te naklen yayınlar


24 Temmuz Cumartesi

19.30 Rusya Premier Ligi (Rostov – Zenit St. Petersburg)
00.30 Brezilya Ligi(Avai – Atletico Mineiro)

25 Temmuz Pazar

20.00 Rusya Premier Ligi (CSKA Moskova – Spartak Nalchik)
22.00 Brezilya Ligi (Internacional – Flamengo)

23 Temmuz 2010 Cuma

Haka


Boca Juniors'un Yeni Zelanda'da daki hazırlık maçından bu kare.Haka dansını yapanlara Bocalıların napıyo lan oğlum bunlar bakışı süper.

Muricy Ramalho


Brezilya Futbol Federasyonu, onu getirebilirse takımın başına en doğru kararı verir bana göre. 2006’dan 2008’e 3 kez şampiyon yaptı Sao Paulo’yu. 4 yıl üst üste Brezilya’da yılın teknik adamı seçildi. Geçen sene Palmerias’ı lider almıştı ama ne olduysa takım çok kötü performans gösterdi. Sao Paulo ise o gittiğinden beri doğrulamadı. Bu sezon başına geçtiği Fluminense ise şu an lider. Federasyon, teklif yapmış Ramalho’ya cevap bekliyorlar. Gelirse takımın başına 2014 için en doğru seçim olur.

Sembolik ceza


Buna kamuoyunu, basını idare etme cezası denir. Takımı sürekli şekilde kadro dışı bırakamazlar. Öte yandan patronun kim olduğunu da göstermek zorundalar. Domenech’in hatasıyla işler bu noktaya gelse de terbiyesizlik yapılan makam Fransa milli takım teknik direktörlüğü. Blanc da böyle düşünerek 11 Ağustos’ta Norveç ile oynanacak maç kadrosuna Dünya Kupası’nda bulunan 23 kişiyi çağırmayarak sembolik bir ceza verdi. Tabi bunun arkası gelir. Anelka bir daha milli takım forması giymeyebilir. Yanına birkaç oyuncu da eklenirse şaşırmamak gerek.

Arda


Olay sonrası basında genelde hep aynı yorum var. Arda’nın hareketlerinin kendisine yakışmadığı yönünde. Ntv Spor’u aradığı şu an sadece iddia edildiğinden, maç sonrası taraftarla tartışmasına odaklanmak lazım. Büyük bir camianın kaptanı olmak çok zordur. Kaptanlık yapmak için illa eski yada takımın yıldızı olmak yetmiyor. Bir topluluğu temsil ettiğin için hareketlerinin doğuracağı sonuçları da bilmek lazım. Geçen sene de buna benzer durumlar geldi başına ve yine agresif bir tavırla karşılık vermişti Arda. Bu kez de yine aynı tepkiyi veriyor. Hareketinin doğuracağı sonuçları hesap etmeden. Ona taraftarın yaptığı hareketi konuşmaya bile gerek yok, çok yanlış ama Arda aynı şekilde karşılık vererek kimi temsil ettiğini unutuyor. Sana yapılan her tepkide, sataşmada çıkıp-buna politik davranmakta diyebilirsiniz-güzel bir şekilde cevap vermek sana bunu yapanlar karşısında müthiş bir prim kazandırabileceği gibi o insanlarında bir daha seninle uğraşmalarını engeller. Ama sende o seviyeye inersen kabadayı tarzıyla karşılık verirsen zayıf noktan ortaya çıkar ve hep oradan saldırırlar. Bu ülkenin şu an için en büyük yıldızısın.Avrupa’da büyük bir takıma transferi en ciddi şekilde konuşulan tek kişisin. Ama profesyonel futbolculuğun sadece sahada yaptıklarınla sınırlı kalacağını sanıyorsan Avrupa’da işin çok zor derim. Sahada futbolcu dışarıda ise usta bir politikacı gibi hep sevimli gözükmelisin.Tamam futbolcular da insan, onlarında hayatlarında bir çok şey oluyor ama yine de içinde bulunduğun ruh halini minimum şekilde dışarıya yansıtmalısın. Yoksa kısa sana duyulan sevgi ve saygıyı çok kısa zamanda tüketebilirsin.Etrafına baktığında bunun örnekleri çok var.Umarım böyle bir insan olmazsın Arda.

Martin Jol 2


Adam Fulham’a geldi diye yazdık, methiyeler düzdük hakkında ama yaptığı açıklamayla Ajax’ta kalıyorum dedi, bizde patladık. Olsun Premier ligde olsa Fulham’ın çıkışı sürerdi ama Hollanda’da kalmaya karar verdi. Geçen sene kıl payı kaçırdığı şampiyonluğa bu sene rahat bir şekilde uzanmasını bekliyorum Martin Jol’un. Hem de aynı gol sayısına yakın bir rakamla.

22 Temmuz 2010 Perşembe

En çok kazananlar


Küçücük bir topu deliğe sokup yılda 90 milyon $ kazanıyorsan helal olsun derim adama. 2010’un en çok kazanan sporcuları listesinde Tiger Woods yine 1 numarada yer aldı. 2 numarada 61 milyon $’la Woods’un meslektaşı Phil Mickelson var. 3 numarada boksör Floyd Mayweather Jr. 60 milyon $’la, 4 numarada ise Miami Heat’in yeni transferi LeBron (King) James 45 milyon $’la yer alıyor. İlk 50’de bir tane futbolcu yok. Top peşinde koşup dünyaları kazanıyorlar diye sallamamak lazım adamlara. Adres başka yerde.

Raul & Guti


İkisi de şu an Florentino Perez’in en büyük problemi. 2 yıldız pazartesi günü tatillerinin bitmesiyle Jorge Valdona’yla görüşecekler ve gelecekleri konusunda son kararı verecekler. İkisi de takımlar antrenmanlarını yaparken tatillerine devam ediyorlar. Bild’e göre Raul, Schalke’yle 2 yıllık sözleşme imzaladı bile. Guti ise basınımıza göre Beşiktaş’la anlaştı. Ama 2 futbolcu için net bir şeyler söylemek için Pazartesini beklememiz gerekiyor.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Örnek olsun


Örnek olsun bize.Aman onu kızdırmayalım.Şimdi bununla papaz olmaya gerek yok diyerek herkese mavi boncuk dağıtmıyor adamlar. Neyse onu söylüyorlar.Daha neler yazarım ama Google Translate yardımıyla siz çözün ne demek istediğimi.

2010-11 Süper Lig fikstürü


Süper Lig'de 2010-2011 futbol sezonu fikstürü çekildi. Süper Lig, 13 Ağustos Cuma günü yapılacak açılış maçıyla başlayacak ve 19 Aralık'ta devre arasına girilecek. Ligin ikinci yarısı 21 Ocak'ta başlayacak ve 2010-2011 sezonu 22 Mayıs'ta oynanacak maçlarla tamamlanacak. Aşağıda ise ilk yarının derbileri var. Haydi hayırlı olsun.
2. HAFTA: Trabzonspor - Fenerbahçe
5. HAFTA: Fenerbahçe - Beşiktaş
7. HAFTA: Trabzonspor - Beşiktaş
9. HAFTA: Fenerbahçe - Galatasaray
11. HAFTA: Trabzonspor - Galatasaray
14. HAFTA: Galatasaray - Beşiktaş

Pes...

Yok böyle bir olay. Hakeme çok saldıran futbolcu,teknik adam,idareci,taraftar gördüm ama böylesine pes denir ancak.Yer her zaman olduğu gibi tabi ki Güney Amerika.

Maradona kararını verdi


Beklenen oldu aslında. 2014 Dünya Kupası’nın sonuna kadar görevinin başında Maradona. Şaşırmadım bu kararına. Sonuçta normal bir adam hatalarını görür ve bir daha bu işe bulaşmazdı. Ama Maradona bu. Almanya’dan 4 yedikten sonra bile oynattığı futbolu ve kadroyu savunmuştu. İşlenebilecek bütün suçları yapsa bile Arjantin halkı yine de sever onu. Dünya Kupası’nda rezil olmak ne ki. Ezeli rakibinin evinde kupayı ellerinden alma hayali de suya düştü bence. Gerçi belli olmaz. Belki elemelerde kötü başlarlarda yerine bir teknik adam gelir. Yoksa Tangocuların işi çok zor. Futbolculuğu için O ve diğerleri derim. Teknik adamlığı içinse yine aynı cümleyi kullanırım ama ters manada. Hayatında yaptığı tüm hataları umursamamıştım ama şimdi yaptıklarını kabul edemiyorum. Hayal olsa da bu söylediğim umarım ben yanılıyorumdur.

Korku Filmi

Bu videoda Bild'ten. Brezilya 2.ligi takımları Guaratingueta'yla Vila Nova arasındaki maçta Guaratingueta'lı Diego Dedon topu çizgiden çıkarmaya çalışırken arkadaşı yardıma geliyor ve kabus başlıyor.

Komik Benitez


Ben bu adama ne diyeyim bilmiyorum. La Gazzetta’da ''Rafa Devrimi'' başlığıyla verilen haberde İspanyol teknik adam, Mourinho’dan daha güzel futbol oynatacağım demiş. Hadi bu lafları başka biri söylese (Hector Cuper hariç) inanayım da sen söyleyince komik kaçıyor be güzelim. Adama demezler mi Liverpool’da bu dediklerini niye yapmadın diye. Everton deplasmanında 2-0 öndeyken, rakibin 10 kişi kalmış ve tarihi bir farka gidecekken sol açığını çıkarıp sol bek sokmuş bir adamsın sen. Nasıl dersin güzel futbol oynatacağım diye. Şimdi ne dediğine bakalım sayın Benitez’in: ''İnter'i inceledim ve geçen sezonki başarının, takımın çok iyi bir kontra-atağa çıkmasından kaynaklandığını gördüm. Takım topu ayağında fazla tutmuyor, ancak topun kontrolünü ele geçirir geçirmez büyük bir hızla atağa kalkıyor. Ben bu düşünceyi değiştirip, topla daha fazla oynayan bir takım yaratmak istiyorum'' Ben şimdi bu sözlerin asıl tercümesini yapayım: ''Sevgili Inter taraftarı, siz son yıllarda çok fazla şampiyonluk yaşadınız. Bir de üstüne geçen sene 3 kupa aldınız. Bu Mourinho denen adam sizi fazla şımartmış. Şimdi ben geldim böyle konuşup sizi bir güzel havaya sokacağım. Kadroya saçma sapan isimler alacağım. 2 sene sonra bir bakmışsınız şampiyon kadronun yarısı yok. Ligde de eski günlere geri döneriz hiç merak etmeyin''. Ahmet Çakarvari bir söylem oldu biliyorum ama gerçek bu. Geride kalan 4 seneye baktığımda da yanılacağımı çok sanmıyorum. Juventus ve Milan yine abuk sabuk işler yaparsa durum değişir ama genel hatlarıyla böyle bir Inter izleyeceğiz. Tabii burası İtalya. Kimse Liverpool’daki gibi sabretmez Benitez’e, anında koyarlar kapı önüne.

Gidebilirsin Ibra


Bu başlığı atmış Sport gazetesi. Guardiola'nın İbrahimovic'le konuşup yol verdiğini yazıyor. Beklenen bir gelişmeydi zaten. Asıl soru İsveçli'nin şimdi ne yapacağı. Daha önce de söylediğim gibi egosunu ortaya koyacağı bir takıma gitmeli İbrahimovic. Şu an için en iyisi Milan olarak duruyor. Tabii Berlusconi parayı bastırırsa. Barcelona'da sanatçı yönünü ortaya çok çıkartamadı. Etrafı kendisi gibi birçok adamla dolu olunca bunu yapması da zordu. Şimdi İnter gibi bir kulüp bulmalı kendine. Herkesin ona oynayacağı, borusunu öttüreceği bir yere gitmeli. Bizde televizyon başına geçip ''dur abi İbo'nun maçı var'' diyebilelim.

Çıldırdıkları an


Marca'nın sitesinde var bu video. İspanya-Hollanda finalini farklı mekanlarda (ev,pub vs.) izleyenleri görüyoruz. İniesta'nın golünde yaşananları anlatmaya kelimeler yetmez.

''El Classico'' ne zaman?


29 Ağustos'ta başlıyor La Liga. Son Şampiyon Santander deplasmanıyla start verirken Real Madrid geçen sene kolay geçse de İspanya'nın en zor dış sahalarından biri olarak gösterilen Mallorca'yla başlıyor. Katalanlar 19 Eylül'de belalısı Atletico Madrid'le Vicente Calderon'da oynayacak. Madrid derbisi 7 Kasım'da Bernabeu'da. Tüm dünyanın merakla beklediği ''El Classico'' nun ilk randevusu ise 28 Kasım'da Nou Camp'ta.