16 Temmuz 2011 Cumartesi

Djibril Cisse: Şanssız Savaşçı


2002 kışında Fransa ligi özetlerini izliyorum iş gereği. Çok sıkıcı bir lig bu arada. Her izlediğimde içime bir kasvet çöker ama o gün başkaydı. Auxerre maçı geldi. Bir başka sıkıcı maç derken Auxerre’in forveti Djibril Cisse öyle bir gol attı ki kim ulan bu dedim. Sürat, denge, yırtıcılık, karizma hepsi bu adamdaydı. Sonraki haftalarda Fransa’dan tek izlediğim Auxerre maçları oldu. Avrupa’da Ronaldo, Raul, Van Nistelrooy, Henry modaydı ama Cisse adamımdı artık. Topu kırarcasına vuruyordu. Sonradan fark ettim ki plase, onun sözlüğünde yokmuş zaten:) Milli takımda fazla şans bulamıyordu ama. Trezeguet-Henry ikilisinin arasına bir başka moda, Saha girebiliyordu sadece. Daha Anelka vardı. Ne talihsizdi o dönem. Sonra dedikodular başladı Avrupa medyasında. Adı Liverpool ile anılıyordu. Allah be dedim. Bizim takıma geliyordu baba. Owen ile ne ikili olur diye düşündüm ama olmadı. Bir sene daha yuvada kalayım dedi ama ekledi: ''Auxerre’den sonra gideceğim tek kulüp Liverpool olur''. Bende beklemeye başladım ne zaman gelecek diye. 2004’te geldi. 14 milyon pounda. Ama hücumdaki partneri Real Madrid’e gittiği için Owen olamayacaktı. Cisse’yi kırmızılı formayla görmek muhteşemdi. Ama futbolun kahpe tarafı kendini çabuk gösterdi.

Liverpool’da büyük işler başaracağına inanılan Djibril Cisse’nin, 30 Ekim 2004’de Ewood Park’da Blackburn maçında sol ayak bileği kırıldı. Geçirdiği sakatlık sonrasında ayak bileğine destekleyici parçalar takıldı ve iyileşmesi uzun zaman aldı, ancak 2005 Mart’ında sahalara dönebildi. Kısa dakikalarla kendini yeniden oyuna adapte etmeye çalışan Fransız, efsanevi Şampiyonlar Ligi finalinde de 85.dakikada Milan Baros’un yerine oyuna girdi ve seri penaltı vuruşlarında üstüne düşeni yaparak kupanın kazanılmasında pay sahibi oldu. Yine aynı yıl Süper Kupa’da CSKA Moskova’yı attığı 2 golle yıkan isim oldu. Herkes tamam demişti, Cisse artık kesin döndü deniyordu ama eski yırtıcılığı yoktu. Topları kıramıyordu artık. İkili mücadelelerde savunma oyuncuları ondan korkmuyordu. Her zaman sevgiyle (!) andığım Rafael Benitez’in de onu sağ kanatta oynatması Cisse’yi iyice bitiriyordu. Ama yine de bir başka efsanevi finalde West Ham filelerine muhteşem bir gol bırakmıştı. Fena olmayan bu performansıyla bile 2006 Dünya kupası kadrosuna çağrılmıştı. İşler tam yoluna giriyor derken şanssızlık yine yakasını bırakmadı. Aslında Cisse’nin kariyerine baktığımızda şanssızlıktan çok çölde kutup ayısı benzetmesi daha doğru olur sanırım.

2006 Dünya Kupası’na katılmak üzere toplanan Fransa milli takımına çağrılmasından kısa bir süre sonra, tekrar ciddi bir şekilde sakatlandı. 7 Haziran’da Çin ile yaptıkları hazırlık maçında ters bir şekilde düşerek sağ ayak bileğini kırdı ve kadrodan çıkartıldı. O günü en iyi takım arkadaşı Henry şöyle anlatıyordu: "Acı içinde korkunç bir çığlık attı. O sırada tam yanındaydım." Tüm bunların ardından 1 yıldır sürekli medyada çıkan ''Liverpool’dan ayrılacak'' başlıklarına 2 Temmuz 2006’da müthiş bir cevap verdi: '' Rafael Benitez beni kulüpten uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyor''. Ama sonunda kazanan Benitez oldu ve Cisse, 2006’nın Temmuz’unda 1 yıllığına Marsilya’ya kiralandı. Yuvaya dönmek ona iyi gelebilirdi. 21 maç oynadı Marsilya formasıyla ve 8 gol attı. Temmuz 2007’de ise Marsilya başkanı Pape Diouf, Liverpool ile 8 milyon euroya el sıkıştıklarını açıkladı. Ancak Cisse, Premier lige geri dönmek istiyordu. Ama bir şekilde kaldı Fransa’da. 35 maçta 16 gol attı Marsilya adına. Ancak kalbi Ada’ydı. 2008-09 sezonunda Sunderland’e kiralık gitti. Çok parlak bir performans değildi belki ama 35 maçta 10 gol attı.

Bir sonraki sezon ne yapacağı merakla beklenirken Cisse, beklenmeyeni yaptı. Bir başka emekliler diyarı Yunanistan’ı tercih etti Fransız. Marsilya başkanı verdiği parayı Panathinaikos’tan almıştı. Artık çok fazla göz önünde olmayacaktı Cisse. Bunu bilinçli mi yaptı bilmiyorum ama uzak olmak müthiş yaradı Cisse’ye bu dönemde. İlk sene 23 ikinci yıl ise 24 gol attı yeşillerle. Bir kez daha ondan söz ediliyordu. Transfer piyasası yeniden açılmıştı onun için. Tabi ki 1.sınıf kulüplere gidemezdi ama üst düzey ligde boy göstermek için bir hak daha kazandı. Bir kez daha Premier lig daha tutturmadı. Adresini İtalya’nın başkenti olarak seçti. Flaş transferleriyle iyi bir ekip kuran Lazio’yu tercih etti. Bence çokta iyi yaptı. Yavaş yavaş son dönemece girdi futbol kariyerinde Djibril Cisse. Tek dileğim bu şanssız savaşçının artık huzur bulması. Sevmem Lazio’yu ama isterim Cisse’nin şöyle bir 20 gol atmasını. Hak ediyor sonuna kadar. Sakatlıklar olmasa Real Madrid’te oynayacak kapiseteye sahip birini şimdi Lazio’da görmek acı veriyor aslında ama futbol böyle bir şey işte. Sen ne kadar doğruları yapsan da şans yanında olmayınca olmuyor.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Lazio italyanın en büyük klübleri arasındadır bırakın artık şu yıldız oyuncuları ya real madrid ya barcelonaya yollamaya calısmanızdan , bu sene serie a da ve avrupada klose, cisse , zarate ,hernanes hucum hattıyla lazio 2000 deki basarılarını tekraralayabılır, 2000dekı lazio yu unutmak mumkunmu