3 Şubat 2011 Perşembe

Defne'nin ardından...


Hayat çok garip…Yaşarken bazı şeyleri anlayamıyorsun, umursamıyorsun.
İşine, evine, eşine, varsa çocuklarına odaklanıyorsun.
Daha önce tanıdığın yada uzun zamandır görmediğin arkadaşların ne yapıyor, çok düşünmüyorsun. Sadece ara sıra aklına geliyor. Sadece 30 saniye. Üşenmezsen yada çekinmezsen telefona sarılıp onları arıyor, mutlaka görüşelim, arayı soğutmayalım diyorsun. Bunda da samimisin hani. Öyle yalandan söylemiyorsun. Ama boktan hayat şartları yüzünden unutuyorsun işte.
18 yaşımda babamı kaybettiğimde yaşadığım üzüntüyü tarif edemem. Ölümün nasıl bir şey olduğunu, yakınında, kısa bir süre önce gördüğün yada konuştuğun insanın artık olmamasının nasıl bir şey olduğunu ilk o zaman anlamıştım.
Daha sonra sevgili ağabeyimiz, çalışma arkadaşımız Orhan Şengürbüz’ü kaybettiğimizde bu hissi bir kez daha hatırladım.
Sonrasında 2 defa daha bu his uğradı bana ama şunu anladım. Başına geldikçe alışkanlık yapmıyormuş. Çok yakınındaki birini kaybetmedikçe etrafında, dostlarının başına gelenler seni, kendi başına geldiği kadar etkilemiyormuş.
Bugün Defne Joy foster’ın ölüm haberi de bende bu etkiyi yarattı bir kez daha. Televizyonda daha çok meşhur olmadan bundan 13-14 sene önce Alanya’da tanıdım onu. Ben Plaj Voleybolu şampiyonasına katılanlardan biri. O da bir tv kanalı için turnuvayla ilgili program yapan çıtı pıtı kız. Gece bir barda kameraman arkadaşıyla çekim yapıyorlardı. Bende o zamanlar 20 yaşında falanım. Sporcu olmama rağmen sigara içenlerden biri olarak gece eğleniyordum. Kamera çekince panik yapmıştım ve elimde sigarayla es kaza ekranda görünmemek için ona benim olduğum bir kare varsa yayınlamamasını rica etmiştim. Hiç unutmuyorum o da ''Aaa yayınlarım valla. Hiç affetmem.'' diyerek dalga geçmişti benimle. Ondan sonra 1-2 turnuva daha her karşılaştığımızda çok fazla olmasa da muhabbet ettik, güldük, eğlendik.
Sonra da hayatım boyunca hiç görmedim onu, televizyondan izlemek dışında. Ama sempatik, sıcakkanlı ve güler yüzlü bu dostu hiç unutmadım. Belki 6-7 sene önce karşılaşsak hatırlamazdı bile beni ama onun insanlarla kurduğu ilişkiyi, tanıştıktan 5 dakika sonra kanka olma özelliği çok etkilemişti beni.
O yüzden bugün ölüm haberini aldığımda, kısa süreli bir dostluğumuz olsa da sanki 20 yıllık arkadaşımı kaybetmiş gibi üzüldüm. Sonra en yakınındakilerin açıklamalarını okuduğumda da nedenini anladım. Gerçekten anlattığım gibi biriymiş. Hatta arkadaşları ara sıra takılırlarmış ona insanlara bu kadar çabuk güvenme, bu kadar çabuk dostluk kurma diye. Ama o hiç dinlememiş. ''İyiler fazla yaşamaz'' sözü hayatımda 3 kere çıktı karşıma ve en yakınımdakileri aldı götürdü benden. Defne en yakınım olmasa da yakınlarının ne hissettiğini çok iyi anladığımdan baş sağlığı dilerim onlara.
Doğanın işleyişi böyle. Keşke ölüm dediğin sıralı olsa ama olmuyor işte. Hiç beklemediğin ve anlam veremediğin anda alıp götürüyor insanı. Yakınlarından da bir parça alıp yanına. O yüzden etrafınızdaki insanları unutmayın. Uzun süredir görmediğiniz dostlarınızı ihmal etmeyin. Yoksa sonrasında çok üzülürsünüz.

Hiç yorum yok: