1 Şubat 2011 Salı

Ara transferin ardından


''Ara transfer dönemi boyunca kendimi aniden bastırmış yağmurda camın arkasından dışarıda koşuşturanları izleyen biri gibi hissediyorum.'' Arsene Wenger Ocak transferlerini böyle anlatıyor işte. Ne kadar da haklı. Son yılların en hareketli, belki de en çok para harcanan dönemi oldu. Aynı zamanda ara transferde bu kadar fazla golcü alışverişi olmamıştı büyük takımlarda. Real Madrid Adebayor’u, Chelsea Torres’i, Liverpool Suarez ve Carroll’u, Manchester City Dzeko’yu, Inter Pazzini’yi aldı.

Transfer döneminin en çok ses getiren ismi de doğal olarak Fernando Torres oldu. “The Kid” 50 milyon pound karşılığında Mavilere geçerek Liverpool taraftarını kahretti. Bu haftada sıcağa sıcağına Chelsea – Liverpool maçı olması da işin ilginç yanı. Atletico Madrid’te hiçbir şey kazanamayacağını düşündüğünden Liverpool’a gelen ancak burada da hayal kırıklığı yaşayan Torres bahane bulamayacağı bir takıma geldi. Chelsea an itibariyle lig yarışında geride kaldı ama ortada Abramovich’in takımı satın aldığından bu yana içinde ukde olan Şampiyonlar Ligi ortada. Zaten David Luiz’in de alınma sebebi bu. 2-3 yıldır eline cebine atmayan Rus iş adamı kesenin ağzını açarak Ancelotti’ye de hedefi gösterdi. Real Madrid, Inter ve Chelsea’nin ligdeki durumları nedeniyle tek hedefleri Şampiyonlar ligi. Inter’in Pazzini’yi alması da bu yüzden. O da ilk maçında ne kadar doğru bir isim olduğunu gösterdi. Inter’in zaten biraz daha yerli isimlere dönmesi lazım. Bu kadar yabancı sirkülasyonun olduğu bir yerde uzun vadeli başarılar yakalamak neredeyse imkansız. Şimdi bu 3 takımdan biri kulüpler bazında en büyük kupayı kazanabilecek mi, hep birlikte izleyip göreceğiz.

Liverpool’da Torres gittikten sonra artık farklı bir dönem başlıyor bana göre. Torres, takımın seviyesini arttıran bir yıldızdı. Liverpool’un kadrosuna baktığımızda Gerrard ve Torres isimleri onları büyükler arasına sokuyordu. Ancak şimdi bir tek Gerrard kaldığına göre biraz daha ilk 4 mücadelesi veren bir takım haline geldiler. Tabi burada Kenny Dalglish’in de takımda ne kadar kalacağı da önemli. Şu an için sözleşmesi sezon sonuna kadar. Eğer takımda kalacaksa statüsü belli isimleri iyi bir takım haline getirip büyük bir çıkış yakalayabilirler. Ancak hala orta saha ve savunmaya önemli isimler alınması lazım. Lucasla, Kyrgiakosla, Poulsenle bu iş yürümez. Oraya biraz daha mevkisinin iyi isimleri alınmalı. O da sezon sonuna kaldı artık.

Tuncay’ın da Stoke City’le yaşadığı sorunlardan kurtulmuş olduk. Normal hayatımızda yaşadığımız sorunlar yetmiyormuş gibi bir de Tuncay oynayacak mı diye düşünüyorduk. Yıllar önce aynı duyguları Hakan Şükür için yaşamıştık. Tuncay şimdi Wolfsburg’ta. Almanya’da özellikle kafa olarak çok daha rahat olacağını düşündüğümden ve Bundesliga’nın zorluk derecesi Premier Ligle kıyas kabul etmeyeceğinden Tuncay bana göre daha başarılı olacak. Wolfsburg, şampiyon olduğu sezonun çok uzağında olsa da ekonomik olarak güçlü bir kulüp ve yine 1-2 sene içerisinde şampiyonluğa oynayacak bir kadro kurabilir. Zaten Almanya’da böyle bir takım kurmak hiç zor değil. Bayern Münih kötüyle herkes şampiyon olabilir Almanya’da. Tuncay’ın böyle bir avantajı var. Bu yazı daha uzar gider böyle. Durmasını bilmek lazım. Şimdi ikinci yarıda yen isimlerin takımlarına ne kadar fayda getireceklerini hep birlikte göreceğiz.

Hiç yorum yok: