30 Haziran 2011 Perşembe

Michel Platini'den Dobra Dobra


Avrupa Futbolunun zirvesindeki adam Michel Platini’yle bir röportaj yapmış Marca. Taze taze hemen çevirelim istedim. Tabi ki Spormax’ten Serdar Kamaç kardeşim vasıtasıyla. Avrupa Futbolunun evi Nyon’da Platini’nin Marca’ya verdiği röportajda dobra dobra konuşmuş Fransız futbol adamı. Kulüplerin ekonomisi, yabancı sahipler, yasadışı bahisler, teknoloji, Real Madrid, Barcelona ve tabi ki Mourinho hakkında tüm sorulara içtenlikle cevap vermiş. İşte Michel Platini röportajı…
Soru: Öncelikle Mourinho ile başlayalım
Cevap: Tamamdır. Ona ayrı bir sempatim var. Mourinho’yu seviyorum.
S:Peki Mourinho’yu teknik direktör olarak mı seviyorsunuz yoksa insan olarak mı?
C:İki tarafını da. Kafa yapılarımızın uyuştuğunu düşünüyorum. O adamı seviyorum. Hem kişilik hem de antrenörlük olarak. Ancak tabi bu, UEFA disiplin komitesinin onunla uğraşmayacağı anlamına gelmiyor. Bu ikisi çok ayrı konular. Çok saçma şeyler söyledi. Bu nedenle de Disiplin Komitesi onu cezalandırdı.
Sonra da itiraz hakkını kullandı, sonucunu da hep beraber göreceğiz. Ancak tüm bu yaşananlar, onu beğenmemi engellemiyor. Futbolculuk dönemimde bana çok kart gösteren ve buna rağmen çok iyi geçindiğim birçok hakem vardı. Babam da çocukluğumda yaramazlık yaptığım zaman bana tokat atardı ama bunu beni sevdiği için yapardı.
S:Real Madrid ve Mourinho’ya verilen bu cezaların ardından aynı yerden yapılan açıklamalar biraz garip kaçmıyor mu?
C:Benim bu konularla hiçbir alakam yok. Disiplin komisyonu bağımsız bir organ. Uefa başkanının bu konulara hiçbir müdahalesi olamaz. Siz gazeteciler sürekli Platini’nin olaylarda etkisi olduğunu yazıyorsunuz. Bunlar asılsız. Ne disiplin kuruluyla ne de hakemlerle hiçbir bağlantım yok.

S:UEFA’nın ona karşı bir tavrı olabilir mi?
C:Kesinlikle hayır. Tam tersi. Kendim bizzat onunla aramın iyi olduğunu söylüyorum. Samimi olarak söyleyebilirim ki, Uefa’da böyle politikalara yer olduğunu düşünmüyorum. Uefa tarafsız bir organdır ve herkese saygılıdır. Disiplin komitesi bu kararları verirken, yargılanan kişinin kim olduğunu umursamıyor. Hakemler Barcelona’yı Real Madrid’e veya Juventus ve Milan’a karşı kayırmıyor.
S:20. yüzyılın en iyi takımı Real Madrid, son 3 sezonda yalnızca bir Kral Kupası kazanabildi. Sizce neden?
C:Neden? Bunu ben de soruyorum, Neden? Sırf galaktik oyunculardan oluşan bir takım kurmak kolay değildir. (Los Galacticos’a ithafen) Gösteri olarak iyi olabilir ancak futbol için değil. Bireysel olarak çok yetenekli oyuncularla dolu olabilirsiniz ancak bir takım, hem yıldızlar hem de hamallardan kurulu olmalıdır. Böylesine bir kombinasyonu oluşturmak da kolay bir iş değildir. İsimler forma sattırır ancak maç kazandırmaz. Büyük başarılar antrenörlerle, kulüplerle, takımlarla gelir. Mourinho ilk sezonunda Mesut gibi güzel transferler yaptı, önemli bir takım kurdu ve Kral Kupası’nı kazandı. Artık takımda Ronaldo ve Beckham gibi isimler yok ama uzun zaman sonra Şampiyonlar Liginde çeyrek finalin ötesine geçmeyi de başardılar. Barcelona ile başa baş mücadele ettiler. İlk sezonunda oldukça başarılıydı ve ilerde daha da fazla olacak. Madrid’in kazandığı günler tekrar gelecek.

S:İspanyol futbolunun büyük başarısı sizi şaşırtıyor mu?
C:Oynadıkları oyun ve kazandıkları gerçekten inanılmaz. Takımlar iyi oynayıp kaybedebilirler de. İspanyol futbolunun en güzel yanı; kulüp seviyesinde ve milli takım olarak elde ettikleri başarıların yanı sıra ortaya koydukları görsel şölen. Onların futbol kültürü herkese örnek olmalı. Beni tek şaşırtan, sürekli iyi oynasalar da sürekli kazanmayı başarmaları oluyor. Ama en azından böylece futbolun adil ve mantıklı bir oyun olduğunu da görmüş olduk.
S:Sizin de bir arkadaşınız, Zibi Boniek, geçtiğimiz günlerde Polonya’dayken bana Barcelona’nın diğerlerinden farklı bir spor yaptığını söyledi. Buna katılır mısınız?
C:Barcelona futbol oynuyor. Eğer birileri başka bir spor yapıyorsa, bu geri kalan ekipler olmalı. Kulüpteki tüm futbolcular, İspanyollar ve yabancılar, genç takımda olanlar; hepsi topa adeta yapışıyor, paslaşıyor, top sürüyor… İyi futbol onlar için bir kültür. Sürekli en iyi futbolu oynamaya çalışıyorlar. Barcelona ve İspanya milli takımı futbolun temel gerekliliklerine saygı duyuyorlar. Dolayısıyla futbolu oynayan onlar; diğer takımların Barcelona ve İspanya milli takımı gibi oynamaya çalışması lazım.

S:Messi tarihin en büyük oyuncusu mu?
C:Messi, kendi jenerasyonunun en iyisi. Aynı, Di Stefano’nun kendi jenerasyonunda olduğu gibi. Ya da daha sonra Cruyff ve Maradona gibi. Her jenerasyonun kendi içinde en iyi oyuncuları vardır. Bu dediğinizi herkes söylüyor, ancak ben oyuncuları kıyaslamayı pek sevmiyorum. Messi harika bir oyuncu, ancak Cristiano Ronaldo da öyle. İspanya, böylesine tamamen farklı özelliklere sahip iki yıldızı birden barındırdığı için çok şanslı.
S:Basında, sizin Altın Top ödülü için Xavi’yi tercih ettiğinizi okudum.
C:Evet, çünkü dünya kupasını İspanya kazandı, Arjantin değil. En iyi teknik direktör ödülünü de Vicente Del Bosque’ye verirdim. Ancak tabi ki bu benim kişisel görüşüm. Dünya kupasının üzerinden bir yıl geçmemişken böyle bir ödül veriliyorsa bence kazananlar şampiyon takımdan seçilmeli. Bence Messi, şu an dünyanın en iyi futbolcusu. Ancak İspanya, dünya kupasını kazandığı sezonda ne en iyi futbolcu ne de en iyi teknik direktör ödülünü kazanabildi. Bu da bence mantıklı değil.

S:Yasa dışı bahisler, ırkçılık, doping skandalları, yaş küçültmeler, Fifa’da yolsuzluk iddiaları… Futbol polisine ihtiyacımız var mı sizce?
C:Bu dediklerinizle tüm gücümüzle savaşıyoruz. Savaşmaya da hep devam edeceğiz. Ancak bunların hepsi birbirinden tamamen farklı konular. Irkçılık ve şiddet, futboldan bağımsız sorunlar. Bazı insanlar statlara futbol için değil, politik amaçlarla gidiyor. İllegal bahis şirketleri ve şike tabi ki futbolla daha alakalı. Bunlar; futbolcuları, beni, futbolun içindeki herkesi etkiliyor. Alınacak sonuçların önceden belli olması, futbolun sonunu getirir. Bu tür olaylara karşı kesin bir savaş açmalıyız. Bunun için de devlet organlarının da bize desteğini vermesi gerekir. Süren bazı davalar var, ancak işler gerçekten çok tehlikeli noktalara varabiliyor. Bu oyunda çok büyük paralar dönüyor. Maliyeciler, hükümetler ve yargı organlarının desteği olmadan bu konuyu çözemeyiz.
S:Birinci ve ikinci ligdeki takımların neredeyse yarısı, rekabet yasasına takıldı
C:İspanyol kulüplerinin bu durumundan hepimiz haberdarız. Bu çok hassas bir konu. Zaten burada olma amacımız da onları kurtarmak. Bu finansal fair play programı sayesinde yalnızca İspanyol kulüplerini değil; İngiliz, İtalyan kulüplerini, futbol ekonomisini korumayı planlıyoruz. Eğer bunu yapmazsak, birçok kulüp kepenk indirmek zorunda kalabilir. Buna büyük kulüpler de dahil. Bu konu üzerinde yoğun bir şekilde çalışacağız. Ve bu yasaya saygı göstermeyenler, Avrupa kupalarına katılamayacak.
S:Yayın gelirlerinin daha adil dağılımı ve maaş limiti gibi yollarla, rekabete eşitlik getirilebilinir mi?
C:Dağılım zaten artık çok daha adil hale geldi. Finansal fair play planımız da istediğimiz gibi sonuçlanırsa, maaşlara kendiliğinden bir sınır gelmiş olacak. Azami maaş uygulaması, futbolun doğasına aykırı. Messi’ye, örnek veriyorum, Varane’la aynı maaşı veremezsiniz. Ama yeni yasayla birlikte kulüplerin maaşlar konusunda çok daha hassas olmaları gerekecek.

S:Neden Fifa ve Uefa, futbolda teknolojinin kullanımına bu kadar mesafeli? Belki, ''tanrının eli'' hiç var olmamış olabilirdi.
C:Bence teknoloji, futbol için hayırlı olmaz. Blatter de dahil olmak üzere kimse futbola teknolojinin girmesini istemiyor. Yarı sahalardaki ekstra hakemler çok yardımcı oldular. Onlar Maradona’yı görebilirlerdi. Futbol 100 yıl boyunca tek bir adam tarafından yönetildi. Tek bir kişinin sahadaki her şeyi görmesi imkansızdır. Bence ilave edilen iki hakemle, bu tür tartışmalar son buldu. Artık sahadaki her şey görülüyor. Artık gözden kaçan bir şey olursa bu, hakem yeterince iyi olmadığı içindir. Artık 30’a yakın kamera, sahadaki tüm hataları yakalayabiliyor. Son şampiyonlar liginde, 3 4 tartışmalı pozisyon yaşandı. Ancak artık hakemler her şeyi gördüğü için, televizyondan simülasyonlara gerek kalmadı. Futbolda teknolojiye ihtiyacımız kalmadığı için çok mutluyuz.

1 yorum:

Uğur TÜRKER dedi ki...

Platini'nin yanıldığı bir nokta var. O hala futbolu 1980lerdeki gibi zannediyor. Artık takımlar yıldızlar ve hamallardan değil hem yetenekli hem de hamallardan oluşuyor.Bu iki özellik takımlarda değil oyuncularda bir araya gelince ancak ortaya doğru bir takım çıkıyor.