12 Mayıs 2012 Cumartesi

Final 4 Üzerine - Tek maç kabusu

Euroleague Final Four 2012'de yarı final maçları oynandı. Finalde iki kırmızı ekip Cska Moskova ile Olympiakos karşılaşacak pazar günü Sinan Erdem Spor Salonunda. NBA ve Ulusal Liglerin aksine Euroleague uzun yıllardır Final Four organizasyonları ile belirliyor şampiyonları. Bütün sezon son 4'e kalmak için minimum 19 maç oynayan takımlar, yarı finalde tek bir maç ile Final bileti alıyorlar. Benim bu tür Final Four organizasyonları hakkında negatif düşüncelerim var :

Hakemler Pana - Cska maçında X faktör oldular.
Birincisi sporun istikrar kısmı ile ilgili : Final Four'a ulaşmak için minimum 19 maç oynanırken eleme piramidinde en önemli basamak olan Yarı Final - Final arasının tek bir maç ile geçilmesi adaletsizliğe yol açıyor. Çalınan yada çalınmayan bir düdük, maç içinde yada maç öncesi yaşanan şansız bir sakatlık, elden kayan bir rebound tüm sezonun emeklerinin heba olması anlamına geliyor. Yarı Finallerinde tıpkı çeyrek finaller gibi 5 hatta 7 maçlık seriler şeklinde oynanması hem rekabeti arttırıcı hemde takım halinde ayırt edici hale gelebilir. Takımların artıları eksileri, stilleri, iç ve dış saha performansları belirleyici bir hal alır.

Atmosfer ise ikinci büyük problem. Uluslararası organizasyonların hemen hepsinde yaşanan taraftar problemi Final Fourların da kaderinde var. Biletlerin çoğu aylar öncesinden sponsorlara, ülke federasyonlarına ve Euroleague merkezine dağıtılır, elde kalan neredeyse stadın 1 / 4'lük kısmı için bilet satışı yapılır. Bu kısmın bir miktarı Final Four takımları seyircileri için ayrılırken geri kalan kısmı önceden satışa sunuluyor. Bu durumda katılımcı takımların seyircileri sahanın neredeyse yarısına bile sahip olamıyorlar. Final 4 seyircileri her sene belli bir basketbol camiası oluyor ve bu da maçların atmosferini doğrudan etkiliyor. Özelikle Sinan Erdem Spor Salonu gibi seyircinin etkisinin az hissedildiği salonlarda maçlar seyircisizmiş gibi oynanıyor çünkü Kenarda izleyenlerin çoğu taraf olmayan yada olmak istemeyen kişilerden oluşmakta.

Üçüncü ve bence en büyük problem ise parke üzerinde. Katılımcı takımlar yıl boyunca ne tür basketbol oynamış olursa olsunlar Final Four maçlarının hemen hepsi benzer konseptte oynanıyor : Savunmak ve mücadele etmek. Tabidir ki mücadele her takım sporunun özünde var ama sahada sergilenen tüm anlayışın savunma üzerine olması maçların oyun kalitelerini neredeyse sıfıra indiriyor. Mutlaka bunda takımların birbirlerini ezberlemelerinin payı yadsınamasa da oyun kalitelerinin bu denli düşmesi seyir zevkini ciddi biçimde baltalamakta. Sahada gördüğümüz yegane şey mücadele olmaya başlıyor son kertede. Benim ve çoğu insanın tezi olan yarı final serileri ise savunma uğruna oyun anlayışından feda etmeyi azaltacak bir etki yaratabilir. Çünkü o zaman amaç rakibe kendi oyununu kabul ettirmek olacaktır.

Bizler Final 4 yerine Yarı Final serilerini bu denli güçlü tezler ile savunurken, elbette organizatörlerin de kendilerince haklı sebepleri var F4 için. Lafı çok fazla uzatmadan bence en belirgin olanına vurgu yapmak istiyorum. Avrupa basketbolunda süperstar performansları ve göz zevkini okşayıcı hareketler NBA maçlarına göre daha az olduğu için Euroleague Yönetimi F4'u büyük bir şölen ve mücadele haline getirmeye çalışıyor. Böylelikle seyirciler en değerli 20 oyuncunun 14-15'ini bir hafta sonunda izleme şansı elde ediyorlar. Ayrıca F4 organizasyonları farklı ülkelerde düzenlenerek tüm Avrupa Kıtasının katılımı sağlanmaya çalışıyor. Seri düzeninin belkide tek handikabı bu : Futbol organizasyonları gibi belli başlı ülkelere özel kalması korkusu. Keza son yıllarda İsrail, Yunanistan, Rusya, İspanya dışında nadir F4 katılımcısı oldu.

Adilce, centilmence kazananlar uğruna,
Saygılarımla

Hiç yorum yok: